Koca bir yılı daha geride bırakmak üzereyiz. 2007’yi değerlendiren bir ekonomi uzmanı, “2007’de biz çok fazla iç siyaset konuştuk. Siyaset, 3-4 yıldır ilk kez ekonominin önüne geçti. Bence bir miktar rehavet oluştu” demiş.
Elbette ‘konuşan Türkiye’ isteyenlerin; insanların konuşmasından rahatsız olmalarına imkân yok. Ancak, konuşmamız; ‘iş’ yapmamıza mani olmamalı...
“Bir yılı daha geride bırakıyoruz” derken, asıl bir ‘bayram’ı geride bıraktığımızı hatırlayalım. İdrak ettiğimiz Kurban Bayramı, pek çok güzelliklere ev sahipliği yaptı. Medya da geçmiş yıllara nisbetle daha az ‘asparagas’ haberlere yer verdi. Kurban haberleri üzerinden inançlarla alay etmek nisbeten azaldı, ki bu da hayra alemet olsa gerek.
Tabiî ki her yerin kendine has özellikleri ve güzellikleri var. Büyük şehirlerde idrak edilen bayramlar, köy ve kasabalara göre daha ‘resmî’ olmakla birlikte, cami ziyaretleri gibi adetler büyük şehirleri de cazip kılıyor. Ancak trafik konusunda yaşanan sıkıntılar, bütün güzelliklerin unutulmasına sebep oluyor.
İstanbul’un trafik konusu malum. Buna bir de bayram hareketliliği ileva edilince iş, içinden çıkılmaz hal alıyor. Bu nüfus ve bu alt yapı ile ‘boğaz’a bir iki köprü daha yapılsa yine mesele halledilmemiş olmaz.
“Ne yapmak gerekir?” sorusunun kısa bir cevabı yok. Zaten ‘uzmanlar’ bu soruya cevap arıyor. Ancak her defasında ifade edilmesine rağmen bir türlü icra safhasına konulamayan bir yol var: Bilhassa İstanbul, denizden yeterince istifade edemiyor!
İstanbul’un bayram trafiğine çare bulabilmek için Türkiye’yi ‘idare eden’lerin bayramlarda, hem de öğle saatlerinde boğazdaki köprüleri karşı karşıya geçmeleri gerekir. Belki bu şekilde yaşanan sıkıntılara vakıf ılabilirler.
Mesela, son günlerde Sirkeci-Harem arasında çalışmaya başlayan “Suhulet” adlı araba vapurunun çokça reklamı yapılıyor. Reklamı yapanların bunda hakkı var. Sözkonusu vapur çok işe yarıyor, ama bilhassa bayram günlerinde ihtiyacı karşılaması mümkün değil.
Gerek İstanbul’un ve gerekse diğer büyük şehirlerin büyük problemlerinden biri olan trafik konusunda çok konuşuluyor, ama sıra ‘iş’ yapmaya gelince nedense yapılmıyor. Yani, siyaset konuşmak sadece ‘ekonomi’nin önüne geçmiş değil. Konuşmak, ‘icra’nın da önene geçmiş gibi görünüyor.
Büyük şehirlerde yaşanan trafik, insanların ruh halini de etkileyip ‘deli’ ediyor. Öyle ki, sevinç ve kardeşlik günü olan mübarek bayram günlerinde şahit olduğumuz bazı trafik tartışmaları, “Bu innsanlar çıldırmış olmalı” dedirten cinstendi. Her türlü trafik tartışmasına şahit olmuştum, ama Cumartesi günü ikindi vaktine yakın Harem araba vapuru kuyruğunda şahit olduğum tartışma işin tuzu biberi oldu: Bir minibüs sürücüsü, bir taksi şoförüne ‘Niçin önüme atladın, beni geçtin’ diyerek itiraz etti. Bununla da kalmadı, arabasından inip, taksi şoförüne ‘Geri videse tak, benim armaka geç’ diyerek taksiyi geri itmeye başladı. Etraftakilerin, ‘Etme, eyleme, mübarek bayram günü bu kadarı da olmaz’ demesiyle zorlukla sakinleştirilebildi...
Her halde, konuşmaktan çalışmaya fırsat bulamayan ‘idareci’ler sayesinde insanlarımız çıldırma noktasına geliyor. Lütfen, biraz da ‘iş’ yapalım...
24.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|