Bismillah; Sözler'deki birinci söz, bu sözü veriyor. Bismillah diyelim diye. Biz de yeni yıla Bismillah diyerek başlayalım.
Birinci sözün giriş paragrafını biraz uzunca açmak istedim. İsterseniz, beraberce Bismillah yolculuğuna çıkalım.
"Bismillah, her hayrın başıdır."
Hayırla başlamak. Hayrın başı olan Bismillah ile başlamak. Bismillah; bir başlangıçtır. "Bismillah, her hayrın başı" olarak, işleri taçlandıran, başlatan ve sürdüren bir iksirdir.
"Biz dahi", hayrı ihmal etmiş insan ırkının, neslinin ve nefsinin pençesindeki görmezliğin dahi çözüldüğü bir başlangıçtır.
"Biz dahi ona başlarız."
"Biz" dediği kimler? Eğer insan nevî kastediliyorsa, demek ki diğer yaratılanlar Bismillah demektedirler. Bize düşen sorumluluk, diğer mahlûkata katılmaktır, dahil olmaktır.
Eğer "Bir vücudun azaları" olan organlarına işaret ediliyorsa, ya da insan sisteminin "maddî ve manevî cihazları" olan duygu, düşünce ve davranış merkezleri amaçlanıyorsa, onları bir arada tutma ve harekete geçirme sorumluluğu bize verilmektedir.
"Biz" ifadesi, bütün varlıklar adına Allah'ın adıyla başlamakla görevli olduğumuzu da hatırlatıyor. Burada, kâinattaki/evrendeki varlıklarla beraberliğin ve kendi başına kalmamanın sahiplenici ve aidiyet duyan psikolojisi önemsenmektedir.
"Bil ey nefsim!"
Yukarıdaki hitap biçimi ve kendine dönük ihtar edici cümle, Bediüzzaman'ın kendi nefsinden başlama tarzını ortaya koymaktadır. Nefsine talimat veren yaklaşımı karşımıza çıkmaktadır.
Kendi prensibiyle, "Nefsini ıslâh edemeyen, başkasını ıslâh edemez" kuralının gereğini yapmaktadır. Bütün metinlerinde, önce nefsini muhatap görür. İkaz ve irşadı ona yapar. Sorgulanması gerekenin nefis olduğunu ortaya koyar.
"Bil" demekle, emir kelimesinde kendi nefsine irade beyanında bulunmaktadır. Ona yapması gerekenleri hatırlatmaktadır. Bilmesi gerekenlere, eğitici bir tutumla yönlendirmektedir.
Nefse, açık ve net bir mesaj vermektedir. Nefsimizi eğitmenin birinci adımı olarak, bilmesi gerektiğini ifade etmektedir.
Bilmek, nefsin ıslâhı yönünde pozitif bir adımsa, bilgi ile hikmete yönelmesi, nefsini ıslâh etmesi, terbiye etmesi ve marifet kapılarının açılması mümkün olmaktadır.
Bilmenin kaynaklarından biri de okumak olduğuna göre, Kur'ân'daki "Oku" emrini tamamlayan ikinci bir adım olarak "Bil" denilerek, görevin ifası pekiştirilmektedir.
Bilme süreci, okuma çeşitlerinin hepsini kapsamaktadır. Metin okuma, kâinatı okuma, hayatı okuma ve kendini okuma gibi bir çok bilme işlemini içine almaktadır.
Kısa ve öz olarak;
a- Muhatap alınan bir nefis var.
b- "Ey" nidası ile ona hitap ediliyor. Uyarıcı ve dikkat çekici bir eda ile yapılıyor.
c- İstek, en başta emirle belirtilmiştir. Nefsin ne yapacağı belli olmadığından ve şerre kabil bir özelliği taşıdığı için, onun yön levhası net bir şekilde gösterilmektedir.
d- Bilmekle başlamanın gereği, cümlenin ilk kelimesi olarak "Bil" denilerek, edebî tutarlılıkla ispatı yapılmaktadır.
e- "Nefsim" ile gizli "ben"i, bize ait olanı ve iç yolculuğu harekete geçirmektedir. İçimizdeki gizli özneyi hedef seçmiştir.
f- Kendi kendine "Ey nefsim" demek, bunu metne dökmek ve ona öğretici bir metot seçmek, Risâle-i Nur'un eğitim metodolojisini göstermektedir.
g- İnsan, bilmediğine düşman olduğundan, bilmesi halinde düşmanlığının kırılacağı söylenebilir.
h-"Herkeste olan azgın nefis"ler adına kendi nefsini ikna ile başkasının da dersine çalışabileceğine örnek olmaktadır.
i- Nefse "Bil" demekle, bilerek "Bismillah" kabulünün bir zorunluluk olduğunu hatırlatarak, Allah'ı bilerek yol alması gerektiği ikazında bulunmaktadır.
j- Önce "Biz" deyip bütünü kapsayan, ikinci cümlede ise "Nefsim" diyerek kendini muhatap kılmaktadır. Genelden özele inmektedir.
02.01.2008
E-Posta:
[email protected].
|