Sigaraya karşı başlatılan kampanyalar başarıya ulaştı ve pek çok yerde sigara içilmesini yasaklayan kanun TBMM'de kabul edildi. Kanunun kabul edilmesi toplumun her kesiminden destek gördü ve görüyor. Hatta, sigara tiryakileri bile "Ah, keşke bu vesileyle biz de bu tiryakilikten kurtulabilsek" diye dua ediyorlar.
Maksadımız sigararın zararlarını anlatmak değil. Zaten bu konuda umumî bir uzlaşma, görüş birliği var: Sigara baştan sona sağlığa zararlıdır ve insanları öldürme noktasında 'terör'den de daha tehlikelidir!
Peki, sigara sadece kanun maddesi kabul edilerek önlenebilir mi? İşte bu konuda ihtilaf var. Çünkü sigara içilmesini önlemek için geçmiş yıllarda başlatılan 'para cezası'nın bir işe yaramadığı görüldü. "Burada sigara içmek yasaktır, cezası şu kadardır" yazan levhalar altında sigara tüttürenler görüldüğü gibi, bu ikazlar sigara içme nisbetini de azaltmadı. Kâğıt üzerindeki cezalar uygulanmayınca bu levhalar birer 'karikatür' fonksiyonu icra etti.
Kabul edilen kanuna göre, yasağın çerçevesi çok geniş. Kanuna göre, 4 ay sonra 'kahvehane'lerde bile sigara içilemeyecek. Bu madde ne ölçüde uygulanabilecek, bunu ancak zamanla göreceğiz. Ancak sigara ve benzeri bütün kötülükleri 'kökten' önlemek için yapılması gereken basit bir iş var ve nedense bu yol pek de akıllara gelmiyor: İnsanları genç, hatta çocuk denilecek yaşta eğitmek, ikâz etmek ve bu kötülükleri teşvik etmemek!
Nasıl ki, kendisi sigara içen bir baba, çocuğuna, 'sigara içme, ölürsün' dese bir işe yaramaz; Türkiye'yi idare edenlerin de bir yandan bu kötülükleri teşvik edip, öte yandan kanunla yasaklaması netice vermez. Sözkonusu teşvik illa da 'sigara için, kötülükleri de yapın' demek değil. Sigara içenlerin 'ideal kişiler' olarak gösterildiği her türlü faaliyet kınanmalıdır. Meselâ bir çocuk, izlediği bir dizi filmdeki başrol oyuncusunu sigara içerken görse, kendisi de sigara içmeye teşebbüs etmez mi?
Çok daha önemli bir konu da, sigara konusunda gösterilen hassasiyetin 'alkollü içkiler' konusunda gösterilmemesidir. Sigaraya hayat tanımayan yöneticiler, aynı hassasiyeti, aynı kararlılığı alkollü içkiler için de göstermesi gerekmez mi? Mevcut duruma bakılınca, 'sigara kötü, alkol iyi' diye düşünüldüğü akla geliyor.
Gerek medya ve gerekse Türkiye'yi idare edenler, bu çelişkiye bir son vermelidir. Sigara öldürür de, alkol güldürür mü? Bir yönüyle doğru, alkol güldürür, ama insanı 'deli' ettiği için güldürür! Sigara için her türlü yasaklamayı akla getirenler, alkollü içkilerden neden bu karar ürküyor?
Tekrarlayalım: Sigara gibi alkollü içkiler de mümkün olduğu kadar engellenmeli, yasaklanmalı, en azından teşvik ve reklam edilmemelidir. Ama bu kötülüklerle sadece kanun yoluyla mücadele etmek netice vermez. Daha ziyade, eğitimle, ikna ile, 'kalplere yasakçı koyarak' bu belâ ve felâketlerle mücadele edilebilir.
TBMM'nin sigara ile ilgili olarak kabul ettiği kanunla sevinenler, alkollü içki konusundaki vurdumduymazlığı da lütfen görsün. Sokağa sigara izmariti atanların ceza aldığı/alacağı bir ülkede, alkollü içki şişesi atanlar ceza almazsa 'adalet' tecelli etmiş olur mu?
Alkollü içkilerin sigaradan daha öldürücü olduğunu lütfen idrak edelim ve 'sinek'le mücadele ederken; 'yılan'la mücadeleyi unutmayalım...
06.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|