"Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi'nin (NASA) Ağustos 2004'te uzaya gönderdiği 'Messenger', Güneş'e en yakın gezegen Merkür'ü 33 yıldan bu yana ziyaret edecek ilk uzay aracı olacak. Aracın, 1300'den fazla görüntü geçmesi ve başka gözlemlerde bulunması bekleniyor. NASA'nın
Messenger programı uzmanı Marilyn Lindstrom, bütün araştırmacılar olarak
heyecan ve sabırsızlıkla uzay aracının göndereceği verileri
beklediklerini söyledi." (AA, 14.01.2008)
İnsanoğlu, yaratılalı beri kendi dışındaki varlıkları ve bunlar içinde belki de en fazla uzayı merak etmiştir. Hatta bu uğurda, ilginçtir ki, hayatını bile riske atmıştır. Bunun en yakın örneği, 2003'te yedi astronotun hayatını kaybettiği, Columbia Uzay Mekiği'nin düşmesi hadisesi. Bediüzzaman, insanoğlunun bu riskli macerâsına "Hakâik ve garaibi keşif için insanlarda öyle bir şevk, öyle bir merak vardır ki, garip bir hakikati keşif yolunda canlarını, mallarını feda ediyorlar" (Mesnevî-i Nuriye, s. 26) diyerek işaret eder.
Ancak, daha da ilginç olanı şu ki; insan, bu geçici dünyada, netice itibariyle şahsî hayatını çok alâkadar etmeyen ve şahsına fazla bir faydası da olmayan verileri elde etmek yolunda hayatını kaybetmeyi göze aldığı halde; doğrudan kendi hayatını ilgilendiren, bu dünyadan sonra göçeceği sonsuz hayatla ilgili haberleri aynı derecede merak etmemektedir.
Sözgelimi, uzaya fırlattığı Messenger'den gelecek haberleri heyecan ve merakla beklerken; bir başka Messenger (Haberci/Elçi) olan, hatta dost ve düşmanın tasdikiyle Muhbir-i Sadık (Doğru Haber Verici) unvanına sahip Hz. Muhammed'in (asm) sonsuz hayatla ilgili verdiği haberleri göz ve kulak ardı edebilmektedir.
İnsanoğlunun bu yaman ve garip çelişkisini, Bediüzzaman'ın şu veciz cümlelerinden takip edelim:
"Bilirsin ki, en ziyâde insanı tahrik eden meraktır. Hattâ, eğer sana denilse, 'Yarı ömrünü, yarı malını versen, Kamer'den ve Müşteri'den (Jüpiter) biri gelir, Kamer'de ve Müşteri'de ne var, ne yok, ahvâlini sana haber verecek. Hem doğru olarak senin istikbâlini ve başına ne geleceğini doğru olarak haber verecek'; merakın varsa, vereceksin.
"Halbuki, şu zât öyle bir Sultanın ahbârını (haberlerini) söylüyor ki, memleketinde Kamer, bir sinek gibi, bir pervâne etrafında döner. O Arz (Dünya) olan o pervâne ise, bir lâmba etrafında pervâz eder; ve o güneş olan lâmba ise, o Sultanın binler menzillerinden bir misafirhânesinde binler misbahlar (lambalar) içinde bir lâmbasıdır.
"Hem öyle acâib bir âlemden hakikî olarak bahsediyor ve öyle bir inkılâbdan haber veriyor ki, binler küre-i arz (dünya) bomba olsa, patlasalar, o kadar acîb olmaz." (Sözler, s. 217)
Ne dersiniz? Merkür'e yollanan Messenger'ın vereceği haberler kadar dahi olsa, Sadık Messenger'in haberlerini merak ediyor muyuz?
16.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|