İş icabı İslâm ülkelerinde bulunan bazı ‘aydın kadın’lar, bulundukları ülkelerde ‘çarşaf’ giydikleri halde; kendi ülkelerinde ‘başörtüsü’ takan hemcinslerini garip karşılarlar. Tabiî ki kişinin; bulunduğu ülkenin hayat anlayışına saygı göstermesi doğrudur, ancak aynı saygıyı kendi ülkesinde ve kendi vatandaşına karşı da göstermesi beklenmez mi?
Uzun yıllar yabancı ülkelerde ticarî faaliyetler yürüten ve normal hayatında tesettürü tercih etmeyen bir ‘Türk iş kadını,’ İslâm ülkelerinde ‘iş’ yapabilmenin zorluğuyla ilgili bir soruya şu cevabı vermiş: “Zamanla alışıyor insan. Eleştirmiyorsun, kabulleniyorsun... Onların memleketindesin, onların kurallarına uymak mecburiyetindesin. Ben Suudileri çok sevdim, hem de saygım var onlara...” (Lale Ansingh, Hürriyet, Cumartesi eki, 29 Aralık 2007)
“Dinibütün bir Müslüman olmamanızın dezavantajları olmadı mı hiç?” sorusunun cevabı da şu olmuş: “Hayır, hiç... Önemli olan, yaşadığın yerin kültürüne saygı göstermek, kurallarına uymak, çünkü sen misafirsin, bunun ayrımına vardığın zaman sorun yok.” (agg.)
Konuşulan ‘dil’e (Arapça’ya) hâkim olup olmamanın ‘iş’ bakımından bir dezavantaj olup olmadığıyla ilgili soru da, başka bir gerçeği deşifre ediyor: “Alâkası yok, çünkü (meselâ, Dubai’de) kullanılan dil İngilizce. Arap ülkesinde olmamıza rağmen, bakkalda bile İngilizce konuşuluyor.”
Çölde kurulan ‘vaha’ olmakla övünen Dubai’nin geleceğiyle ilgili olarak da şu ifadeler ip uçları veriyor: “Herkes zannediyor ki, burada, hayat toz pembe... Hayır, değil. Hayat gittikçe pahalılaşıyor. Kiralar çok yüksek. Aylık kira yok, yıllık vermek mecburiyetindesin. Toplu taşıt yok. Araban yoksa mahvolmuşsun demektir...”
Röportajı yapan Ayşe Arman’ın sorusundan anlaşıldığı kadarıyla “dini bütün bir Müslüman olmayan” Lale Hanım, Suudi Arabistan’dayken nasıl giyindiğiyle ilgili bir soruyu da cevaplandırırken şöyle demiş: “Tabiî ki siyah çarşaf...”
Belki Lale Hanım, Türkiye’de tesettürü tercih eden hemcinslerini hoş görüyordur, ama benzer şekilde yurt dışındayken kendisi ‘iş icabı’ olarak ‘kara çarşaf’ giydiği halde, ‘inancı gereği’ tesettürü tercih eden kendi vatandaşını hoş görmeyen kişilerin varlığından da haberdarız...
Lütfen; Dubai’de ‘çarşaf’ giyen ya da Hindistan’da ‘inek’lere saygı gösterenleri hoş gören ‘aydın’larımız; kendi vatandaşının tercihlerine de saygı göstersin...
*
Hastalık uyandırmadan...
Meme kanseri tedavisi gören san'atçı Oya Başar, hastalık sebebiyle yaşadığı hayatındaki değişimi şöyle anlatmış: “Yapacağım şeyleri ertelemeyeceğim. Daha affedici olup, kendimi fazla üzmeden olayları değerlendireceğim. Bu hastalık benim hayatımda bir geçiş noktası oldu.” (Hürriyet, Kelebek eki, 29 Aralık 2007)
Sağlığın kıymetini bilelim ve ‘hasta’ olmadan hayatımızı müsbet yönde değiştirelim...
30.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|