Baskı ve dayatmanın had safhada olduğu bir referandumla halka kabul ettirilen 82 Anayasası (7 Kasım 1982), geçen ay itibariyle 25 yılını doldurdu.
Bu anayasanın kabul ettirilmesiyle birlikte, YÖK denilen kuruluş da hayatımıza girdi ve icra–i faaliyete başlamış oldu.
O zamana kadar, özellikle üniversitelerde lokal ve minimum seviyede yaşanan mağduriyetler, o tarihten sonra ise, hem yaygınlaşarak genelleşti, hem de önüne geçilmez bir çığ gibi büyümeye başladı.
İşte bu mağduriyet çığı o derece bir şiddet ve huşûnetle büyüdü ki, bundan zarar–ziyan gören vatandaşların yekûnu, tahminî bir hesapa göre dahi tesbit edilemez bir hale geldi.
En büyük mağduriyeti öğrenciler yaşadı. Sonra öğretim üyeleri ve haliyle bunların aile efradı.
Evet, Türkiye'nin son 25 yıllık dönemi içinde, hiçbir kurum ve kuruluşta YÖK'teki kadar fecî bir mağduriyet hali yaşanmadı.
Bakalım, bundan sonra durum ne olacak ve nasıl bir gelişme yaşanacak.
* * *
Eski YÖK Başkanı Teziç gitti, yerine ise, sürpriz bir isim olarak karşılanan Prof. Yusuf Ziya Özcan atandı.
Gerçi, ismin değişmesiyle herşey değişmez; ancak, biz yine de yeni başkanın üniversite camiası için hayırlı olmasını ve hayırlı hizmetlere öncülük etmesini temenni ederiz.
Bu vesileyle şunu bilhassa ifade edelim ki: Gerek üniversite camiasının ve gerekse geniş halk kitlesinin yeni YÖK başkanından çok önemli bir beklentisi var.
O da şudur: Evvelâ, mağduriyetlerin önüne geçilsin ve yaşanmış olan hak kaybının telâfisine çalışılsın.
Ayrıca, üniversitelerin asıl maksadı olan ilmî araştırmalara ağırlık verilsin, teşvik ve takdirlerle seviye kazandırılsın. İlmî özerklik garanti altına alınsın.
Sonra, insanların giyim kuşamıyla uğraşmak yerine, emek ve imkânlar dünyanın en gelişmiş üniversiteleriyle yarışma, onlarla boy ölçüşme yönünde sarf edilsin.
Temenni edelim ki, yeni YÖK başkanı bu istikamette ilerleyerek insanlarımıza hayırlı hizmetlerde bulunsun.
Tandoğan mitingi
Türkiye Barolar Birliği tarafından, Pazar günü Ankara Tandoğan meydanında düzenlenen "Bağımsız yargı mitingi"ni bir tv kanalından kısmen seyredebildim.
O kanalın sahibi Tuncay Özkan'ın da boy göstermeye çalıştığı bol sloganlı, bol tekerlemeli, bol alkışlı ve bol bol patinajlı bu mitingi şu üç noktada özetlemek mümkün:
1) "Değerli arkadaşlar, değerli arkadaşlar, değerli arkadaşlar, ....değerli arkadaşlar! (Sayısını hesaplamak ne mümkün.)
"Atatürk'ün açtığı yoldan hiç şaşmayarak...
2) "Yaşa, varol, bravo! Ve tabiî alkışlar...
3) "Türkiye laiktir, laik kalacak!.."
GÜNÜN TARİHİ 11 Aralık 1972
Siyasî yasakların devamına...
Millî Güvenlik Konseyine bağlı olarak toplanan Genişletilmiş Komuta Konseyi (GKK), Türk Silâhlı Kuvvetlerinin 1960'ta iktidardan uzaklaştırılmış bulunan Demokrat Partililerin siyasî haklarının iade, edilmesine karşı olduğunu açıkladı.
1950–60 yılları arasında yapılan üç genel seçimi de kazanarak tek başına iktidara gelen DP, bir cunta hareketi olan 27 Mayıs Darbesiyle alaşağı edildi. Bir süre sonra parti kapatıldı ve partinin 600'den fazla faal üyesi tutuklanarak Yassıada Mahkemesine gönderildi.
Bir yıla yakın süren işkenceli muhakemenin ardından, üst kademedeki şahsiyetler, idam dahil en ağır cezalara çarptırıldı. Ayrıca, DP mensubu olan bütün vatandaşlara siyasî yasak getirildi.
İşte, değişik zamanlarda gündeme getirilen bu yasakların (1962, 1969) kaldırılmasına dair çabalardan biri de 1972 yılı sonlarında Meclis'te sergilenmek istendi.
Ne var ki, bu konunun gündeme getirildiği her defasında, dikkatler askerin, yani komuta konseyinin görüşüne yöneldi.
Askerin görüş ve kanaati, daha evvelki tarihlerde olduğu gibi, bu defa da menfî yönde çıktı. Yasakların devamı istendi.
Neticede, aynı görüş ve kanaat Meclis iradesine de tesir etti ve yasak engeli yine kaldırılamamış oldu.
Siyasî yasaklı durumdaki eski DP'lilerin önündeki bu antidemokratik engel, Meclis tarafından ancak 16 Nisan 1974 tarihinde ortadan kaldırılabildi.
11.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|