Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Beş ay sonra öleceğinizi bilseniz ne yapardınız?

Cenâb-ı Hak, hepimizi bütün ölümcül hastalıklardan muhafaza eylesin. Hayırlı işler yapmak, insanlara faydalı olmak için uzun ömürler nasip eylesin. Bu dünyada fani olduğumuzu biliyoruz. Bize bahşedilen ömür dakikalarımızı yaşadıktan sonra, ruhumuzu teslim edecek ve “Muhyî” ismiyle bizlere hayat veren Rabbimize döneceğiz.

Bu dünyaya “imtihan” için gönderildiğimizin farkındayız. Ama imtihanın ne kadar süreceğini bilmiyoruz. Yani ecel vaktinin ne zaman geleceğini bilmiyoruz. Nerede, ne zaman ve nasıl öleceğimiz de, bilmediklerimiz arasında.

Ölümü hiç düşündünüz mü? Daha doğrusu ne zaman öleceğinizi? Öldüğünüzde arkanızda bıraktıgınız acabaların, keşkelerin sayısını...

Akşam mışıl mışıl uyurken bir rüya görüyorsunuz. Büyük bir zât size—Allah korusun—ölümcül bir hastalığa yakalandığınızı söylüyor. Sabah uyanırken kendinizi kötü hissediyorsunuz. Doktora gidiyorsunuz, rüyanızı tasdik eder nitelikte teşhiste bulunuyor:

“Efendim! Üzgünüm ama bunu size söylemek zorundayım. Çok kötü bir hastalığa yakalanmışsınız. Allah’tan umut kesilmez ama beş ay ömrünüz kaldı.”

Yüreğiniz her zamankinden biraz daha hızlı atıyor. Hayalleriniz fırtınaya tutulmuş gibi oluyor. İdealleriniz, yapmak istedikleriniz bir anda suya düşüp ıslanıyor. Hemen eve gidip, kâğıt kalem alıp beş ay içinde yapacaklarınızı sıralıyorsunuz.

Ben de buradan onları okur gibiyim:

“Namaza başlayacağım”, “Oruç tutacağım”, “Hacca gideceğim”, “Bütün servetimi hayır kuruluşlarına bağışlayacağım”, “Artık açık-saçık kalmayacağım, örtüneceğim”, “Eşime ve çocuklarıma iyi davranacağım”, “Yakın çevremden başlayıp, gücümün yettiği kadar Allah’ı anlatacağım”, “Her gece teheccüd namazına kalkıp, geçmiş günahlarımın bağışlaması için Rabbim’den af dileyeceğim”, “Kul hakkına dikkat edeceğim”, “Artık gıybette bulunmayıp, komşuluk hakkını gözeteceğim”...

Bu zaman zarfı içerisinde yapmak istediklerinizi, yüreğinizden geçenleri ne güzel okudum, değil mi?

Az bir ömrünüz kalması halinde, yukarıda sıralananları en kısa zamanda yapmak isteyeceğinize inanıyorum.

Birkaç ay sonra öleceğini bilen bir kimsenin, yukarıda sayılı güzellikler yerine fena ve çirkin şeyleri arzu edeceğini hiç sanmıyorum. Hangimiz kalkıp da “Nasıl olsa beş aylık ömrüm kaldı, dur o zaman, elimden gelen bütün kötülükleri yapayım” diyerek, etrafı kan gölü içinde bırakır, önüne gelen herkese saldırır? Ama şu anda anket yapılsa ve halkımıza “Beş aylık bir ömrünüz kaldı, ne yapmak istersiniz?” sorusu sorulsa, zerre kadar inancı olan tek bir kişinin dahi şerri ve kötülüğü isteyeceğine ihtimal vermiyorum.

Peki, madem hepimiz iyilikten ve faydalı olmaktan yanayız; güzel işler yapmak için, illâ ki beş aylık bir ömrümüzün mü kalması lâzım? 5 ay değil, 55 ay değil, 155 yıl daha yaşayacak olsak bu saydığımız güzellikleri her zaman yapsak, acaba ne kaybederiz? Allah’ın rızasını kazanmayı beş ayla mı sınırlandırmak gerek?

Yoksa az bir ömrümüzün kaldığını bilmek; farklı bir etki mi sağlıyor bize? Farklı duyguları mı harekete geçiriyor? Farklı bir hâlet-i ruhiyeye büründürüp iyiliğe mi teşvik ediyor? Eğer sebep bunlarsa, gelin beş aylık bir ömrümüzün kaldığını varsayıp, hatta Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle ömrümüzü bulunduğumuz günden ibaret bilip, ömür dakikalarımızın hayalini ona göre yapalım. Göreceksiniz ki bir daha başka 5 ay aramayacaksınız.

Şayet, daha uzun bir hayat yaşarsak da üzülmeyelim. Çünkü Allah için yaşanan bir hayat, yaşanmaya değer!

Özkan ERDEM

24.12.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri