Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nejat EREN

Mânevî atmosfere girebilmek



“İnsan merkezli” bir zamanda ve dünyada yaşıyoruz. Hâl böyle olunca da, dünyada yapılan bütün faaliyet ve plânlar da “insana” bağlı ve odaklı oluyor. Bu olayın da iki boyutu var: Maddî olarak hayata bakan insanlar. Mânevî olarak hayata bakan insanlar.

Maddî olarak hayata bakan insanlar, büyük ölçüde, felsefe ve Batı Medeniyetinin tesirindedirler. Burada her şey “insanın” dünyalık zevki ve rahatı için yapılmaya çalışılıyor. Başta teknoloji olmak üzere, yiyecek, giyecek, ulaşım, haberleşme, turizm, ev, araba, spor… Hülâsa her türlü zevk ve yaşantı bu çerçevede değerlendiriliyor.

“Felsefe ve batı medeniyetinin” hegemonyasındaki bu şartlarda başarıyı sağlamak için kullanılan en önemli ve öne çıkan araç ve metotlar da; “dikkat”, “motivasyon” ve “konsantrasyon” gibi şeylerdir. Bu konuya ağırlık vererek bu alanda da gerçekten büyük başarılar elde etmişlerdir.

İnsanın maddî boyutunun yanında mânevî değerlerini de birlikte değerlendiren semâvî dinlerin konusu ise çok daha farklı ve derindir. Buna rağmen bilhassa Müslümanların başarısızlıklarının başında bu değerlerin özünde var olan meşrû şartları ve “olmazsa olmazları” kullanmamaktan çıkan başarısız neticeler vardır.

Bediüzzaman Hazretlerinin tabiriyle, “mimsiz medeniyet” tarafından, beyni ve fikri darmadağın edilen bîçâre insanın, işinde ve meslek hayatında başarıyı yakalaması için, tam olarak kendini tanıması, insanlığının kıymetini bilmesi ve değerlerine sahip çıkması ve kendine dönmesi gerekmektedir.

İnanan insanların ruh, akıl ve kalp dünyalarında gerçek bir huzuru sağlayacak olan işin “mânevî boyutunda” ibadetlerin “kabul şartları” diye bilinen “olmazsa olmazlar” vardır. Bunların terkinde de gerek şahsî, gerek toplumsal felâketler olagelmiştir. Bunun için gerçek kulluk ve insanlık için lâzım olan şartlar:

Dâvâda “fani olmak,” “mânevî atmosfere girmek,” “fenâfillâhı” yakalamak, “resmî ve ruhsuz” hallerden kurtulmak. Hakk’ın rızasını kazanmak.

Bunun için de, kulun Allah’a karşı farz olan vazifelerinden olan namaz, hac, oruç, zekât gibi ibadetleri ifa ederken takındığı tavır ve kendi iç dünyasındaki ruh ve hissî hâl, çok çok önemlidir.

Meselâ, Allah’ın en büyük emirlerinden olan, Peygamberimizin “gözünün nuru” olan, Risâle-i Nurlarda; bütün ibadetlerin şahı olarak gösterilen bir ibadet olan “namaza” karşı olan hâlimizi hepimiz bir değerlendirelim. Namaza hazırlığımızdan başlayıp, en muazzam bir ibadet olan namazın, tam vaktinde ve büyük bir huzur ve hûşû ile kılınmasına, tesbihâtına kadar itmam edilmesine olan titizlik ve dikkatimizi tek tek bir gözden geçirelim. Bu konuda ne oranda sorumluyuz? Dokuzuncu Söz’de anlatılan şekilde namazın mânâsı ve konumuna uygun bir tefekkür halinde namazlarımızı edâ edebiliyor muyuz? Kalp, ruh, hislerimizi tatmin edecek şekilde zevk ve lezzet veren bir ibadeti icra etme mutmainliği vicdanlarımızda oluşuyor mu? Hepsinden çok daha önemli olan, namazlarımızı, Allah ve Resûlünü memnun edecek makamda edâ ediyor muyuz? Sahabelerdeki ibadet sırrına erme yolunda bir gayretimiz içersinde miyiz?

Meselâ, oruç tutarken, dünyevîlikten ve arzîlikten uzak, sadece Allah rızasına matuf olan ve insanı, “melekiyet” makamına ulaştıracak çok etkili bir “nefis terbiyesi” anlayışıyla mânevî bir yolculuk olduğu şuuru ve huzuruyla açlığı kabullenme ve tamamlayabilme hâsıl olmuş mudur?

Meselâ, hac ibadetini yerine getirirken, meleklere arkadaşlık edecek ve bütün dünyevî zevk ve arzuları geriye atarak, o muazzam meşakkatlere katlanmayı göze alıp “çileden” zevk ve saadet çıkarabilme zevkini tâ gönülden ve kalpten hissedebilme şuuru dikkate alınmış mıdır? Yoksa alış veriş ziyareti görüntüsü mü öne çıkmakta, kafalarda izler bırakmakta mıdır?

Meselâ, zekâtını verirken bunu maddî varlığından bir eksilme değil de, aksine malın “kirinden” arındırma ve temizleme olduğu şuuruyla ve hemcinsi olan insanlarla Allah’ın verdiği nimeti paylaşma olduğu saadeti ve şuuruyla hareket edilebilinmiş midir?

Meselâ, kurbanını alırken de, keserken de, bunun bir “kurbiyet”, yani, Allah’a “yakınlaşma” olduğu şuuruyla yaşayıp hareket edebilme göz önünde bulundurulmuş mudur? Dünyevîler tarafından “et” ve “deriye” indirgenen sığ ve basit hâletten ve “magazinlikten” tamamen uzak olan peygamber yolunu hatırlatan şahane bir ibadeti gönül huzuruyla yapabilme zevkini tadabilmek hedeflenmiş midir?

Evet, bütün ibadetlere başlarken de, icrâ ederken de, Kur’ân ve sünnette emredildiği, ifade edildiği, tavsiye edildiği şekil ve usûle uygun olarak yapma bahtiyarlığını yakalayabilmeyi Cenâb-ı Hak, hepimize ve bütün Müslümanlara nasip etsin. Âmin.

Not: Bu münasebetle, gerçek ibadet sırrına ermeyi Rabbimden niyaz ediyor ve bütün âlem-i İslâmın geçmiş mübarek Kurban bayramını tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum.

27.12.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (15.12.2007) - İz bırakan kahraman hizmet erleri

  (08.12.2007) - Yeniden Bismillâh

  (28.04.2007) - Cehalet hakkında

  (21.04.2007) - “Veren”e verme, rahmetin vesilesidir

  (14.04.2007) - İman hizmet ile ilgili bazı değerlendirmeler

  (20.02.2007) - Toplum ve iman

  (17.02.2007) - Toplum yapısı ve imanın fonksiyonu

  (03.02.2007) - Risâle-i Nur nedir?

  (28.01.2007) - Gençlik programları

  (27.01.2007) - Gençler nasıl bir hayat yaşamalı?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri