Ülkemizin ve dünyanın terör, v.s. gibi sıkıntılarına bakıp da ümitsizliğe kapılmamalı. Karanlık gecelerin aydınlık bir sabahı, zorlukları takip eden bir kolaylık bulunduğu, her kışı bir bahar takip ettiği gibi bütün bu sıkıntıların arkasından da bir rahatlık ve bir huzur dönemi gelecektir. Bütün bunlar bir doğuşun sancılarıdır. Diyebiliriz ki dünyanın istikbali parlaktır.
Rusya yıllardır sürdürdüğü fıtrata ters uygulamasını, demokratik rejime yerini bırakarak terk etmedi mi? Aslında özgür insanlık, fıtratı, yani İslâmı arıyor, dert ve problemlerden uzak bir dünya istiyor. Nitekim bir kaç ay önce gerçekleştirilen Bediüzzaman Sempozyumunda konuşan Rus ilim adamları, bir Kur’ân tefsiri olan Risâle-i Nurların Rusya’nın içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtuluş çaresi olduğunu söylememişler miydi?
Peki, ya Avrupa ve Amerika?
41 senedir Amerika’da İslâmî hizmetlerde bulunan Süleyman Kurter, arkadaşımız Cevher İlhan’la yaptığı röportajda, Amerika’ya ilk gittiğinde sayısı ancak üçü dördü bulan camilerin sayısının bugün 600’den fazla olduğuna dikkat çekiyor. Üniversitelerde İslâma dâvet masalarının kurulması, İslâmın çarpıcı güzelliklerinin anlatılması da ilginç değil mi?
Hele hele İslâmın aleyhinde tasarlandığı halde, “şerden çıkan hayır” misâli İslâmın lehine sonuçlanan 11 Eylül hadisesi İslâmın Amerika’da üç-dört kat artmasına vesile olmuş, Kur’ân’a ve diğer İslâmî kitaplara ilgi artmış, gerçeği bulma arzusu uyanmış, araştırma sonucu on binlerce insan Müslüman olmuştur. Bugün Amerikan hapishanelerinde İslâma girenlerin sayısı hiç de az değildir.
Hani Einstein, “İstikbalin dini İslâmdır” demişti. Üstad Bediüzzaman’ın müteaddit defalar, çeşitli vesilelerle verdiği müjde de böyle. Hatta yirminci yüzyılın başlarında Şam Emevî Camii’nde verdiği hutbede, beşerin dinsiz kalamayacağını, hak dini araştıracağını bildirmiş, insanlığın içinde bulunduğu bunalımlardan fıtrat dini olan İslâma dönmekle kurtulacağını, Avrupa ve Amerika’nın İslâmiyete hamile olduğunu, günün birinde İslâmî bir devlet doğuracağını müjdelemişti.
Her ne kadar bu güzel gelişmelere set germeye, saptırmaya çalışanlar çıksa da, güneş balçıkla sıvanmadığı gibi bu doğuş da önlenemeyecek, insanlık da ahirzamanda yaşanacak ikinci bir Asr-ı Saadet’i, yani mutluluk asrını görme fırsatı bulacaktır.
Her şeyiyle mükemmel ve güzel yaratılan insanoğlu akıl ve ilmin hükmettiği günümüzde fıtratına uygun, ruh ve kalbini doyuracağı, her türlü güzelliği içinde bulunduran bu hakikatlere yeniden kavuşmaya ne kadar lâyıktır!
29.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|