Bayram sevinçtir, coşkudur, aydınlıktır, arılık ve duruluktur. Bayramlar sevgidir, barıştır, kardeşliktir. Dertlere ve sevinçlere ortak olma, yardımlaşma, dayanışma ve kaynaşma günleridir. İnsanların içi de, dışı da o gün bir başka güzelliğe bürünür.
Bayram sabahlarında huzur meltemleri ruhları okşar, gönül bahçelerinde saadet gülleri açar. Kalplerde yumuşaklık, gözlerde sevgi, yüzlerde gülümseme eksik olmaz. İnsanlar bu sevinç ve coşkuyu herkesle paylaşmak, dağlara taşlara, kurtlara kuşlara, “Sevinin, coşun, bugün bayram” diye haykırmak ister. “Mutluluğun resmini yapabilir misin?” sorusuna sanki bayram sabahları cevap verilmiş olur. Camiden çıkan insanların yüreğindeki sevinç ve yüzündeki huzur, cadde ve sokaklara yayılır, her tarafı tarifsiz bir güzellik kaplar. El öpenler ve eli öpülenler, biri birlerini dostça kucaklayıp bayramlaşanlar, karşılıklı duâlar, dilekler, tebrikler… İşte bu manzara, tam da mutluluğun resmidir.
Cenâb-ı Hak’kın her günü mübarektir ama, bazı günler diğerlerinden daha fazla bir öneme ve özelliğe sahiptir. O günler, mühim işlerin vukua geldiği, büyük inkılâpların gerçekleştiği zaman dilimleridir. O gün ya büyük bir savaştan zaferle çıkılmış, ya büyük bir imtihan başarı ile verilmiştir. Meşakkatten mutluluğa, zahmetten rahmete, hasretten vuslata geçilmiştir. Bayram günleri, hizmetlerin ikmal edilip ücretlerin hak edildiği, mükâfatların bolca verildiği gündür.
İşte yine böyle büyük bir imtihandan başarı ile çıkılıp, büyük mükâfatların kazanıldığı bir bayram yaşıyoruz. Cenâb-ı Hak’ka verilen bir sözün yerine getirilmesi için ciğerpâresini boğazlamayı göze alan bir baba ve bıçak altına boğazını uzatan mûtî bir evlâda verilen mükâfatın bayramı yaşanmakta. İbrahimlerin ve İsmaillerin mutluluğu yeryüzünü kaplamış bulunuyor. Merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbimiz, bizi kendisine yaklaştırmak için canlarımızdan değil, mallarımızdan fedakârlık yapmamızı yeterli görmüş, evlâtlarımızın yerine bir hayvanı kurban etmemizi emretmiştir. İsteseydi, en sevgili evlâdımızı da kendisi için boğazlamamızı emrederdi. Ama O, öyle bir merhamet sahibi ki, bütün anne ve babaların merhametleri toplansa, O’nun merhametinin yanında deryada damla bile olmaz. İşte bu bayram, böyle rahmet ve merhamet sahibine yakın olmanın vesilesi olduğu için önemlidir, kıymetlidir.
İçinde bulunduğumuz Kurban Bayramı, sevenlerin sevdiklerine yakın olmasından doğan mutluluğun bayramıdır. Bir anne, gurbetten gelen evlâdını bağrına basarken, sevinç gözyaşlarını tutamaz. “Annen kurban olsun yavrum” diye yakınlığın mutluluğunu yaşar. Bayram vesilesiyle gurbette olanlar sılaya döner, akraba ve dostlar birbirini ziyaret eder, dargınlar barışır. En önemlisi de, insan kendisini Rabbine daha yakın hisseder. İşte bu yakınlığı yüreğinde hissedenler, Kurban Bayramını gerçekten idrak edenlerdir. Onların sevinç ve mutluluklarının sınırı yoktur. Böyle bir mutluluğun resmini yapacak ressam bulmak da mümkün değildir. Zira hiçbir ressam bu tabloyu tuvale aktaramaz. Bayramlarda yaşanan mutlulukların resmi, ancak kalp ve gönül aynalarında görülebilir. Bunu görmek için de gönül ehli olmak gerekir.
Bu bayram vesilesiyle gönül aynamızın pasını silelim, kalbimize saykal (cilâ) vuralım. Mutluluk tablolarını doya doya seyredelim.
Gönül aynanız berrak, kalbiniz nurlu, bayramınız mübarek olsun.
20.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|