AKP'nin reformlarla ilgili "ikircikli" tavrı konusunda en ilginç ve dikkat çekici değerlendirmelerden biri, Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi Başkanı Sinan Ülgen'den geldi.
Neşe Düzel'e konuşan Ülgen "AKP (demokratikleşme reformları için) çok az şey yapıp hem demokratlarla ittifak yürütüyor, hem milliyetçileri sahipleniyor" dedi (Taraf, 31.12.07).
Ülgen'in bir diğer iddiası da, AKP'de ulusalcı sayısının arttığı ve partide giderek etkili oldukları yönünde. Ona göre, Beşir Atalay, Mehmet Ali Şahin, Cemil Çiçek, Bülent Arınç ve Abdülkadir Aksu gibi isimler "AB şüphecisi" kişiler.
Ve AB sürecindeki yavaşlamayı, AKP'deki ulusalcıların artan etkinliğine bağlıyor Ülgen.
Adı geçen isimler bu iddiaya ne diyor, bilmiyoruz. Ancak şimdiye kadar defaatle ifade ettiğimiz gibi, 17 Aralık 2004'ten sonra yaşadığımız süreçte AB ve demokratikleşme reformları için kayda değer hiçbir adım atılmadığı ortada.
Sistemin 367 dayatmasına misilleme olarak alel acele hazırlanan, ama 22 Temmuz seçimi yapıldıktan sonra, önemsiz gibi görünmekle birlikte, doğurabileceği hayli sıkıntılı sonuçlar sebebiyle AKP'nin hayli başını ağrıtan mini anayasa paketinin referandumla kabul edilip yürürlüğe girmesi ve böylece cumhurbaşkanını halka seçtirme yolunun açılmış olması sayılmazsa.
Gerçi Başbakan başta olmak üzere hükümetin ileri gelenleri reformlarda yavaşlama olduğu eleştirisini yakın zamana kadar kabul etmediler. Aksine, zaman zaman asabî beyanlarla reddettiler.
Tâ ki, kısa süre önce Erdoğan'ın "Evet, son dönemde yavaşlama oldu" deyip, sebebini milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine bağlamasına kadar.
Şimdi geldiğimiz noktada kamuoyunda artık öfkeli reddiyelerle ve sert çıkışlarla susturulması ya da yatıştırılması mümkün olmayan bir reform beklentisi oluşmuş durumda. Bunun için daha fazla beklemeye tahammül kalmadı.
Tam da böyle bir aşamada Ülgen'in reformlar noktasında dile getirdiği eleştiri çok ilginç.
Reformlar için çok az şey yapıp demokratların desteğini alırken, aynı zamanda milliyetçileri sahiplenen bir politikanın içerdiği derin çelişki fazla sürdürülemez ve uzun ömürlü olamaz.
AKP ya samimî ve kararlı bir demokratlığı, ya da ulusalcı bir çizgiyi tercih etmek zorunda.
İkisi bir arada yürümez. Herkese mavi boncuk politikalarının muvakkaten geçerli olabileceği ve prim getirebileceği haller olabilir. Ama bu konu farklı. "Biraz demokratlık, biraz ulusalcılık" türü bir kokteylle kimseye yaranılamaz.
Dahası, ulusalcı tepkilerden çekinerek yarım ve eksik bırakılacak demokratikleşme adımları hiçbir derde deva olmaz. Aksine, bazı konularda durumun eskiye göre daha da kötüye gitmesine yol açabilir. "Daha fazla demokrasi" talep ve beklentisiyle AKP'ye destek veren kesimler ise kendilerini "aldatılmış" hissederler.
AKP bu politikalarıyla ulusalcıları da memnun edemez. Çünkü demokratları yanına çekmek için "biraz demokrasi" yönünde atacağı adımlar, o cenahta da samimiyetsizlik ve ikiyüzlülükle suçlanarak dışlanmasına sebep olur.
Onun için AKP kesin ve net tercihini bir an önce yapsın. Ya demokratlığı seçsin ya da ulusalcı cenahtaki yerini alsın. Bu işin ortası yok.
03.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|