Dünyada ve kâinatta gördüğümüz veya görmediğimiz her şey değişiyor. Değişmeyen tek şey değişim.
Biz insanlar bu değişimlere karşı üç türlü davranış biçimi gösteririz:
- Ya değişimi yaşarız.
- Ya ölümü beklemekle karşılık veririz.
- Ya da, değişimi yönetiriz. Yani kendi istediğimiz şekilde değiştirmek için çalışırız.
Başkaları tarafından yapılan değişimlere duyarsız kalmak, ilk iki maddeyi uygulamaktır.
Bizim yapacağımız iş veya hareket, değişimi yönetmektir. Tabiî başarılı olmak ve gelişme göstermek istiyorsak.
Dünyada 1960'lı yıllarda üretmek geçerliydi, 'ne olursa olsun, yeter ki üret' deniyordu.
1970'li yıllarda ise, düşük maliyetli üretmek önem kazandı.
1980'li yıllara gelindiğinde, kaliteli üretmek öne çıktı.
1990'lı yıllarda hızlı üretmek önemliydi.
2000'li yıllarda ise artık hem ucuz, hem kaliteli, hem hızlı üretmenin yanında farklı ürünler üretmek öne çıkmaya başladı.
İnsanların istekleri bu yöne doğru kaymaya başladı. Bunun için de değişim ve değişimin yönetimi önem kazanmaya başladı.
Toplum hayatında değişime karşı yaşanan sıkıntıların kaynağında, 1) Eğitimsizlik 2) İletişimsizlik 3) Ketum olmak (Karnından düşünmek) ve 4) Özgüven eksikliği olduğunu söyleyebiliriz.
Bir insanın normal hayatında, fizyolojik ihtiyaçları, aidiyet duygusu (bir yerlere ait-mensup olma), sevgi, saygı görmek, kendini gerçekleştirmek önemli konulardan bazılarıdır.
Değişim iki şekilde olur:
1. Artışlı değişim: "Beşikten mezara ilim öğreniniz", "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum", "İnsan bu hayata ilimle tekemmül etmek için gelmiştir."
2. Kökten değişim: Radikal değişim.
İstenen ve olması gereken artışlı değişimdir.
Değişimin en etkin yönetimi şu basamaklarla sağlanabilir:
1. Mevcut durumun anlaşılması-kendinin ve kabiliyetlerinin farkına varma.
2. Arzulanan gelecek durumun hayal edilmesi (Amaç ve vizyon tespiti, bildiğiniz gibi "Hedefi olmayan gemiye rüzgâr yardım etmez").
3. Mevcut durumdan hayal edilen duruma geçiş periyodunun yönetimi (Planlama).
İnsanlar veya kurumlar, niçin daha iyi olmak ve dolayısıyla değişmek isterler acaba? Bu soruya dört sebep sayarak cevap verebiliriz:
1. Toplumda yaşanan kıyasıya rekabet,
2. Küreselleşme (Bütün dünyanın adeta bir köye dönüşmesi olayı),
3. Kaybolan ve birbirine karışan sınırlar,
4. Yok olan (kimileri tarafından kaldırılan) kurallar. "Kuvvet haktadır" prensibinin, "Hak kuvvettedir" prensibine dönüşmesi.
Yine bu istenen veya yaşanan değişimi zorlayan bazı sebepler de vardır. Bunları da şu şekilde sayabiliriz:
1. Rekabet,
2. Müşteriler-ilgili olduğumuz kişiler,
3. Teknoloji,
4. Yeni düzenlemeler (ISO standartları, AB mevzuâtı v.s.).
Değişim yönetimini; Canlandırma (hayal etme), Harekete geçirme (hedefe varmak için inanmak yetmez, yürümek de gerek), Destekleme (gerekli bütün bilgileri toplamak), Kurma (uygulama ve kazanımları alışkanlığa çevirme), Sağlama alma basamakları ile tamamlayabiliriz.
Ayrıca; şirketlerde değişim, bireylerle beraber eş zamanlı yapılmalıdır. Bu da, eğitimle olur.
Değişim için zorunlu nokta, alışkanlıklarımızı gözden geçirme alışkanlığı olmalıdır.
Değişim için, bence, en önemli nokta; değişimi ihtiyaç hissedildiği anda sağlamaktır.
Değişimin gerektiğini zamanında fark edemeyen kişiler, başkalarının kendilerini değiştirmesine fırsat tanırlar.
03.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|