Bugün Kurban Bayramı. Milyonlarca mü'min hacı oldu. Hacılar, bugün büyük şeytanı yedi kez taşladılar. Kurban kestiler. İhramdan çıkmadan, tıraş oldular. Sonra da ziyaret tavafı yaptılar. Kâbe’yle bayramlaştılar.
Bizler de hayalen ve zihnen gönül Kâbe’mizdeki tavafı ve iç sarılmayı yaşayarak, bu günü bayramlaştırabiliriz. Allah’a ve Onun rızasına götürecek bir yakınlaşmaya nefsimizi kurban ederek, hatalarımızı “tıraş” edebilir ve ihramımızdan yeni bir saf niyetle çıkabiliriz.
Bayramların, neş’e, ümit, muhabbet ve ziyaret boyutları, özlenen insanî buluşmaları da beraberinde getirir. Bu vesileyle, uzaktaki akrabalarıyla buluşan, sıla-yı rahimde bulunan ve hasret giderenler farklı bir bayram sevinci yaşıyorlar.
Bayramlar, bütün duygu ve düşüncelerimize mal olduğu kadarıyla mutlu eder, sakinleştirir, rahatlatır. Bu günler, şükür makinesinde kurban olmayı göze alıp, iyilik rüzgârıyla şişen yelkenlerini hayat okyanusunda iman rotasına çevirir.
Bayramlar daha çok düşünme, tefekkür etme, anlama, hem hal olma, şeytanı bağlama, vicdanı seslendirme mutluluklarının bir yansıması olursa, bayram gibi bayram olur.
Bayramı bayram yapan, öncelikleri böyle sıraladıktan sonra, Hazreti İbrahim’in oğlu Hazreti İsmail’le yaşadığı kıssa günümüze kadar uzanan dinî bir hüviyetle huzur için şükür ve yakınlaşmamızı temsil eden en müstesnâ dönemdir. Bu dönemde;
Kalbimizin bayramı, muhabbet kanallarını sonuna kadar açmak, İlâhî sırra bağlanmak ve duyguları pozitif düşünmenin etkilediği, “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır” vecizliğinde kalben lezzetlendirmektir. İç coşkuyu yaşamaktır.
Aklımızın bayramı, tefekkür içinde hikmetle barışık ve anlamlı sohbetlerin tadında zahiri halleri düşünmeden, umutlarımızı öğrenmektir. Aklı kurcalayan, tutturamadığımız bütçemizi önümüze koyan, sıkıntılarımıza ev sahipliği yapan ve çaresizlikten şükür kapısını aralamaktan bizi alıkoyan aklı tatile çıkarmak ve huzurlu akla talip olmaktır. Düşünceyi müspette tutarak, şevk fikirlerle aklen rafine bir huzur yakalamaktır. Kendimizle boğuşmamaktır.
Vicdanımızın bayramı, fıtratın reddettiği hallerden uzaklaşma nispetindedir. Şuurumuzun ihatası, vicdanın külliyetidir. Buna göre, kendini tazip etmeden, sorumluluklarının hakkını veren, kulluğunu doğru idrak ettiği kadarıyla, vicdandan beslenen, kaynaktan çıkan bir gerçek bayram hazzı, insanın bütün sistemini bayramlaştırır.
Bedenin bayramı, sağlıklı olmak, seyahat etme nimeti ve düşünme melekelerini etkileyecek olumsuzluk yaşamamaktır. Midesini ağırlayan, görme zevkini kâinat manzarasında seyre daldıran, duyma hassasiyetini hayırda kullanan, yürüme ayrıcalığını ayaklarının gittiği sevap yolunda tozlandıran bir amel ve hayat zevki, bedenin bayramlığıdır.
Ruhun bayramı, daralmışlıktan azat olmasıdır. Önü açık, geleceği bahtlı ve ufkunu evrensel bir mesajla dolduruyor olmasıdır. Ruhun şahikaları, emir veren komutan gibi, bütün sisteme bayramlık verme ve onlara yakışanı bizzat görme ve gösterme emareleridir.
Duyguların bayramı, sevdiğini yapmaktır. Kendini zorlamamaktır. Hayatın sıkışmışlığından ve çatallaşmış tereddütlerinden sıyrılarak, sağduyu içinde ruhanî zevk ile birlikte, ulvî hisleri galeyana getirmektir. Onun taşkınlığına şans vermektir. Duygular, bayramın nazlı çocuklarıdır. Onlara göre düşünmek gerekebilir.
Ailenin bayramı, hep bir arada olmaktır. Keder ve üzüntünün yaşanmamasıdır.
Toplumun bayramı, birbirini selâmlama, ziyaret, diyalog, arama ve olduğu gibi kabullenip, ortak noktaya önem verip, ortak hedefte kalmaktır. Sükûnet ve hal hatır kaynaşmasıdır.
Ülkenin bayramı, terörden kurtulmuş, istihdamı çözmüş, demokrasiyi hakim kılmış, hak ve hürriyetleri kâmil mânâda uygulamış ve birbiriyle barışık bir sonuç için her anı ortak değerlere göre düşünme ve harekete geçirme huzurudur.
İslâm dünyasının bayramı, tanışmak, birbirini yakînen tanımak, ilme dayanmak, meşverete yönelmek, İslâm’ın izzetini şahıs, zümre, kavim menfaatlerinin üstünde tutarak, bu ideali yaşatacak inkişaflara kuvvet vermektir.
Dünyanın bayramı, barıştır. Hak ve hukuka riayet edecek şekilde hükümetleri ve devletleri dizginleyecek halkların sivil birlik ve dayanışmasıdır. Üçüncü sektör olan sivil toplum ve dördüncüsü olarak gerçek sivil ruhu verecek faziletli, gönüllü kuruluşların irfan büyümesidir. Çoğulculuk içinde beraberliktir.
Bu duygularla; hasta, fakir, engelli, tutuklu, aciz ve kimsesiz çevreyle birlikte bayramımızı paylaşmalıyız.
Kurban Bayramının, İslâm dünyasına ve insanlığı huzur ve barış getirmesi duâsıyla kıymetli okuyucu ve dostların bayramını kutluyorum.
20.12.2007
E-Posta:
[email protected].
|