Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 29 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Rodos'ta ezan sesleri



Haçlı şövalyelerinin hâkimiyetinde olan Rodos Adası, büyük masraflı kuşatmaların ardından nihayet fethedildi.

1522 senesinin 29 Aralık Pazartesi günü bu tarihî ada şehrini gezen Kànunî Sultan Süleyman, adadaki en büyük kiliseyi camiye çevirdi. Cuma gününe kadar Rodos'ta kalan Kànunî, aynı camide adına okutulan hutbeyi dinledikten sonra adadan ayrılarak İstanbul'a doğru hareket etti.

İlk fetih ve sonrası

Anadolu coğrafyasının Güney Batısında bulunan Rodos Adası, ilk defa Emevîler zamanında 672'de fethedilmişti. Ancak, çok kısa bir süre sonra (680) burası tekrar Bizanslıların eline geçti. Bizans güçlü olduğu müddetçe de burayı elinde tuttu.

1291'de Akka’dan kovulan bir grup Hıristiyan şövalyeleri (Hospitalier), gelip Rodos Adasına yerleşti.

Bu tarihten sonra Rodos, Haçlı dünyasının en stratejik üssü ve en kuvvetli ileri karakolu haline geldi.

Buradan Anadolu ve Mısır üzerine çok büyük ve yıkıcı seferler düzenlendi. Müslümanlara ağır kayıplar verdiren bu stratejik ada bir türlü kontrol altına alınamıyordu.

Hatta, Fatih Sultan Mehmed Han zamanında buranın fethedilmesine çok yaklaşılmasına rağmen, şövalyelerin muhkem şatoları ve adayı koruyan müstahkem kaleleri sayesinde, yine de fetih müyesser olmadı.

Fatih'ten sonra, oğlu Cem Sultanın, Rodos şövalyelerinin eline geçmesi, onları büsbütün azgınlaştırmıştı.

Bayezid Han ve ondan sonra tahta geçen Yavuz Sultan Selim Han zamanında da bir türlü alınamayan Rodos Adasının fethi, nihayet Kanunî Sultan Süleyman'a nasip oldu.

Azmin ve tedbirin zaferi

Kànunî, Belgrad’ı fethettikten sonra, Avrupalıların kendi içişleriyle uğraşmalarından da istifade ederek, Rodos’u fethetmeye karar verdi.

Adayı elinde tutan Haçlı şövalyeleri durumu fark ettiler, derhal silâh ve erzak stokuna başladılar.

Osmanlı donanması ise, 300 adet harp ve 400 de nakliye gemisiyle Rodos üzerine sefere çıktı. (4 Haziran 1522)

24 Haziran günü Rodos’a gelip tertibat alan Osmanlı donanması, padişahı beklemeye başladı.

Sultan Süleyman ise, 16 Haziran’da kapıkulu ve eyâlet askerleriyle birlikte, İstanbul’dan kara yoluyla harekete geçerek, Kütahya üzerinden Marmaris’e geldi.

28 Temmuz'da gemilerle Rodos Adasının güvenli bir sahiline çıkan Sultan Süleyman, şövalyelere teslim olma çağrısında bulundu. Teklifin reddedilmesi üzerine ise, Ağustosun birinci gününden itibaren, o müstahkem kaleler top mermileriyle dövülmeye başlandı.

Ağustos ayı boyunca, karşılıklı top ateşi yapıldı ve yine karşılıklı olarak yıldırıcı manevra hareketlerinde bulunuldu.

Bu arada, Rodos'un etrafındaki küçük adalar bir bir fethedilmeye başlandı. Fetih haberleri, Osmanlı kuvvetlerinin şevkini, moralini arttırırken, Haçlı şövalyelerini ise karamsarlığa sevk ediyordu.

Aylarca süren muharebenin ardından, şövalyelerin takati iyice kesildi. Nihayet, 20 Aralık günü kaleyi teslim etmeyi kabul ettiler.

Yaklaşık 20 bin şehide mal olan Rodos Adasının fethi böylece tamamlanmış oldu. Sultan Süleyman, antlaşma şartlarının tamamlanmasından sonra, 29 Aralık günü şehir merkezini gezdi ve en büyük kilisenin camiye çevrilmesini emretti.

Ayrıca, şehrin baştan başa imar edilmesini de emreden Kànunî, Cuma günü kılınan namazdan ve okunan hutbeden sonra Rodos'tan ayrıldı.

Adanın elden gidişi

1912 yılında neticelenen İtalyan Harbi sonrasında, Rodos Osmanlı hakimiyetinden çıktı, İtalyan idaresine geçti.

12 adadan biri olan Rodos, Lozan Antlaşmasının ardından (1923), önce İtalya, ardından da Yunanistan'a adeta peşkeş edildi.

Osmanlı, Rodos'ta pekçok cami ve külliye inşa ettirdi.

Halen, içinde ibadet edilebilecek durumda 7 tane cami var. Ancak, Yunanistan hükümeti tarafından sadece bir tek camide ibadet edilmesine izin veriliyor.

1922'de uygulanan "Mübadele Kànunu" Rodos Adasını fazla etkilemedi. Çünkü, o tarihde burası Yunanistan'ın değil, İtalyan hükümetinin yönetimindeydi. Bu sebeple, adada hâlâ bir Müslüman Türk azınlığı bulunmaktadır.

29.12.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (28.12.2007) - Açık söz, kesin tavır

  (27.12.2007) - Bilime katkımız niçin yok?

  (26.12.2007) - Kundaklama terörü

  (25.12.2007) - Menemen salvoları

  (24.12.2007) - Kurban kesmek; boğa öldürmek

  (22.12.2007) - Yabancılarla mülk mübadelesi

  (21.12.2007) - Terörü besleyen ana damarlar

  (19.12.2007) - Eşref Edib'in 'Said Nursî' makalesi (4)

  (18.12.2007) - Bir Kandil yakmak

  (17.12.2007) - Susurluk'tan Şemdinli'ye

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri