"Vahşî kapitalizm"in hamisi Amerika'nın; dünyada üretilen petrolün dörtte birini tükettiği açıklandı. 300 milyona yaklaşan nüfusuyla, 1.5 milyar insanın tüketmesi gereken petrolü tüketmesi dünyanın dikkatini çekiyor.
Tabiî ki, Amerika'nın devâsa tüketimi, sadece petrolle sınırlı değil. Hangi konuya el atılırsa, en fazla tüketen, israf eden, har vurup harman savuran bir anlayış ve ülke ile karşı karşıyayız. 'Komşu'ları aç iken, 'tok' yaşayan Amerika, bir anlamda kıyametin kopmasına da sebep oluyor. Küresel terör ve anarşi, bu adaletsizlikten besleniyor...
Hadisenin bir başka cephesi daha var ki, o da çok dikkat çekici. Petrol ve benzer ürünleri, başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere, dünya üretiyor ve büyük ölçüde Amerika tüketiyorken, silâhları Amerika üretiyor ve Ortadoğu ülkeleri tüketiyor! "Vahşî kapitalizm" öyle bir sistem kurmuş ki, kim kiminle savaş yapsa, Amerika kâr ediyor. Gazetemizin karikatüristi İbrahim Özdabak, Amerika'yı hedef alan 11 Eylül 2001'deki "İkiz Kule" saldırısı ile ilgili olarak çizdiği bir karikatürde, kuleler yıkılırken sevinen 'silâh tüccarları'nı konu edinmişti. Dünya yıkılsa bile onlar hep 'kâr'da!
Meselâ, son günlerde, 'Butto suikastını kim, niçin yaptı?' diye tartışıyor. Tartışmalar devam ediyor, ama bu kargaşadan kâr edenler de var: Silâh tüccarları!
İyi güzel de, bu 'düzen' hep böyle sürüp gider mi? Gitmez ve gitmemeli. Çünkü, bilindiği üzere 'küfür devam eder, ama zulüm devam etmez." Amerika'nın öncülük ve sözcülük yaptığı anlayış, hali hazırda haksızlık ve zulüm üzerinde yükseliyor. Değil binlerce, milyonlarca insanın 'ah'ını alıyor. Dolayısı ile zulm ile yükselen bir imparatorluğun ilel ebed devam etmesi mümkün değildir. Nitekim, uzmanlar ABD için 'tehlike çanları'nın çaldığını ifade etmeye başladılar. Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Niall Ferguson, Financial Times gazetesinde yayınladığı makalesinde ABD'yi, Osmanlı Devleti'nin gerileme devrine benzerek şöyle demiş: "Bu tarihsel benzeşme, Amerika'nın adeta bir impatatorluğu andıran Ortadoğu ve Asya'daki müttefik ağları için iyi bir işaret değil. Borçlu imparatorluklar, er ya da geç borç verenleri tatmin etmek için hisse satmaktan fazlasını yapmaya mecbur kalırlar." (Star, 3 Ocak 2008)
Amerika'nın 'son'unun, Osmanlı'ya benzetilmesine 'teknik' anlamda itiraz edilebilir. Çünkü Osmanlı'nın dünya hakimiyeti 'zulm'e değil, 'adalet'e dayanıyordu. Amerika'nın hakimiyeti ise, 'hile'ye dayanıyor.
Amerika'nın çöküşünü haber veren 'gösterge'ler sadece ekonomik göstergelerden ibaret değildir. Bugün için dikkate alınmayan "Oturan Boğa" kabilesinin itirazlarını yeni itirazlar da takip edebilir. Mazlûm milletlerin 'ah'ını alan bu ülkenin ve idarecilerinin âbad olması mümkün değildir. Ciddî bir nedamet ve adalate dönüş yaşanmadığı sürece, çöküş mukadderdir. İnşallah kendileriyle birlikte dünyayı da uçuruma sürükleyen gözü dönmüş yöneticiler, yerine insaf ehli yöneticilere devreder.
Amerika'nın çöküşünü arzuluyor değiliz, bizim arzumuz; dünyanın sulh ve sükûna kavuşması...
05.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|