Pazar seminerleri çerçevesinde bu haftaki konuşmacımız Mesut Nurver idi. Asya-Nur Kültür Merkezinde yine kalabalık bir katılımcı grup vardı. Mutluluk üzerine bir konu seçilmiş ve Nur Risâleleri referans alınmıştı.
Soru cevap bölümü ile bir buçuk saati aşan seminer programlarını makale üslûbu içinde bazen sizlerle paylaşmamın sebebi, verimli ve faydalı olan bu seminerlerin yetmiş seksen kişi ile sınırlı kalmayıp, herkesin yararlanmasını temin etmektir.
İnsan, hayatının her alanında mutluluğu arar ve mutlu bir hayat yaşamayı her zaman ister. Mutluluk, insanın zâhirî ve bâtınî duygularını tatmin ederek elde ettiği huzur hâlidir.
Batı Medeniyetinin insanlığa sunduğu mutluluk modeli ile İslâm'ın sunduğu model karşılaştırıldığında, çok büyük farklar olduğu görülür. Batı, haram ve helâl ayırımı yapmadan her türlü lezzet ve keyifleri celbetmeyi, acı ve elemlerden ise çeşitli vasıtalar kullanarak uzak kalmayı hedefler.
Batı Medeniyeti dünyayı esas alan ve iman hakikatlerini inkâr ederek âhireti yok kabul eden bir yaklaşımla, bedenî hazları ve nefsânî duyguları tatmin etmeye çalışır. Bu yolda kadın faktörünü alabildiğine kullanır. Hadis-i şeriflerde "Âhirzamanda fitneler o kadar câzip bir hal alır ki, kimse nefsine hâkim olmaz" denilerek bu noktaya dikkat çekilmiştir.
Âhirzaman fitnelerini ateşleyen ve tahrik eden deccal komitesinin mühim bir kuvvetinin Yahudiler olacağı haber verilmiştir. Hem komünizmin, hem kapitalizmin kurucuları Yahudilerdir. Kur'ân-ı Kerim'de onlara zillet ve meskenet damgası vurulduğu söylenir. Asırlarca yersiz ve yurtsuz yaşayan, bulundukları ülkeleri her fırsatta karıştırdıklarından katliâm ve sürgünlere muhatap olan bu millet, Ortadoğu'da nihayet İsrail Devletini kurduktan sonra, o bölgenin huzuru tamamen bozulmuş ve bu devlet Ortadoğu'ya bir hançer gibi saplanmıştır. Onlar severek dünya hayatını yaşarlar, asla ölmek istemezler. Kadın faktörünü en çok kullanan ve yaygınlaştıran da o millettir.
Batı Medeniyeti, nokta-i istinadı kuvvet bilir. "Kuvvetli olan haklıdır" der. Bu yüzden, başta Irak olmak üzere, İslâm ülkelerinde yaptıkları her türlü mezâlimde kendini haklı görür. Hedefini menfaat bilir. Menfaatine giden yolda her şeyi meşrû kabul eder. Irkçılığı esas alır. Başkasını yutmak ve sömürmekle beslenir. Batı toplumları dışı süs, içi pis medeniyetleri yüzünden çürümeyle karşılaştılar. Dünyaya kan ve göz yaşından başka bir şey vermeyen o toplumlara Allah hiç mutluluk verir mi? Son yarım asırdır Batı toplumlarının gelir düzeyi ikiye üçe katlandığı halde, madde bağımlılığı, boşanma oranları ve ruhsal hastalıkları beş defa, on defa katlanmış.
Batı dünyasının Rönesans ve reform hareketlerini taklit eden bir kısım Osmanlı aydınları, onun fenâlıklarını mehâsin ve iyilikleri zannederek alıp uyguladılar ve her şeyi karıştırdılar. Müslümanlar komünist yapılamadı, fakat büyük ölçüde kapitalist yapmayı başardılar. Toplum hayatında, Müslümanların onlar gibi yaşamaya teşvik edilmesi ve dünyevîleştirilmesi cidden dikkat çekmektedir. Halbuki İslâm, küresel kapitalizmin sunduğu hedonist, hazcı mutluluk modellerini tamamen reddetmektedir. Zîrâ İslâm, dünyayı bir misafirhane olarak göstermekte ve ebedî saadet âlemi olarak Cennetle müjdelemektedir. Batı Medeniyetini model alarak dünyaya ebedî kalınacak bir yer gibi bakıp bel bağlayanlar ve âhireti unutanlar, mutluluğu bulamazlar. Depresyon ve stres onların en büyük hastalığıdır. Bedenî hazlar için yaşayan bu insanlar, zamanla dünyadan haz alamaz hale gelip her şeyden bıkarlar. Böylece maksatlarının aksiyle tokat yerler. Bu durumu çok iyi tesbit eden Bediüzzaman Hazretleri "Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zâhiren bir cennet içinde olsa da, mânen bir cehennemdedir. Ve her kim, hayat-ı bâkiyeye ciddî müteveccih ise, saadet-i dâreyne mazhardır. Dünyası ne kadar fenâ ve sıkıntılı olsa da, dünyasını cennetin intizar salonu hükmünde gördüğü için, hoş görür, tahammül eder, sabır içinde şükreder" der. (Sözler, s. 43)
İnsanlığın en mutlu ferdi, şüphesiz Hazret-i Muhammed'dir (asm). Onun sünnetine uyanlar da, derecelerine göre o mutluluğu tadarlar. Sünnet-i Seniyyeyi ihyâ etmeyi esas alan Risâle-i Nurlar, bu zamanda mutluluğu elde etmenin doğru adresidir. Mutluluk, Allah'ın ihsan ettiği sayısız nimetlerin farkında olarak yaşayabilmektir. Hazret-i Yusuf (as) dünya itibâriyle en mutlu olduğu bir sırada, Allah'tan vefatını istemiş ve vefat etmiştir. Çünkü, ehl-i iman için hakikî saadet ve sevinç kabrin arka tarafındadır.
Evet, bir Pazar semineri daha böyle geçti. Katılan herkes gayet memnundu.
16.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|