Kuzey Irak’ta terör hedeflerine yönelik operasyon devam ediyor. Operasyon gerekli mi? Gerekli. Peki soruna çare mi? Tek başına değil. Ya ne yapmak lâzım? Ekonomik, sosyal tedbirlerle yaranın tamamen kapanması sağlanmalı. Bunun için parasal fedakârlık gösterilmeli mi? Gösterilmeli.
İlk operasyon 4 saat sürdü. Hürriyet, ilk operasyonun maliyetini kalem kalem açıkladı. Yaklaşık maliyet 20 milyon dolar: 5 milyon dolar uçaklarda kullanılan yakıt, 13 milyon dolar atılan bombalar, 2 milyon dolar ise atılan toplar.
Türkiye çeyrek asırlık terör belâsına 300 milyar dolar civarında bir para harcadı. Bunun içinde operasyonlar da dahil. Konuştuğumuz işadamları, kanaat önderleri operasyonları desteklediklerini ifade ettikten sonra ardından fakaaat… bağlacını kullanıp devam ediyorlar: “Bölgenin en büyük sorunun başında işsizlik geliyor. Özellikle gençlerin büyük çoğunluğu işsiz.”
İşsizliğin çaresi istihdam oluşturmak. Bunun yolu da yatırımdan geçiyor. Yatırım yapmak için de para lâzım. Para için de fedakârlık gerekiyor.
Bölge bunun formülünü de bulmuş. Bundan sonra operasyona harcanan para kadar yatırım yapılmasını istiyorlar. Bunun ardından da fakaaat bağlacı kullanılıyor. “Direkt istihdam sağlayan yatırım yapılsın. Her yatırım işsizliği azaltsın. Bakın o zaman terör nasıl bitiyor? Dağa gidenler yönünü nasıl fabrika kapısına çeviriyor?”
Ağaç yaşken eğilirin Osman Durmuşçası
TBMM’de tütün mamullerinin zararlarının önlenmesine dair kanunun görüşülmesine başlandı. MHP adına eski sağlık Bakanı Osman Durmuş konuştu. Sigaranın zararlarından bahseden Durmuş, “ağaç yaşken eğilir” özdeyişini bizzat uygulayanlardan.
Durmuş çocuklarına sigarayı nefret ettirme metodunu anlattı. Ne kadar doğru bir metod tartışılır. Çünkü eğitmeye çalıştığı ağaç beklentinin aksine bir sonuç verebilirdi. İşte Osman Durmuş’un metodu: “Benim evimde sigara içilmez. Çocuklar dört-altı yaş grubundaydı. Misafirim geldi. Biz de kül tablası da yoktur. Misafir, cebinden sigarasını çıkardı, yaktı, ama sigarayı gerçekten içmedi, yedi resmen. Öyle bir içim, öyle bir haz, öyle hoş bir görüntü ki, bir baktım hem kızım hem oğlum gıptayla misafire bakıyorlar. “Eyvah” dedim, “Kaybettik çocukları.” Gözünün içine bakıyorlar, dikkatlerini ayırmıyorlar. “Keşke benim babam da böyle olsa” der gibi bir hâl. “Misafir, bir sigara da bana ver” dedim. Verdi, yaktık. “Kızım gel, -küçük- al bu sigarayı iç.” Gıpta ediyor, onu orada test etmem lazım. Verdim, üflüyor, bilmiyor. “Olmaz, sigaranın dumanını içine çekeceksin, em” dedim. Emdi, öksürdü, gitti. O, çocuk yaştaki tadı ve lezzeti çok çirkin, onun damak tadı ona uygun değil. Sonra, “Oğlum, sen gel” dedim. Hiç itiraz etmedi, o da geldi. “Hadi oğlum iç.” O da üflüyor. “Hayır, emeceksin, içine çekeceksin” dedim. Çekti, öksürdü, bağırdı, gitti. O gün bugündür içmiyorlar.”
CHP’nin terfi etmesi yassağğ hemşerim!
Ödüllü yarışmalara girip dereceye giren başörtülü öğrencilere yönelik insafı aşan tavırlara bir destek de (!)CHP’den. “Laik eğitimin çok büyük tehlikeyle karşı karşıya olduğunu, daha önce bireysel olan bazı uygulamaların artık örgütlü” yapıldığını ileri süren CHP Meclis araştırması istedi.
CHP’ye göre, “Kutlu doğum haftalarıyla gündeme gelen ve okullardaki dinî yayınların dağıtımı, türban takma, oruç tutma ve namaz kılma baskılarıyla devam eden bu uygulamalar çağdaş, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti rejimini tehdit eder duruma geldi.”
Bir-iki münferit olayı genelleştiren CHP, eğitimle ilgili önergenin arasına THY’nin sponsorluğunu da sıkıştırdı. Hatırlanacağı gibi THY, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nın düzenlediği “Adalet” konulu 8. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumunun resmî sponsorluğunu yapmıştı. Eğitimle ilgili araştırma önergesinde, “THY gibi bir Cumhuriyet Kurumumuzun nur cemaati destekli bir vakfın sempozyumuna sponsorluk yapıyor olması da, tarikatların örgütlenmelerinin sadece eğitim kurumlarımızla sınırlı kalmadığının da bir göstergesidir” ifadelerine yer vererek tehlikenin boyutunun ne kadar yükseldiği (!) de gözler önüne serildi.
Tarikatların elinde 3 bin okul, pansiyon, dershane ve kurs olduğunun ileri sürüldüğü CHP önergesinde, bunların kapatılması ve çalıştıranların hepse atılması talep edildi. Taleplerinin yerine gelmemesi halinde “toplumsal bir çatışma” yaşanacağı tehdidinde de bulunuldu.
Önergenin altında onlarca ismin yanında ikna odalarının ve cumhuriyet mitinglerinin mimarları İstanbul Milletvekilleri Nur Serter ve Necla Arat’ın da imzası var.
Sapla samanı karıştıran CHP, bu gidişle “bekçilik”ten bir türlü terfi edemeyecek.
Elektriğin nominali, reeli. Okey!
İki hafta önceki “Nominalimiz reelimizden daha iyi ama…” başlıklı yazımızdan sonra nominal ve reel arasındaki farkı soran mailler aldık. Cevap vermeye çalıştık.
Aradan kısa bir zaman geçti. Bu sefer Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, konuşmasını “nominal ve reel” kavramlarıyla süsledi.
Elektrik zammını; “Nominal bazda elektrik fiyatı düşmüş. Reel bazda elektrik fiyatı yüzde 70’in üzerinde aşağı inmiş. Okey. Şimdi el insaf! Okey? El insaf! Artış falan filan, aman ne olur, en son konuşulması gereken bir konu” sözleriyle cevaplayan Şimşek, ülke olarak nominalimize dikkat çekti.
Ancak Şimşek’in sözlerini gazeteciler de anlamadı. Ve biri sordu: “Sizin hesabınıza göre ortada zam yok yani?”
Nominala göre yok, reele göre var gibi görünse de yok. Okey!
31.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|