Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 29 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Doğu’nun kızının akibeti



En son onunla ilgili Doğu’nun Kızı adlı kitabı Nairobi Havaalanında kitapçı vitrinlerinde görmüştüm. Benazir’in yeniden ülkesine ve aktif siyasete dönmesiyle birlikte kitap da güncelleşmiş olmalı. Uzun ve yorucu Afrika gezisinden döndükten bir gün sonra gazetede işlerimin arasına dalmışken birden Benazir Butto’nun yaralandığı ve öldüğü haberleri gelmeye başladı. O gün Benazir’in konvoyuna saldırı olduğu haberi gelmiş, ama Benazir’in yara almadan bu saldırıdan kurtulduğu da ifade edilmişti. Keza Nevaz Şerif’in seçim konvoyuna da benzeri saldırılar yapılmıştı. Detaylar gelmeye başladığında artık Doğu’nun Kızı’nı kaybettiğimiz de anlaşılmış oldu.

Elbette ki görüşleriyle uyuşur veya uyuşmazsınız, ama Benazir Butto’nun öldürülmesi Pakistan’ın istikrarını etkileyecek unsurlardan birisi. Onun aktif siyasete geri dönmesi aslında Pakistan’ın durgun sularını yeniden harekete geçirdi. Bizzat politikaya yeniden geri dönmesi Pakistan açısından istikrarsızlık anlamı taşıyordu. Öldürülmesi ise başka bir boyutta istikrarsızlık unsuru olmuştur. Keşke Benazir gibi liderler istikrarsızılığın temel unsuru olan ihtiraslarını gemleyebilseler. Bu hem ülkeleri için, hem de kendi akibetleri için daha iyi olurdu kuşkusuz. Ama bu söylediğimiz Temel’in idam sehpasında söylediği ‘Pu bana bir ders olsun’ deyiminden farksız; post mortem (iş işten geçtikten sonra) bir söylem.

Vefat haberinden sonra yoğun değerlendirmeler oldu. Yine Türk basını gerçekleri görmekten çok uzak. Bunun için yalıtılmış duygulara ihityaç var. Halbuki Benazir’in ölümünü ‘İslâmî terör’ ve ‘laiklik’ ikilemine haps ve hasrediyorlar. Bu ikisi de doğru değil. Bazı gazeteler yine suçlu veya zanlı bazında İslâmî kesimlere işaret ediyorlar. Sorumlusunu ‘İslâmcı terör, medreseler’ şeklinde takdim ediyorlar. Benazir için de geriye ‘Cesur laik lider’ sıfatı kalıyor. Halbuki Benazir’i öldüren irade Pakistan’da Yüksek Yargı Organları’yla oynayan ve avukatları derdest eden ve darp eden iradenin ta kendisi. Bu irade hem oportünist, hem de maganda. Ona bakarsanız Müşerref oportünizmi nasıl avukatlara meydan dayağı çektiriyorsa, aynı şekilde yine aynı laik zeminden gelen Benazir Butto’yu da taciz ediyordu. Esasında Benazir Butto’nun ülkeye dönüşünden sonra atlatmış olduğu suikast bugünlerin de habercisi idi. Suikast Butto’yu ıskalamıştı. İkincisinde ise ıskalamaması için hem silâh, hem de bomba kullanılmıştır.

Sözü fazla uzatmadan ve detaylandırmadan Butto’nun faillerini tadat etmeye çalışalım. Tetikçinin dışında iki gerçek fail var. Bunlardan birisi, bizzat Benazir Butto’nun kendisiydi. Söylemleriyle Pakistan toplumunu kutuplaştırıyordu. Enver Sedat’ın 1979 ile 1981 yılları arasında yaptığını o da Pakistan dönüşünde yapmaya başlamıştı. Pakistan 20 küsûr yıldan beri gergin ve travmatik bir toplum. Mısır nasıl İsrail’in kuruluşundan sonra sürekli gerilimlerin odağında olmuşsa Pakistan da Afganistan işgalinden sonra hep aynı gergin atmosferi solumuştur. Böyle bir atmosferde Benazir Butto yapıcı değil, yıkıcı bir dili seçmiştir. Dolayısıyla hasımlarını kendi cinayeti için azmettirmiştir. Ne yazık ki, kendi cinayetinin azmettiricisi olmuştur. Bu bir sır değil. Murtaza Butto’nun kızı ve muhtemel siyasî haleflerinden birisi olarak görülen Fatıma Butto’nun bir aylık konuşmalarına ulaşanlar bunu bütün çıplaklığıyla göreceklerdir. Teyzesi için ‘saatli bomba’, ‘ateş topu’ ibare ve ifadelerini kullanmıştır. Özellikle dönüşünden sonra yaşanan arbede ve suikast ikliminden sonra teyzesinin masumların canını ve kanını hiçe saydığını ve Pakistan’da istikrarsızlığa hizmet ettiğini söylemiştir.

***

Eğer Butto kendi ölümünün azmettiricisi ise Pakistan’ın gelmiş geçmiş en bayağı lideri olan Müşerref de canilerin işini kolaylaştırmış ve onların önünü açmıştır. Cinayetin azmettiricisi Benazir, kolaylaştırıcısı ise Müşerref’tir. Geriye tetikçinin bulunmasına kalmıştır. Pakistan’da bundan kolayı da yoktur. Bu ülkede öyle gözü dönmüş binlerce tetikçi bulmak işten bile değildir. Hem de her kesimden. Dolayısıyla tetikçi veya suikastçı ayrıntıdan ibarettir.

Neden Müşerref kolaylaştırıcı bir rol oynamıştır? Bunun cevabı yine birinci suikast girişiminde yatıyor. Butto 8 yıl aradan onra ülkesine dönünce ve 8 Ocak tarihli seçimlere katılmaya karar verdiğinde bu süreç de başlamış oldu. Müşerref ‘ABD beni yüzde 200 destekliyor’ şeklinde arsızca konuşmalar yapsa da aslında Benazir Butto’yu asla ortak olarak istemiyordu. Yani iktidarı onunla paylaşmak niyetinde değildi. Çavduri Succad gibi ‘evet efendimciler/yes men’ciler nesine yetmiyordu? Genelkurmay başkanlığını devrederken onun ruh halini yakından görenler bunu tasdik edeceklerdir. Babasının çiftliğiymiş gibi genelkurmay başkanlığı vazifesini halefine (Keyani) devrederken kendisini tutamamış ve hüngür hüngür ağlamıştı. Müşerref böyle bir opurtünist kişidir. Benazir bu açıdan yanlışı baştan yapmış ve Amerikalıların itmesiyle onunla uzlaşma çabaları içine girmişti. Bu uzlaşı da görüldüğü gibi sürçmüş ve onun sonu olmuştur.

***

Müşerref, Butto’nun gelişinden itibaren çok çirkin davranışlar sergilemiştir. Pazarlıklarla Pakistan devletinin mehabet ve heybetini yok etmiştir. Hem ‘Pakistan bir muz cumhuriyeti değildir’ demiş hem de muz devleti olduğunu ispat etmek için elinden geleni yapmıştır. Birinci suikastten sonra Butto’nun istediği güvenlik önlemleri alınmamıştır. Güvenlik önlemleri alınmış olsaydı Butto hâlâ aramıza olacaktı. Butto, birinci suikastten sonra kurşun geçirmez zırhlı araçlar ve korumalar istemişti. Bunu reddettikleri gibi Müşerref’in partisinin Başkanı Çavduri Süccad: “Siyasî puanlarını artırmak için bu suikastı bizzat Butto kendisi tertip ettirmiştir’ diyebilmişti. Butto’nun uluslararası tarafsız bir soruşturma komisyonu çağrısı da yine ‘Pakistan bir muz cumhuriyeti değildir’ yaftası ve mavallarıyla geriye çevrilmiştir.

Benazir Butto ihtirasının kurbanı olmuştur. Gerçekte gitmesi gereken Butto değil aksine Pakistan’ın üzerine karabasan gibi çöreklenmiş Müşerref’in ta kendisidir. Müşerref iktidarda kaldığı müddetçe Pakistan kendisini kargaşadan kurtaramayacak ve günyüzü görmeyecektir.

29.12.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (28.12.2007) - Mevlana Afrika’da

  (22.12.2007) - Avrupa’nın Kaddafisi

  (21.12.2007) - İslâmfobik kurgulu Amerikan seçimleri

  (20.12.2007) - Kaf Dağı/Mescid-i Aksa

  (19.12.2007) - Ya anlaşacaklar, ya da savaşacaklar

  (18.12.2007) - Dinî alanda laik tekelistan

  (17.12.2007) - Cahız’ın Türkleri; Türklerin Cahız’ı

  (16.12.2007) - ‘Sarsılmaz ittifak’

  (15.12.2007) - Tarihin topyekûn dönüşümü

  (14.12.2007) - Selefilikten radikalliğe

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri