Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 06 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hüseyin GÜLTEKİN

Baba olmanın şuurunda olmak



Baba olmak artık ayağa düştü desem; bir çok babanın zoruna gitse de böyle bir ifadenin yadırganacak bir tarafının olmadığını zannediyorum. "Ayağa düştü" deyimini abartılı bulan babalar için, "Bu zamanda baba olmak artık kolaylaştı" dersek herhangi bir alınma veya gücenme olmaz herhalde.

Kabiliyeti, kariyeri, zekâsı, seviyesi ne olursa olsun evlenen hemen her erkek, çoluk-çocuk sahibi olunca "baba" ünvanını almaya hak kazandığına göre baba olmanın öyle çok da zor bir iş olmadığını söyleyebiliriz. Diğer bir ifadeyle, baba olmak için herhangi bir tahsile, makama, diplomaya gerek olmadığı gibi; fizikî yönden de belli bir kiloya, uzunca bir boya veya yakışıklı bir görünüme de gerek yok.

Hatta babalık ünvanını kazanmakta bir profesör ile bir çobanın, bir âlim ile bir cahilin, üstün zekâlı bir insan ile zihin özürlü bir insanın hiçbir farkları yoktur. Hepsi de aynı şanslara sahiptir. Hatta bazan ilimce, zekâca çok geride olan bazı insanlar daha erken, daha çok çocuğa sahip olarak baba olmakta nice makam-mevkî sahibi, nice zekâ ve istidada sahip insanlara fark atabiliyorlar.

Baba olmayı, hâne halkının maddî ihtiyaçlarını karşılama yönüyle değerlendirdiğimizde, bugünkü haliyle baba olabilmenin öyle çok da zor bir iş olmadığını görüyoruz. Zarûrî rızkı veren Rezzak-ı Hakîkî olduğuna göre, bu noktada da baba olmanın öyle çok da önemli bir rolünun olmadığını söyleyebiliriz. Açlıktan ölüm olmadığına göre, her canlının yaşayacağı kadar rızık ayağına kadar gönderildiğine göre; bu noktada da babaların, olmazsa olmaz bir konumlarının bulunmadığını söyleyebiliriz! Hatta hâne halkının iâşesini sağlamada, zarûrî ihtiyaçlarını karşılamada bazan çok çalışan, çok zekî, çok bilen babalara göre; az çalışan, hiçbir kabiliyeti olmayan, gabî bir çok babanın derd-i maişet noktasında çok daha bereket ve bolluk içinde olduğunu görüyoruz.

Öyle ise bu noktada da bir çok babanın; "Çoluk çocuğumun iâşesini ben temin ediyorum, onları ben besleyip büyütüyorum, ben olmasam onlar açlıktan ölürler" deyip, övünüp havalara girmesi doğru değil.

Evet bir çok babanın, aile efradının dünyevî ihtiyaçlarını karşılamaktan öteye bir sorumlulukları yok gibi bu zamanda. Dünya hayatından başka bir gayeleri bulunmayan, sırf bu dünyayı gündemlerine alan ve ona odaklanan çoğu babaların bu zamanda sergiledikleri hal ve tavırları bunu gösteriyor.

Baba olmanın beraberinde getirdiği bir başka önemli sorumluluğun da aile reisliği olduğunu, bunun da bütün hane halkının hem dünyevî, hem uhrevî ihtiyaçlarını karşılama zorunluluğunu icab ettirdiğini derk edemediklerindendir ki, babaların bir çoğu ahiret hayatına yönelik vazifelerini ve yükümlülüklerini kulak ardı ediyorlar bu zamanda. Hatta, hane halkının dünyaya bakan işlerine de bir çok babanın bakmadığını söylemek yanlış olmaz. Çünkü evin alış verişini çocukların annesi yapıyor; çocuklar hastalığında anne ilgileniyor; okul veli toplantılarına anne katılıyor; elektrik, su, telefon faturalarını anne yatırıyor; evin temizliği, yemek hazırlama gibi "önemli meseleler" de eklenince evin hanımı iyice yorgun ve bitkin düşüyor hâliyle.

Hergün gecenin geç saatlerinde eve uğrayan babanın nezdinde ev bir oteldir desek, yine bazı babaların bize sitemde bulunacaklarını biliyorum ama gelin görün ki çoğu babaların durumu böyle. Kendi işini, özel yaşantısını düşünmekten zaman bulamayan bir çok baba, kendi eliyle aile efradıyla arasına duvarlar örerek adeta yabancılaşıyor. Bunun acı faturası da, bütün aile fertlerine çıkıyor.

Bu arada baba olmanın, beraberinde aile reisliğini de getirdiğinin farkında olan ve bu yöndeki sorumluluklarını ve yükümlülüklerini bihakkın yerine getiren babaların da bulunduğunu söylemekte fayda var.

06.01.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (30.12.2007) - Demokrasi deyince

  (23.12.2007) - Kırmayalım, kırılmayalım

  (16.12.2007) - Para ve kariyer üzerine kurulan evlilikler

  (09.12.2007) - Alış verişte dürüstlüğü elden bırakmamalı

  (02.12.2007) - Dahildeki barış ve kardeşlik önemli

  (25.11.2007) - Dest-i kudreti unutmamak kaydıyla

  (18.11.2007) - Okumayınca strese girmek

  (11.11.2007) - Meşrepler farklı da olsa, aynı dâvâ etrafında kenetlenmek

  (04.11.2007) - Tevazu ve mahviyet olmadan olmaz

  (28.10.2007) - Farklı meşrepteki insanların bir arada olması mümkündür

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri