Demokrat misyon, aslına bakarsanız her ülkede var.
Demokrat söylemin taraftarları "millete dayanmak, demokrasiye taraf olmak, din ve fikir özgürlüğünü savunmak, hür teşebbüsçü olmak v.b." temel ilkelere sahip çıkışlarıyla tanınırlar. Türkiye'de demokrat misyon daha çok "Menderes, Demirel" isimleriyle özdeşleşmiştir, demokrat olmanın bedelini de daha çok bu isimler ödemiştir. Ancak demokrat misyonda isimlere birebir takılmak veya şahıs bazında temsil edilmek pek geçerli sayılmaz. Şahıslar gider, misyonlar, dâvâlar kalır.
Son 10 yıllık süreçte demokrat misyonun üst temsilcileri coğrafyamızın ve kendi dinamiklerimizin zorlaması veya kafa karıştırmasıyla telafisi on yıllar alacak hatalara düştüler veya düşürüldüler. Bu hataların sorgulanması, çözümlerin kurgulanması en öncelikli işleri olmalı kanımızca.
Öncelikle terimler ve kavramlar kargaşasını halletmek gerekir. Demokrat misyonu tanımlar ve tavsif ederken "milliyetçi, muhafazakâr, merkez sağ, sağcı, liberal" gibi nitelemeler ne derece ve ne ölçüde Demokratların özelliklerindendir , bunların teker teker elden geçirilmesi lazım. Mesela demokratlığın temelinde bir "milliyetçilik" geni yoksa ve bu geni başka siyasî partiler ve oluşumlar taşıyorsa, "Asıl milliyetçilik bizde" demenin kendi misyonuyla ve vizyonuyla çelişkiler oluşturduğunu fark etmek şarttır.
İkinci olarak kadroların demokrat misyona "aidiyeti" ölçeğinde yeniden elden geçirilmesi gerekir. Değişen şartlar, değişen nesiller, değişen söylemler, değişen dengeler dikkate alınmadan 30 yıl önceki söylemler, değişimi yaşamayan kadrolarla, kısaca yeni bir sinerji ve jenerasyon olmadan tekdüze giden teşkilat elemanlarıyla yola devam edilemez.
Düşünülmelidir ki, çağın değişimine ve dönüşümüne ayak uyduramadığı için anlı şanlı Osmanlı Devleti bile tarih sahnesinden çekilmek zorunda kalmıştır. Osmanlı hanedanı bile badireden badireye düşmüş, çok ağır bedeller ödeyerek silinip gitmiştir. Koca devletlerin bile yerini başkalarına bıraktığı siyasal süreçte aynı akıbet, misyonunu yerine getirmeyen her partinin ve her hareketin başına gelebilmektedir.
Bu gün için demokratlık bayrağını kaptırdığı söylenen AKP ile nasıl başa çıkacağı, nasıl AKP'nin alternatifi olacağı alaya alınarak sorgulanan Demokrat hareket, gerçekten küçülmüş veya erimiş gözükebilir. Ama hiç küçülmeyen ve daima geniş kitlelerin desteğini alan dâvâsı olanca büyüklüğüyle gündemdeki önemini korumaktadır. AB'ye üye olmaktan tutun demokrasiye sahip çıkmaya kadar, özel teşebbüsten tutun siyaseti camiye, kışlaya ve okula bulaştırmamaya kadar, dine ve dinsizliğe ilişmeyen laiklik anlayışından tutun "Büyük Türkiye" tahayyülüne kadar hemen her alanda fikirleri rağbet görmeye, başka partiler tarafından savunulmaya devam etmektedir. En büyük rakip olarak gösterilen AKP bile bu kadar desteği mazisindeki "Siyasal İslâm" söyleminden ayrılıp "Demokrat "söylemlere sahip çıkmasıyla alabilmiştir. Kısacası, bayrak taşınamayınca bir başka el bu bayrağa sahip çıkmak istemiştir.
DP'nin demokrat misyonu sahiplenmedeki eforu kadar, AKP'nin kaptığı bayrağı taşımadaki samimiyeti ve takati de gelecek günlerdeki Türk siyaseti'nin şeklinde belirleyici faktörü olacaktır. Siyaset her gün yeni şartlarla doğar, yeni gelişmelerle batar. Bekleyelim görelim.
17.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|