Her ne kadar ‘ekonomimiz iyi yolda’ denilse de, kalıcı tedbirlerin alındığı ve tehlikenin bertaraf edildiğini söylemek için henüz erken. Dünya küçülüp bir ‘köy’ haline geldiği için, kıtalar ötesindeki bir kriz bizi de etkiliyor ve adeta sarsıyor.
Türkiye’de ekonomi denince akla gelen ilk uluslar arası kuruluş Uluslararası Para Fonu (IMF) oluyor. Çocukluğumuzdan beri bu ismi adeta ‘ninni’ gibi duymuş ve dinlemişiz. IMF ile ilişkilerimiz ‘karikatür’lere de konu olmuştur. “Borç aldık, borç ödedik, borç vermediler” gibi gazete manşetleri ‘klasik’ halini almıştır.
Son yıllarda IMF ile olan ilişkiler kısmen değişti. “Artık borç alma, borç verme”den daha ziyade ‘program dayatma’larla karşı karşıyayız. Yine heyetler gelip gidiyor, ancak bu konular gündemi fazlaca meşgul etmiyor.
Ajanslara düşen bir haberde, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) son
‘müşteri’lerinden birini daha kaybettiği belirtiliyordu. Sözkonusu ‘müşteri’ olan Peru, Şubat 2009’dan sonra IMF programını yenilemeye niyeti olmadığını açıklamış. Perulu yetkili Javier Silva-Ruete, ülkesinin anlaşmayı yenilemeye niyeti olmadığını belirtmiş. Uzmanlar, Peru’nun bu açıklamasının, ciddî malî zorluklar karşısında bulunan IMF’ye yeni bir ağır darbe olarak yorumluyorlar.
Bu haberin Türkiye’yi ilgilendiren yönü ise şu: IMF’nin son müşterileri arasında Türkiye, Pakistan ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti bulunuyor.
Tam bu noktada, ‘arkadaşını söyle, senin kim olduğunu bileyim, söyleyelim’ demek gerekmez mi? Türkiye’nin, IMF’in son üç müşterisi arasında olması övünülecek bir durum mu?
Tabiî ki her ülkenin kendine göre şartları olabilir. Ancak Türkiye-IMF ilişkileri çoğu zaman tartışmalı ve her defasında da Türkiye aleyhinde gelişmiştir. IMF reçetelerinin, dertlerimize çare olmadığı geçmiş yıllarda görüldü. Nitekim, düne kadar IMF reçeteleriyle krizleri aşmaya çalışanlar da bir bir IMF’ten kurtulmanın yolunu arıyor. Yine hatırlanacağı üzere, IMF reçetelerini reddeden ve kendi yağıyla kavrulmayı göze alan Uzakdoğu ülkeleri bunu başardı. Endonezya ve Malezya buna en güzel örnektir.
Ülkemiz de, IMF ile ilişkilerini ‘ayrılıp ayrılmama’ noktasında masaya yatırması gerekiyor. Zaman zaman siyasetçilerimiz, arzu ettikleri halde IMF’e olan borcumuzu ödeyip fon ile ilişkilerini kesebileceklerini söylüyorlar. Söylüyorlar, ama nedense bu irade bir türlü ortaya konulamıyor.
Başlangıçta belki IMF’in bir faydası olmuştur. Ancak gelişen ve değişen şartlarda IMF reçetelerinin hiçbir dünya ülkesine fayda sağlamadığı anlaşılıyor. Zaten IMF’in kala kala ‘üç müşteri ülke’si kalmış olması da bunu göstermiyor mu?
IMF’e üye olan 185 ülke varken, sadece ‘üç ülke’nin müşteri olmaya devam etmesi çok garip. Türkiye’nin menfaati ‘müşteri’ olan ‘diğer iki ülke’ ile birlikte olmakta değil, IMF boyunduruğundan kurtulmaktadır.
Bir an önce IMF esaretinden kurtulsak iyi olacak...
21.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|