Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hüseyin GÜLTEKİN

Nurlara muhatap olmak



Bediüzzaman'ın mesleğini, meşrebini hüve hüvesine anlamak ve olduğu gibi hayata geçirmek imkânsız olmasa dahi, oldukça zor ve müşkül bir meseledir. Onun fikir ve düşüncelerinin derinliğine ve ihatasına vâkıf olup, o hakikatları kendi akıl terazimizde tartarak anlamak, imkânsız olmamakla beraber, bizim gibi aklı sınırlı, zihni müşevveş insanlar için hiç de kolay değil elbette. O fikir ve düşünce insanının eşsiz eseri olan Nur Külliyatı'nda, bütün insanlığın istifadesine sunulan hak ve hakikatları, prensip ve düsturları bihakkın anlayıp, kendi te'vil ve yorumlarımızla doğru bir şekilde hayata geçirmek imkân dahilinde olsa dahi, epeyce bir kafa yorgunluğunu gerektirir herhalde.

Söylemek istediğimiz, Nur Risâlelerini anlayabilmekteki zorluklar veya o eserleri her insanın anlayamayacağı ya da öyle herkesin risâlelere muhatap olup faydalanamayacağı değil elbette. Tam tersine en âmî, en yabânî insanlar da Risâle-i Nurları okuyup faydalanabilme imkânına sahiptir. Nurlardaki hak ve hakikatlardan faydalanmak, onlardan istifade ederek saklı olan feyiz ve faziletlere nâil olabilmenin yolu her insana açıktır. Her insan, kabiliyetine göre, sarf edeceği mesaî ve zahmetin miktarına ve derecesine göre ondan istifade edebilir. O nurlardan istifade etmekte en etkili, en kestirme yol ve metod, tam bir teslim ve kanaat, kalbî bir yöneliş ve itimattır. İhlâslı bir yöneliş, sebat ve sadakatli bir duruş da risâlelerden azamî istifadeyi netice verir. Dikkatli tefekkürî bir okuma veya dinleme, karşılıklı fikir teâtileri şeklinde yapılan müzakereli dersler de, risâlelerdeki derûnî meseleleri anlayabilmemiz için önemli yol ve çarelerdir. Dikkatsiz, dağınık ve yorgun bir kafa ile, müşevveş ve bulanık bir zihinle nurlara muhatap olmak, onları okumak veya dinlemek bütün bütün feyizlerden mahrum olmamakla beraber, istenilen doğru anlamayı, arzu edilen istifadeyi vermeyebilir.

O halde ne ile, niçin meşgul olduğumuzu; bunun sonucunda ne gibi nimetlere, ne gibi ikramlara mazhar olacağımızı düşünüp öylece davranmakta fayda var. Kâinatta en büyük dâvâ olan iman ilmini tahsil ettiğimizi, iman ilmi olmadan dünya ve ahiret hayatımızın harabiyete ve hasarete dûçar olacağını düşünelim. Öylece Risâlelere dört el ile sarılmanın akıllı bir iş olacağını akıldan çıkarmamak lâzım.

Bu meyanda akıldan çıkarmamız gerekli, çok önemli bir husus da, Bediüzzaman'ın fikir ve düşüncelerini, tavsiye ve telkinlerini olduğu gibi anladıktan sonra, doğruca yaşamak ve öylece de neşredebilmek hususudur. Bu noktada bu işin ihmâle veya basite alınacak bir tarafı olmamalı. Müellif-i muhteremin söylediklerini, yazdıklarını ciddiye almalı, doğru bir şekilde öğrenip, doğru bir şekilde yaşamak ve neşretmek hususunda azamî bir dikkat, azamî bir gayretin içinde olmalı her bir müntesip. Perde olmamalı, mani olmamalı, nakise getirmemeli o hak ve hakikatlara. Muhtemel istifhamlara, ihtimâl dahilindeki şek ve şüphelere kapılar aralanmamalı, sûistimallere sebep olacak söz, hâl ve davranışlardan kaçınmalı her bir şakirt.

Nurlardaki prensip ve düsturları anlayıp, neşretmede kendisine ait olan mizacından kaynaklanan zaaflarından, tutkularından, vartalarından arınmış yaklaşım ve duruş sergilemenin gayretinde olmalı her bir müntesip.

Risâlelerdeki hakikatlarla örtüşmeyen, oradaki prensiplerle uyuşmayan huylarını, meşreplerini çoğu zaman bir kenara koyabilme kemâlâtını gösterebilmeli her bir hadim. Cihanı ve bütün insanlığı alâkadar eden bu kudsî hizmete, bu güzide cemaate zarar verecek, onlara nakise getirecek söz, hâl ve hareketlerden şiddetle kaçınmalı her bir hizmet erbabı.

Şu söylemeye çalıştığımız hususların gerçekleşmesi de, iyi bir risâle kültürü ile beraber amel ile olur, nefsimizde yaşamakla olur, başkalarını numûne-i imtisâl almakla olur. Vazifemizin kudsiyeti, dâvâmızın yüceliği, mes'ûliyetimizin ağırlığı, omuzumuzdaki emanetin ulviyeti; azamî bir ciddiyeti, azamî bir gayreti, azamî bir himmeti gerektiriyor. Ucunda saadet-i ebediye bulunan bir meşgale, bir hizmet, elbette azamî gayretleri, azamî himmetleri, azamî zahmetleri ve meşakkatleri gerektirir.

13.01.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (06.01.2008) - Baba olmanın şuurunda olmak

  (30.12.2007) - Demokrasi deyince

  (23.12.2007) - Kırmayalım, kırılmayalım

  (16.12.2007) - Para ve kariyer üzerine kurulan evlilikler

  (09.12.2007) - Alış verişte dürüstlüğü elden bırakmamalı

  (02.12.2007) - Dahildeki barış ve kardeşlik önemli

  (25.11.2007) - Dest-i kudreti unutmamak kaydıyla

  (18.11.2007) - Okumayınca strese girmek

  (11.11.2007) - Meşrepler farklı da olsa, aynı dâvâ etrafında kenetlenmek

  (04.11.2007) - Tevazu ve mahviyet olmadan olmaz

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri