Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Meclisteki bütçe görüşmeleri tamamlanır tamamlanmaz hızlı bir demokratikleşme programını yürürlüğe koyacaklarını söylemişti.
Babacan'a göre, gündeme gelmeleriyle sonuçlanmaları arasındaki sürenin uzaması reformların içini boşaltıyordu. Geçmişte böyle olmuştu. Ama bundan sonra gündeme gelme ve Çankaya onayından çıkma süreci kısalacaktı.
Bu mesaj, yıllardır demokratikleşme adımlarının takipçisi olan kamuoyunda ihtiyatlı bir iyimserlik meydana getirmiş ve birinci AKP iktidarının son üç yılında kaybedilen zamanı telâfi kararlılığının ifadesi olması temennî edilmişti.
Babacan'ın sözünü ettiği reformların en önemli ayağını yeni bir anayasa oluşturuyordu.
Ve Başbakan Erdoğan da hazırladıkları yeni anayasa taslağının Aralık ayı ortalarında gündeme getirilip tartışmaya açılacağını duyurdu.
Gelinen noktada Meclis bütçe maratonunu da tamamladı, Aralık ayının da ortasını geçip ay sonunu geride bırakarak yeni bir yıla girdik.
Ama söylenenler henüz ufukta belirmiş değil.
Denilebilir ki, araya Kurban Bayramı ve yılbaşı girdi. Ve bu gerekçe, vaki gecikme için haklı bir sebep olarak görülebilir. Ama bu geçici haklılığın kabulü için, bugünden itibaren söz konusu reform hamlelerinde çok sür'atli ve güçlü adımlar atılması gerekir.
Aksi takdirde zihinler yine "acaba?"larla bulanmaya başlar ve sonuçta yeni hayal kırıklıklarının zemini hazırlanır.
Bu "acaba"ları güçlendiren bir gelişme ise, Kuzey Irak operasyonlarının tam da bugünlerde şiddetlendirilmesi oldu. Ve anayasa tartışmasında bir evvelki etabın uğradığı âkıbet hatırlandığında, bu noktadan kaynaklanan istifhamlar daha da kuvvetlendi.
Hatırlanacağı üzere, Eylül ayında gündemin ilk sırasına çıkmış olan anayasa meselesi, gerek mâlûm cenahtan gelen tepkiler, gerekse-bilhassa-terördeki ve şehit cenazelerindeki tırmanışla birlikte sınırötesi operasyon tezkeresinin öne çıkması sebebiyle "rölanti"ye alınmıştı.
Şimdi yine aynı tablo tekrarlanıyor gibi.
Önce Başbakan çıkıyor, "Anayasa taslağı ay ortasında açıklanacak" diyor; aradan fazla geçmeden operasyon haberleri gündemin ilk sırasına geçerek anayasayı tekrar geri plana itiyor.
Ve Erdoğan'ın sözü hayata geçmiyor.
Ancak kamuoyunun bu konudaki tavrı eski dönemlerden farklı. Nitekim hükümetin geçen defa anayasayı rölantiye alırken topu attığı sivil toplum örgütleri meselenin peşini bırakmadılar; katılımın kalitesi ve temsil niteliği tartışmaya açık olsa dahi, hayli geniş katılımlı bir toplantı tertipleyerek, nasıl bir anayasa istediklerini kamuoyuna deklare ettiler.
Dolayısıyla top yeniden hükümete geçti.
Bu itibarla, hükümetin "bu saatten sonra" artık meseleyi daha fazla geciktirmek için hiçbir haklı gerekçesi kalmamış bulunuyor. Yapacağı ve yapması gereken şey, bir an önce anayasa taslağını açıklamak ve eşzamanlı olarak, 301 başta olmak üzere diğer adımları atmak olmalı.
Bunu şimdi de yapmaz ve başka gündemlerin öne çıkmasına yol verirse, "sakalı bir defa daha kaptırmış" olmanın yol açacağı inisiyatif kaybını bundan sonra kesinlikle telâfi edemez.
Artık bu işin şakası yok...
02.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|