Hayat bir yolculuğa benziyor ve zaman hızla akıp gidiyor. Her gün koparılan takvim yaprakları ve bu yapraklar üzerinde sürekli değişen rakamlar ömrün bitiş hızını da gösteriyor. Aslında ömür takvimi her koparılan yaprağın son yaprak olma ihtimali olan bir takvim. Dolayısı ile bırakın geçen yılları, geçen her günün sonunda bir muhasebe yapma arayışı içinde olmalı, hem yaşanan günün şükrü eda edilip hem de gelecek günün kulluk planları yapılmalı.
Namaz vakitleri ile aslında bu günde beş kez planlanmış. Özellikle yeni bir yılın başlangıcı ve takvim yapraklarında yılı gösteren rakamın değişmesi bu anlamda ferdin şahsî hayatı için makro planlar yapması ve kimliğinin en alt katmanını oluşturan kulluk aşısından bir genel değerlendirme ve yeni yıla yönelik planların zamanı olmalı. Bu anlamda kendi ile bağlantılı olduğunu düşündüğü kötülükler ve yanlışlarla ilgili değerlendirmeler yapmalıdır.
İnsan, genetik yapısının, bu yapı üzerinde oluşan hormonlar ve sinir sistemi gibi unsurlarla ortaya çıkan meyiller, kuvvelerin ve bütün bunların sosyal etkiler ve farklı kaynaklardan alemine ulaşan kurallar ile mezcinden ve ahenginden hasıl olan bir kompleks biyopsikososyal yapıda kişiliktir. Bu yapının iç aleminde her şeye açık olan boyutunda ve meyillerin her tarafa yönelebilme istidadı taşıdığı safhada her tür hayal ve düşünce yer alabilmektedir. Ancak bu alan ferdin kişilik özelliklerini, dinî ve sosyal sorumluluklarını belirleyen bir alan değildir. Kötülük, düşünce düzeyinde kaldığı sürece ve sadece hayal âleminde yer alan bir işleyiş olduğu sürece ne kişiliğe zarar verir ne de toplum düzenini olumsuz yönde etkiler. Bu yüzden, dinlerin günlük hayata yansıyan kurallarında ve hukuk kurallarında kişiler hayallerinden, düşüncelerinden dolayı suçlu bulunmazlar ve ceza verilmez. Suç ancak fiil ortaya çıktıktan sonra gerçekleşmiş kabul edilir. Henüz kuvve safhasında olan şeylerden dolayı kişilerin suçlu bulunup cezalandırılması İlâhî ve beşerî hiçbir hukuk sistemi tarafından kabul edilemez.
Dinî anlamda sorumluluk tasdik ve kabul ile başlar. Kişi iç âleminde var olan, hayal âleminde dolaşan her şeyi tasdik ve kabul ediyor demek değildir. Hayal ve düşüncelerin alanı tarafsız değerlendirerek tercih yapabilmeye izin verecek şekilde her tür düşünce ve hayale açıktır. Kötü düşüncelerin iç âleminde yer almadığı, çirkin hayallerin hayal dünyasına girmediği bir durumda insanın imtihanından bahsedilemez. Böyle bir durumda doğrunun tercih edildiğinden bahsedilemez. Çünkü doğrunun istikameti belirlenmiştir ve oraya yönelmek için kişinin faziletine, belli bir yönü tercihine gerek kalmamaktadır. Bu durumda imtihanın sağlıklı olabilmesi, iyi ruhlarla kötü ruhların ayırt edilebilmesi açısından yaşadığımız alemin kuralları gereği iyi ve kötü her türlü tercih, iç alemde ve hayallerde yer almalıdır. Ancak bu şekilde kişinin iyiyi tercih ettiğinden bahsedilebilir. Bu noktada problem olan husus, kişinin kötüyü tercih etmiş olmaktan dolayı değil kötünün iç aleminde var olmasından dolayı suçluluk duygusuna kapılmasıdır. İnsan her türlü işi ve manzarayı düşünmeye, tasavvura, hayal etmeye yatkın bir varlıktır. Bu özellikleri ile varlık mertebelerinin en üstüne çıkabilecek ve en altına inebilecek cihazlarla donatılmış gibidir. Kabiliyetleri, meyilleri ve kuvveleri ile, iyi ve kötü yönde her türlü işe müsait iken aklına geldiği, düşünebildiği halde yapmadığı için, kuvveleri o yöne sürüklediği halde uzak kalabildiği için bir üstünlük, diğer mahluklar ve meleklerden farklılık insana verilmiştir. Yani, düşüncede, tasavvurda, kuvvede kalan fiile, akılla tasdike, kalben taraftar olma boyutuna geçmeyen kötülükler ve edep dışı sözler aslında insanın terakkisinin vesileleridir. İç âleminde bunlarla mücadele ettiği için ve bunlara karşı doğruluğun, iyiliğin ve güzel ahlâkın tarafında yer alabildiği için diğer varlıklardan ayrılmış ve ruhen gelişmeye namzet kılınmıştır.
Bütün bunlardan sonra diyebiliriz ki, insan imtihanı ve yaratılışı gereği, şu âlemdeki pozisyonu sebebiyle düşünce, hayal ve tasavvurlarında kötü söz ve düşüncelerin yer alabileceği ve kötülüklere meyledebilecek özellikler taşımaktadır. Bu özellikleri aynı zamanda ondaki mücadele, gelişme, ilerleme meylini ve olumlu yönlerini de açığa çıkaran bir yapı ortaya koymaktadır. Gelişmeye ve gerçek insanlığımızı yaşamaya yol açan bu olumsuzlukların ve kötülüklerin iç alemimizde bulunmasından sıkıntı duymak çok gereksiz ve yersizdir. Önemli olan, tarafsız muhakeme ve imtihan gereği içimizdeki kötü düşünce ve fiillerin tarafında yer almamak, onları kabul etmemek ve gereklerini yerine getirmemektir. Bunu başarabildiğimiz anda aynen âlemde şeytanın varlığı gibi iç dünyamızda kötü söz ve düşüncelerin varlığı insanlık mertebelerinde yükselişimize ruhen ve manen insanlığın en üst mertebelerine çıkışımız için basamaklara dönüşeceklerdir.
Yeni bir yılın başlangıcında hata ve günahlarımızı bu zeminde gözden geçirmeli ve gelecek yılda bunların manevî terakkimize basamak olması için niyet ve duâ etmeliyiz. Unutmayalım ki her kopan takvim yaprağı bize ihsan edilen bir günün ve son güne gelmiş olabileceğimizin habercisi. Takvimde yılı gösteren rakamın değişmesi ise bu duyguyu çok daha belirgin olarak hissettiriyor. Bu gece, bu duyguları güçlendirmek açısından çok önemli.
Gelen yılın daha çok kulluk idraki ve daha fazla manevi terakki vesilesi olması ve bizleri Rabb’imize biraz daha yakınlaştırması ve barış içinde bir dünya duası ile herkese hayırlı seneler diliyorum.
31.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|