Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Eğitim

Ana, babaların nadiren yaptıkları...

Kabul edici, güven verici hoşgörülü

ve demokratik ana baba tutumu

Anne babanın çocuğu kabulü, sevgi ve sevecenlikle ele alması, çocukla ilgilenmesi şeklinde davranışa yansımaktadır. Kabul eden anne baba, çocuğun ilgilerini göz önünde tutarak, onun yeteneklerini geliştirecek ortamı çocuk için hazırlar. Kabul gören çocuk, genellikle sosyalleşmiş, işbirliğine hazır, arkadaş canlısı, duygusal ve sosyal açıdan dengeli ve mutlu bir bireydir. Anne baba birbirlerine ve çocuklarına karşı olan duygularında net ve açıktır. Aile içinde güven ve şeffaflık vardır. Aile huzurludur. Problemlerle nasıl başedebileceklerini birlikte araştırırlar. Bu ortamda yetişen çocuğa kişilik özelliği olarak aynen yansır. Ana babaların çocuklarına karşı hoşgörü sahibi olmaları, çocuklarını desteklemeleri, bazı kısıtlamaların dışında çocuğun istek ve arzularını yerine getirmeleri anlamına gelmektedir.

Her çocuk kabul edilmek ve yaptığı davranışın sonucunda onaylanmak ister. Büyük veya küçük olsun yaptığı davranışın sonucunu görmek ister. “Aferin, bak ne güzel de yapmışsın, bu konuda oldukça başarılısın” deyip çocuğun başını okşamak ona dünyaları vermekle eşdeğerdir. Çocuk başardığını ve onaylandığını gördükçe daha fazla başarmak ve daha fazla onay ve övgü almak isteyecektir.

Eğer aile ortamı çocuğa kendi benliğini, kimliğini, duygu ve düşüncelerini anlatma özgürlüğü veriyorsa çocuk sağlıklı bir biçimde olgunlaşma yolunda gelişir. Ana babanın denetimli serbest bırakması çocuğun kendisini geliştirici imkânları önüne sunması demektir. Çocuk daha üretici ve daha toplumsal bir birey olarak yetişecektir. Bu tutum içerisindeki ana babalar olgun insanlardır. Aileyi ilgilendiren kararlar alınırken çocuğun da fikri alınır. “Daha o çocuk. Bu işten ne anlar!” mantığı bu ailelerde görülmez. Bu tür ailelerde çocuk da bizimle yaşıyor. Ve alacağımız kararlarda onun da söz hakkı olmalıdır, düşüncesi hakimdir. Aile fertlerinin hepsinin eşit söz ve oy hakkı vardır. Çocuğun bir birey olarak ailesini sevip sayan ama bağımsız bir fert olması gerektiği inancı mevcuttur. Çocuğa sevgi ve saygı gösterilir. Çocuğun kendi düşünce ve fikirlerini (ne kadar mantıksız olursa da olsun) açıklama fırsatı verilir. Çocuk susmaya değil konuşmaya teşvik edilir.

Aile her şeyden önce çok iyi rehberdir. Çocuğa yol gösterilir ama alacağı kararlar konusunda serbest bırakılır çocuğa bir çok alternatif sunulur, seçim sadece çocuğa aittir. Seçimin sonucuna katlanması da çocuğundur. Böylelikle çocuğa nasıl karar vereceği aldığı kararların sonucuna da nasıl katlanacağı öğretilir. “Karar senin kararın. Sonuçta aldığın karar senin çünkü yaşadığın hayat sadece ve sadece sana aittir” düşüncesi ailede hakimdir. Çocuğun ailede kendine özgü bir yeri vardır. Ailenin diğer üyelerinin istek ve ihtiyaçları, denge içinde karşılanır.

Böyle bir ailede evde ve toplumda kabul edilen ve edilmeyen davranışların sınırları bellidir. Çocuk neyi nerede yapacağını veya yapmayacağını bilir. Ev ve toplum kuralları, çocuğa anlatılır. Ve bizzat uygulaması yapılır. Her şeyden önce anne ve baba iyi bir modeldir. Çocuklarında görmek istemedikleri davranışları kendileri de yapmazlar. Çocuk sınırlar için de özgürdür. Sözleri dinlenir yetişkinler tarafından kendisine değer verildiği ve önemsendiği çocuk hisseder. Kendine ait bir saygı ve özgüven geliştirir. Özellikle çocuğa şiddet ve duygusal yaptırım gücü yerine ona anlatarak ve onu ikna ederek denetlemeyi seçen anne babanın çocukları anne babaların duygu, düşünce değer ve beklentileri hakkında sebepleri ve sonuçları konusunda bilgi sahibidirler. Çocuklar buna göre hareket ederler. Evde hangi davranışın sonucunun ne olacağı önceden belirlenmiştir. Demokratik ailede yetişen birey, hem davranış seçiminde kendini özgür görebilir, hem de seçimleri hakkında kısıtlanacağından çekinmeden anne ve babasına danışabilecek onlarla fikir alış verişinde bulunabilecek durumdadır. Aile fertleri arasında açık ve net bir iletişim söz konusudur. Duygu ve düşünceler açık kalplilikle ifade edilmektedir. Problemlerde yine aynı şekilde konuşarak ve ikna edilerek çözüme ulaştırılmaya çalışılır. Çözüm ararken de demokratik yollara baş vurulur.

Ana baba tutumunun çocuğun

kişilik gelişimi üzerinde kalıcı etkileri

Demokratik ve güven verici bir ortam da yetişen çocuk, kendine ve çevresine saygılı, sınırları bilen, üretici, aktif, etkin, girişken, ilişkiler kurabilen, kendine karşı fikirlere saygı duyan, kendi inandıklarını sonuna kadar savunabilen, atılgan, fikirlerini serbestçe söyleyebilen ve kendine ait fikirleri doğrultusunda hareket eden, kişilik ve davranışları açısından dengeli sorumluluk duyguları gelişmiş, kurallara ve otoriteye karşı körü körüne bağlı olmayan, hoşgörülü, açık fikirli, anlaşılır, toplumsal ve uyumlu bir birey olarak yetişir. Böyle özelliklere sahip olan çocuğu kim istemez ki ? Şimdiye kadar anlatmaya çalıştığım anne baba tutumları içinde en sağlıklı ve başarılı olanı ”güven verici” “kabul edici” “destekleyici” “hoşgörülü” ve “demokratik” anne baba tutumudur. Ancak bu esnek yaklaşım için de bedensel, zihinsel, ve ruhsal açıdan sağlıklı bireyler yetişebilir. Karar sizin...

Ali Güven

25.12.2007


Eğitimde toplam kalite yönetimi ihmal ediliyor

Millî Eğitim Bakanlığı bundan 10 yıl önce başlattığı TKY rüzgârını son yıllarda terk etmişe benziyor. Oysa yaşadığımız dönemde rekabet artık bütün kurumlar için geçerlidir. Eğitimde kaliteyi yakalayabilmek için iç müşterilerin (öğrenciler, öğretmenler, yönetciler) ve dış müşterilerin (toplumun geneli, resmî ve özel kurumlar, işletmeler, veliler) beklentilerinin açıkça ortaya konması gerekecektir. Toplam Kalite Yönetimi (TKY), bütün organizasyon süreçlerinin sürekli geliştirilmesi, iyileştirilmesi ve çalışan ve müşteri memnuniyeti sağlanmasına yönelik çağdaş, katılımcı bir yönetim anlayışı olarak tanımlanmaktadır. Bir grup insanı belirlenmiş amaçlara doğru yönlendirerek aralarındaki işbirliği ve koordinasyonu sağlama çabalarına yönetim denilmektedir.

Eğitimde toplam kalite yönetimi ile hem bireysel hem de kurumsal performansın en üst düzeye çıkarılması ve oto kontrol mekanizmasının çalışması amaçlanmaktadır. Eğitim, herkesin birbirine hizmet sunduğu bir sistemdir. Toplam kalitenin uygulanması ve bu anlayışın hakim olabilmesi için yönetimin, personelin ve diğer kesimlerin buna hazır olmaları çok önemlidir. Yönetim yeniliklere direnç gösterdiğinde veya vizyon eksikliğinde kalite yönetimi başarılı olamamaktadır. Karar süreçlerinin etkili biçimde yönetilmesi gerekmektedir. Çünkü bugün yaşanan sıkıntılar, aksayan yönler, geçmişte alınan kararların birer yansımasıdır. TKY’de örgüt kültürü büyük öneme sahiptir.

Eğitim, herkesin birbirine hizmet sunduğu bir sistem olduğuna göre ortaya çıkan problemlerin ya da eksikliklerin ortadan kaldırılması için bütün grupların çözüm üretme sürecine dahil edilmeleri gerekir. Bunu gerçekleştirmenin yolu da okulda güveni, bilgi paylaşımını, süreç yönetimini, değişim ve gelişimi, karşılıklı anlayışı desteklemekten geçmektedir. Oluşturulan liderlik sistemiyle çalışanlar ve sürece dahil olanlar sorumluluk almaktan, fikir beyan etmekten çekinmezler. Eğitimde etkin görev alan öğretmenler, öğrencilerin öğrenme süreçlerini destekleyerek ve diğer öğretmenlerle işbirliğini (onların bilgilerinden yararlanarak) artırarak öğrenmeyi öğretirler. Çocukları otorite altında tutmak yerine rehberlik etmeyi tercih ederler. Eğitimci, hizmetiçi eğitimlere katılarak kendi gelişimini sürekli destekler.

Eğitimin en önemli müşterileri (hem iç hem de dış müşteri) öğrencilerdir. Öğrenciler eğitimin hem girdisi hem de çıktısıdır; günümüzde örgütlerde çıktı ve müfredat tasarımına öncelik verilmektedir. Eğitim sisteminin bütün kademelerinde, kalite anlayışına yönelik düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Eğitimde kalite sistemlerinin geliştirilmesi, eğitim sistemimizin Avrupa Birliği ülkeleri eğitim sistemleriyle uyumlu olmasını da sağlayacaktır. Toplam Kalite Yönetiminde lider büyük öneme sahiptir. Eğitim sürecinde ortaya çıkacak sorunların ortadan kaldırılmasında, herkesin sürece dahil edilmesinde, vizyon sahibi ve konusunda bilgili lidere ihtiyaç duyulacaktır. Lider, sadece yapılacakları anlatmak yerine, katılımcıların ne düşündüğünü öğrenerek, risk almaktan korkmamayı teşvik eder.

Eğitimle ilgili bütün sorularınızı ve tecrübelerinizi bize yazabilirsiniz. Sevgiyle ve gelişimle kalın...

Mustafa Oğuz

25.12.2007


Dershaneye giden öğrenci olmanın dayanılmaz ağırlığı...

Dershaneye başlayan bir öğrencinin hayatında bambaşka bir dönem başlar. Sabah erkenden okulun yolu tutulur. Dersler, sınavlar, arkadaşlar, sonra yine dersler... Okuldan çıkan öğrencilerin pekçoğu dershane öncesi eve gitme imkânı bulamazlar. Okuldan çıkıp hemen dersaneye gidilir. Dershanelerin okuldan farklı bir havası vardır. Derslerde konular işlendikten sonra bir çanta dolusu yaprak testle tekrar eve dönülür. Testler ertesi güne yetiştirileceği için televizyona, müzik dinlemeye vakit yoktur. Araya okul ödevleri de sıkıştırılır. Ertesi sabah yine okula... Günler ilerledikçe öğrenci üzerindeki beklentiler artmaya başlar. Aileler sınavlarda daha yüksek notlar beklemeye, öğretmenler, çocuklara daha çok yaprak test vermeye başlarlar. Öğrenciler panik içersinde evdeki çalışma masasının başından kalkamazlar. Okuldaki derslere olan ilgi azalır, sınavlarda alınan notlar düşer. Sınavlardaki notlar aniden yükselmeyince öğrencilerde bir hayal kırıklığı başlar. Çocuk, okuldaki faaliyetlere katılmaz. Masa başında oturmaktan bel ağrısı çeker, uykusuzlukla yüzleşir. Mezuniyet öncesinde arkadaşlarla geçirilememiş günler, oynanamamış oyunlar, konuşulamamış hayaller ve başkalarının beklentileriyle savrulan bir gençlik. Sınavı kazanamadığında öğrencilerin yaşadıkları hayal kırıklığını anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır...

Dokuz yılda Türkiye’deki dershane sayısı yüzde 154, dershaneye giden öğrenci sayısı yüzde 198 arttı. ‘Hayat eşittir 195 dakika mı?’ kampanyası kapsamında yapılan araştırmaya göre ÖSS adayları kişi başına 4 bin 708 dolar harcadı. Türk Eğitim Derneği’nin (TED) araştırmasına göre son dokuz yılda öğrencileri sınavlara hazırlayan dershanelerin sayısı yüzde 154, dersanelere giden öğrenci sayısı da yüzde 198 arttı. TED’in anketine katılan öğrencilerin yüzde 43.7’si ‘dershanede eğitim her bakımdan kaliteli’ derken, yüzde 48.1’i dershaneye gitmeden ÖSS’yi kazanmanın ‘çok zor’ olduğu görüşünde. ÖSS hazırlığında olan 1078 lise son sınıf öğrencisinin yüzde 60.2’si, ‘hayatında üniversiteye giriş sınavından daha önemli bir şey olmadığını’ söylüyor. Öğrencilerin yüzde 48.1’i dershaneye gitmeden üniversiteye giriş sınavını kazanmanın ‘çok zor’ olduğuna inanıyor. Lise son öğrencilerinin yüzde 55’i ‘ikinci dönemde rapor alarak’ sınava hazırlanmak istiyor. Öğrencilerin yüzde 57.8’i de ‘okuldaki eğitimin üniversiteye giriş sınavını kazanmada yetersiz kaldığını’ düşünüyor. ‘Dershanede eğitim her bakımdan kaliteli’ görüşüne, öğrencilerin yüzde 43.7’si katılıyor. Öğrenciler sektörün çeşitlenip zenginleştiğine inanıyor. Öğrencilerin yaklaşık yüzde 50’si okul yöneticilerinin dershaneye gitmeleri için kendilerine telkinde bulunduğunu belirtiyor.

25.12.2007


Mutlu ve başarılı çocuk yetiştirmenin püf noktaları

• Çocuğunuz arkadaşları tarafından rahatsız edildiğinden yakınıyorsa, öğretmeniyle konuşmak yararlı olacaktır. Çocuğun sınıf arkadaşlarını azarlamak, tehdit etmek ya da çocuğun anne-babasına şikâyet etmek sorunu çözmeyecektir. Öğretmen, öğrencilerin yerlerini değiştirebilir, uygun şekilde uyarabilir ya da çocuklar arasındaki iletişimsizliği ortadan kaldırabilir. Okuldaki problemlerin kaynağının sizin çocuğunuz olabileceğini de unutmayın.

• Çocuğunuz defterlerinin sayfalarını yırtıyorsa, kalemleri kırıyor ve gereksiz yere kullanıyorsa çocuğunuzu karşınıza alıp açıkça bu davranışın yanlış olduğunu anlatın. Boş yere harcadığı defter ve kalemlerin yerine aldığınız materyallerin parasını harçlığından kesin.

• Çocuğunuzla konuşurken nazik olun. Bağırmaktan, çocuğu hırpalamaktan ve küçük düşürücü sözler söylemekten kaçının. Çocuğa lakap takmayın ve onu sürekli başka çocuklarla kıyaslamayın. Söylediklerinizin çocuğun zihninde yer edeceğini ve onun da çevresindekilere benzer şekilde davranacağını unutmayın.

• Çocukların okuldaki faaliyetlere katılması ve sorumluluk alması aileler için gurur kaynağıdır. Öğrenci faaliyette üstlendiği görevi ailesine anlattığında, ebeveynlerin çocuklardan çok büyük beklentileri olabilmektedir. Ama bu ilgi bazen dozunu aşar (Şiir okuyacak çocuğa sesi kısılmasın diye konuşmayı, şarkı söylemeyi yasaklamak veya folklor gösterisine katılan çocuk hasta olmasın diye bahçede oynamasına izin vermemek gibi.) Çocukların tabiî ki desteklenmeye ihtiyaçları vardır, ama ailelerin çok yoğun beklentileri, çocukların sorumlulukların altında ezilmesine sebep olabilir.

• Küçük çocuk gayet ağır bir taşı kaldırmaya çalışıyorsa da, yerinden oynatamıyordu. O sırada kendisini seyreden babası, yanına giderek sordu: “Bütün gücünü kullanıyor musun? Yapabileceğin her şeyi yaptın mı?’’ Kan ter içinde kalan çocuk: “Evet kullanıyorum, elimden gelen her şeyi yaptım’’ dedi. Babası sakin bir sesle: “Hayır yapmadın’’ dedi ve ekledi “Benden henüz yardım istemedin...” Öğrencilerin ödevlerine yardımcı olmak için kaynak araştırırken; öğrencinin yaşını ve ödevin kapsamını dikkate almak gerekir. Öğretmenin ödev verirken öğrenmeyi kalıcı hale getirmeyi amaçladığını ve araştırmayı teşvik ettiğini unutmamalıyız. Öğrenci ödevlerini tamamlamak için ebeveynden kaynak kitap istediğinde, evdeki kitapların gözden geçirilmesi faydalı olacaktır. Çok sayıda kaynak varsa, ebeveyn bunlar arasından çocuğa uygun olan birkaç tanesini seçebilir.

25.12.2007


Kalite geliştirme asla sona ermeyecek bir seyahattir

Kalite asla bir tesadüf değil, daima akıllı bir gayretin sonucudur (John Ruskin). Kaliteli insan yukarı doğru, kalitesiz insan ise aşağı doğru gelişir (Konfüçyüs). Kalite ve verimliliğin geliştirilmesi, üst yönetimin liderliğinde yıldan yıla öğrenilecek bir süreçtir (W. Edwards Deming). Organizasyonda ulaşılmak istenen gelecek için bütün çalışanlar arasında paylaşılan bir vizyon mevcut olmalıdır (Peter Senge). Kalite, organizasyonda belirlenen şartlara uymak demektir. Yöneticiler “ilk başlangıçta doğruyu yap” ilkesini çalışanlara açık bir şekilde anlatmalıdırlar (Philip B. Crosby). Toplam kalite yönetiminin başarısı için üst yönetimden alt düzeyde çalışanlara kadar ‘kalite bilinci’nin varlığı gereklidir (Armand V. Fiegenbaum). Ürün ve hizmet kalitesini geliştirmek için organizasyonun amaçlarını tesbit et (W. Edwards Deming).

25.12.2007


Öğretmenin öğrendiği hayat dersi

Emektar öğretmen, dersini bitirip sınıftan çıkarken; öğrencilerinden birinin diğerine çelme taktığını gördü. Düşen çocuk, en sevdiği öğrencisiydi ve canı yandığı için ağlıyordu. Öğretmen, onu yerden kaldırdıktan sonra üstünü temizleyip eve gönderdi ve öbür çocuğu kolundan çekerek öğrencilerin terk ettiği sınıfa soktu. Kendisi, aynı köyün ilkokulunda yirmi yıldan bu yana hizmet vermiş, o köyden evlenmiş ve tayini büyük şehirlere çıkmasına rağmen; bir yuva olarak bildiği okulunu terk etmemişti. Bu yüzden, öz evlâtları gibi gördüğü öğrencilerin haylazlıklarına dayanamıyordu. Çelme takan çocuğu şiddetle azarladıktan sonra, onun korkudan tir tir titremesine aldırış bile etmeden suratına bir tokat patlattı. Küçük çocuğun cılız vücudu, tokadın şiddetinden bir yaprak gibi savrulmuş ve yeni çıkmakta olan dişlerinden akan kan, öğretmenin ceketine sıçramıştı.

Öğretmen, yedi yaşındaki bir çocuğa yaptığı bu hareketten hemen sonra pişmanlık duymasına rağmen, bunun kendisi için iyi bir ders olacağını düşünüyordu. Öğrencisini bırakıp gitmeye hazırlanırken, çocuğun elini cebine attığını görüp telâşa düştü. En yakın arkadaşını bile düşüren bir yaramaz, öğretmenine de bir çakıyla saldırabilirdi. Ona karşı korunmaya hazırlanırken, küçük çocuk teyzesinin bayramda hediye ettiği mendili çıkarttı ve düştüğü yerden kalkmaya çalışırken:

“Ceketiniz kanlandı öğretmenim!’’ dedi. “Sileyim isterseniz...’’

25.12.2007


Çizgiyi uzatmak

Öğretmen sınıftaki zeki aynı zamanda kıskanç öğrenciye sordu: “Niçin arkadaşlarını çekemiyor, onların yaptıklarını bozup kavga ediyorsun?’’ Öğrenci: “Çünkü onların beni geçmelerini istemiyorum, en iyi ben olmalıyım’’ dedi. Öğretmen masasından kalkıp eline bir parça tebeşir aldı ve 25 cm uzunluğunda bir çizgi çekti, öğrencinin yüzüne bakıp; “Bu çizgiyi nasıl kısaltırsın?’’ diye sordu. Öğrenci bir süre çizgiyi inceleyip, içinde çizgiyi bir çok parçaya bölmek de olan birkaç cevap verdi. Öğretmen cevapları kabul etmedi ve yere ilkinden daha uzun bir çizgi çekti. Öğretmen: “Şimdi birincisi nasıl görünüyor’’ diye sordu. Öğrenci: “Daha kısa’’ dedi, başını eğdi. Öğretmen: “Bilgini ve yeteneklerini artırarak kendi çizgini uzatman rakibinin çizgisini bölmeye çalışmandan daha iyidir’’ dedi.

25.12.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri