Cenâb-ı Hak sayısız nimetler ihsan etmiştir bize. Saymaya kalksak saymakla bitiremeyiz.
Bunların herbiri ise hamd ve şükür ister. Bazı melekler gibi kırk bin dilimiz olsa yine şükrünü ödeyemeyiz.
İşte burada, Sözler’de (24. Söz; 4. Dal) denildiği gibi küllî bir niyet ve hadsiz bir itikad devreye girer. Namazda “Et-Tahıyyatü lillâh” derken bu küllî niyet ve hadsiz itikadla demek istiyoruz ki, “Ya Rabbi, yaratıkların hayatları boyunca Sana takdim ettikleri kulluk hediyelerini, ben kendi hesabıma hepsini birden Sana takdim ediyorum. Eğer elimden gelseydi, onlar kadarını Sana takdim edecektim. Hem Sen onlara, daha fazlasına lâyıksın.”
İşte bu niyet ve itikad pek geniş ve küllî bir şükürdür.
Aynı yerde zikredilen hadsiz adetle yapılan tesbihatlardan birisi de: “Sübhâneke ve bihamdike adede halkıke…” diye başlayan, “Mahlukatın, Zâtının hoşnutluğu, Arşının ağırlığı, kelimelerinin mürekkebi adedince Sana hamd ederek Seni tehzih ederiz. Bütün peygamberlerinin, evliyalarının ve meleklerinin tesbihatıyla Seni tesbih ederiz”1 meâlindeki duâ.
Duânın birinci kısmı, yani, “Mahlukatın, Zâtının hoşnutluğu, Arşının ağırlığı, kelimelerinin mürekkebi adedince Sana hamd ederek Seni tehzih ederiz” meâlindeki kısmı Buharî’de “o” zamiriyle yer alıyor. Mü’minlerin annesi Hz. Cüveyriye’nin rivayet ettiğine göre birgün Kâinatın Efendisi (a.s.m.) sabah namazını kıldıktan sonra erkenden çıkmış. Hz. Cüveyriye ise o esnada tesbihle meşgul. Peygamberimiz (a.s.m.) kuşluk vaktinden sonra dönüyor ve Hz. Cüveyriye’nin hâlâ orada durduğunu görüyor ve “Senden ayrıldığımdan beri hep aynı halde misin?” diye soruyor. O da, “Evet, ya Resûlallah!” diye cevap verince, “Senden ayrıldıktan sonra dört kelimeyi üç defa tekrarladım. Bugün yaptığın zikirle tartıya girse, mutlaka ona ağır gelirdi” diyor ve yukardaki tesbihatı söyleyerek ağır basan bu kelimelere dikkat çekiyor.
Bediüzzaman Hazretleri Sözler’de bu duâya yer verdikten sonra, duânın “hadsiz adetle tesbih” olduğunu belirtiyor.2
Yine aynı yerde “Bütün mahlûkatının bütün tesbihatı ve bütün masnûatının dilleriyle Seni tenzih ederiz” diyen bir kişinin bütün varlıkları kendi hesabına söylettirdiğine, “Allah’ım, kâinatın zerreleri ve terkip hâlindeki varlıkları adedince Hz. Muhammed’e salât eyle” derken de herşey namına bir salâvat getirdiğine dikkat çekiyor.
Hadsiz nimetlere ancak hadsiz adetlerle yapılan tesbihatlar yakışır.
Dipnotlar:
1- Buhârî, Daavat: 10.
2- Sözler, s. 325.
27.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|