İstanbul’dan Cemre Sağlam: “Neden kurban kesiyoruz? Kurban kesmenin yararları ve hikmetleri nelerdir?”
Her ibadetin ayrı bir cihetten bizi arındırdığını, bize günah işlemeyen değil, günahlardan arınabilen bir kulluk hali kazandırdığını dünkü yazımızda ifade etmiştik.
Bu gün arındırma açısından kurbanı ele alalım: Kurban kesmekle ibadet duygularımızı kırmızıya boyarız. Bayrağımız da şehitlerin kanıyla boyanmış değil mi? Şehitlerimiz de vatan yolunda Allah için kurban olmuş kimseler değil mi? Yeri geldiğinde biz de şehit olmaktan, Allah için kurban olmaktan şeref duymaz mıyız? Kanın ne esrarengiz bilgi, rahmet ve hayat deposu olduğunu, kandaki Allah’ın eşsiz büyüklüğünü ve azametini; kurban ibadetinde tecellisini gördüğümüz Kebir, Azim, Aziz, Celil, Muhyî, Mümît, Ahir, Alîm, Rahmân, Hayy, Kayyûm, Bâis, Muîd, Mükevvir, Muktedir, Gâlib, İlah, Kâbıd, Sâni, Metîn, Şehîd, Bâtın, Zü’l-Emân isimlerinin açtığı ışık ve aydınlık koridorda kavrarız. Öyle ya, kurbanın her bir hücresine, her bir kılına vaad edilen hasene, günahlardan arınma ve baki cismanî mükâfatlar ancak manevi bir şoklama ile elde edilebilir.
Zeyd bin Erkâm radiyallahü anh bildirmiştir: Ashab-ı Kiram (ra):
“Ya Resûlallah! Şu bayramda kesilen kurban nedir?” dediler.
Peygamber Efendimiz (asm):
“Babanız İbrahim’in sünnetidir.” Buyurdu.
Sahabîler:
“Peki, kurbanda bizim için ne sevap vardır?” diye sordular.
Allah Resulü (asm):
“Her kıla ve yüne karşılık bir hasene vardır. (Bir hasene en az on sevaptır.)” buyurdu.
Diğer yandan, Allah’ın emri ile ölen aslında ölmüş olmaz ki… Üstad Bedîüzzaman Hazretlerinin bildirdiğine göre, Fâtır-ı Hakîm, her bir canlı varlığın resm-i geçit nöbeti bittikten ve o resm-i geçitten hedeflenen netice alındıktan sonra merhametli bir tarzda ekseriyetle dünyadan bir nefret ve usandırmak hissi veriyor. İstirahate bir meyil ve başka âleme gitmeye bir şevk uyandırıyor. Ve hayat vazifesinden terhis edildikten sonra asıl vatanlarına dönmeye şevk içinde bir istek ihsan ediyor. Öte yandan vazife uğrunda, mücâhede içinde ve emirleri yolunda telef olan her ferde şehâdet rütbesi veriyor.
Nitekim bayramda Allah için boğazlanan bir hayvan da Allah’ın emri gereğince kurban edilmektedir. Bir hayvan için, Allah’ın emri uyarınca kurban olarak kesilmek ile bir kasabın bıçağı altında mezbahada et ve ticaret için kesilmek arasında elbette âhiret ve ebedî hayat açısından çok büyük bir mertebe farkı olacaktır. İşte, Kurban bayramında bir ibadet heybetiyle Allah için kesilen hayvanlar âhiretteki bu yüksek mertebeye ulaşmakta, manen şehâdet rütbesini kazanmakta, Sırat üstünden sahibiyle birlikte Allah’ın izniyle hızla geçerek cismanî Cennet hayatına ulaşmaktadır. Bu, elbette fani bir hayvan ve aciz bir insan için kendi başına ulaşılamayacak derecede büyük bir mükâfattır.
Demek, Allah’ın emrine teslim olarak amel eden, Allah’ın izniyle, ne dünyada, ne âhirette zayi etmemiştir, zayi olmamıştır, ziyana ve hüsrana uğramamıştır, uğramayacaktır, kaybetmemiştir, kaybetmeyecektir.
Allah tüm okuyucularımızın ve tüm âlem-i İslam’ın kurban ibadetlerini kabul buyursun! Âmin.
Dipnotlar:
1. İbn-i Mâce, Edâhâ, 3127
2. Sözler, s. 186
23.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|