İnsanlar vardır, onları simalarından tanırsınız. Öyle bir insandı Selahattin Yeşilyurt. Sonbahar yapraklarından biri daha dalından düştü. Ehl-i iman için ölüm bir terhis teskeresi idi. Fani dünyadan bâkî bir âleme geçiş kapısıdır. Öyle, öyle ama gel sen şu hicrana söz anlat.
Onu ilk defa 1993 yılında hac vazifesi ile Medine'de görmüştüm. Tatlı, sıcak tebessümü ile Medine'nin taravettâr bir gülü idi. Medine-i Münevvere'de elektrik mühendisi idi. Aslen Ermenek yaylasının yiğit erenlerinden idi. Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nden mezun olan Yeşilyurt, bülbül sesli kapı zillerinin mucidi idi. Ravza-i Mutahhara'nın dünya gözü ile aydınlatılmasını yapıyordu. Yeşil Medine'nin yeşilyurtlu bahtiyarlarındandı.
Merhum Ali Ulvi Kurucu ve Nimetullah Hoca ile hergün mülâki olurduk. O yıllarda merhum Hilmi Doğan Ağabeyle de aynı dönemde hac farizasını ifa etmiştik. Ali Ulvi Kurucu güzel hitabetiyle hakikatleri, Nimetullah Hoca gezmiş olduğu beldelerdeki hizmetlerini anlatıyordu.
Medine'ye yolu düşenler dershanede her akşam ikram edilen o taze hurmaları ve o güzelim fırın ekmekleri unutmaz.
İşte merhum Selahattin Yeşilyurt, bu güzel hizmetlerin organizesini yapıyordu. Dört yıl önce Barla Yeni Asya Dinlenme tesislerine ziyaretlerinde de karşılaşıp, teberrüken bir ders yapmasını istemiştik. O da mütevazi tavrı ile bu ricamızı yerine getirmişti. 2005 yılında ikinci hac vazifesini yerine getirmek için yine Medine'nin feyzinden istifade etmeyi Cenâb-ı Hak nasip etmişti. Onu arıyordum. Medine-i Münevvere'de Osmanlı saatinin altında buluşmak bir paroladır. Tam o istikamete giderken bir ara direğin altında oturan bir zatın telefon ile görüşmesine muttalî oldum. Bu ses, yabancı değildi. Sesin sahibi Selahattin Yeşilyurt idi. Döndüm. Telefonunu bitirdikten sonra, tebessümle ve nezih tavrı ile kucaklaştık.
O akşam dershanede dersler yapıldı. İkinci dersi benim yapmamı istedi Selahattin Yeşilyurt. "Yeni Asya gazetesi yazarı Raşit kardeş, hizmetlerden ve gazetenin çalışmalarından bahsedecek" diyerek ders kürsüsüne çağırdı.
Baktım, o nezih insan, Yeni Asya'nın hizmetlerini çok tatlı bir tebessüm ve ilgi ile dinledi. Biz ise, onlara hediye olarak meşhur Çorum leblebisinden ikram ettik.
Küçük masum yavrusu ile evine giderken beraber yola çıktık ve kucaklaşıp ayrıldık. Son buluşma böyle olmuştu.
Yıllarca Medine hizmetlerimizi deruhte etmişti. Mekke-i Mükerreme'de aziz ağabeyim Alâaddin Köseoğlu'na, Medine'de Selahattin Yeşilyurt'a gidenleri yönlendirdik.
Gazetede vefat haberini okuyunca can evimden vuruldum sanki. Bazen insanın gözünden ziyade kalbi ağlar. "Nerede samimî bir mü'min varsa göklerdedir" sözünün mânâsı hatırıma geldi. Ağabeyi Mustafa Yeşilyurt Ağabey ile Kırıkkale'den itibaren tanışıyorduk. Onun da çok kıymetli hizmetleri oluyor Medine'de. O da yıllarca kardeşi ile omuz omuza verdi. Yaz aylarında Türkiye'ye gelen Mustafa Ağabey telefon ile arayıp hâl-hatır sormuştular.
Bazı insanların satırlar ile anlatılması zordur. Ancak onları görenler yeteri kadar anlayabilirler.
Allah mekânını Cennet eylesin. Mustafa Ağabeye ve mukaddes topraktakilere taziyetler diliyorum.
06.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|