E.Y. Rumuzlu okuyucumuz:
*"Ben gerek gusül, gerekse abdest alırken şüphe ve vesvese sonucu bol su kullanıyorum. İsraf etmiş olur muyum? Bu vesvese ve şüpheleri gidermenin çâresi nedir? Yirmi Birinci Söz İkinci Makam'daki vesvese bahsini hayata nasıl aktarabiliriz?"
Gusül veya abdest alırken azalarımızı birer defa yıkamak farz; üçer defa yıkamak sünnet-i seniyyedir. Yıkarken suyu israf etmemek; azalarımızı yıkamaya yetecek ölçüde su kullanmak da sünnettir. Ayrıca yıkanılan azaları güzelce ovmak da sünnettir.
Gusülde ve abdestte bu sünnet-i seniyyeleri icra ve ihya etmeye kifayet edecek ölçüde su kullanmak israf değildir; ancak suyu daha fazla kullanmayı israf kabul etmek ve bu israfa yol açan evhamı da "vesvese" olarak değerlendirmek lâzımdır. Bu durumda azalarımızı, her yanına su gelecek şekilde üçer defa yıkadıktan sonra, aldığımız gusül veya abdestin artık tam olduğunu kabul etmeli; içimize daha fazla şüpheler atan vesveselere artık aldırmamalıyız, ehemmiyet vermemeliyiz.
Yirmi Birinci Sözün İkinci Makamındaki vesvese bahsi, şeytanın telkinâtını tanıtır ve mahiyetini bildirir. Vesvesenin, ifrata kaçmamak ve galebe çalmamak şartıyla teyakkuza ve uyanık olmaya sebep olduğunu; ifrata kaçtığında ise hastalık halinde bütün davranışlarımıza sirayet ettiğini; bu durumun da bilhassa ibadetlerimizde sıkıntı kaynağı teşkil ettiğini misâlleriyle bildirir. Dinde zorluk bulunmadığını ispat eder.
Bu durumda, gusül veya abdest alırken su kullanımında sünnet-i seniyye ölçülerinin dışına taşmak ve aşırı gitmek; ne faziletle ilgili, ne feyizle ilgili, ne de en iyisini aramakla ilgilidir!... Olsa, olsa; doğrudan vesvese ile ilgili evhamdan başka bir şey değildir.
***
CTI rumuzlu okuyucumuz: "Sadaka vermekte israf olmaz deniyor; bu ne demektir?"
Müstehak olanlara ne kadar çok sadaka verilse bile, israf olarak değerlendirilmez. Hayır ve hasenât yolunda yapılan harcamalara, ne kadar fazla olursa olsun, israf nazarıyla bakılmaz. Ancak israfta da hiçbir hayır yoktur. İmam-ı Azam (ra) bu hakîkatı şu vecîz sözüyle ifâde etmiştir: "İsrafta hayır olmadığı gibi; hayırda da israf yoktur."
Hayır veya sadaka verirken, muhatabımızın gerçekten buna müstahak olup olmadığından emîn olmamızda fayda vardır. Fakir de olsa müsrif veya süflî harcamalar yaptığından emîn olduğumuz birisine sadaka vermektense; muktesit olan veya kötü yollarda harcama yapmadığına inandığımız bir fakire yardımda bulunmak daha hayırlıdır. Adamın gerçek halini bilmiyor isek, hayır yapmak veya yapmamak hususunda kanaatimizi kullanabiliriz. Ama bir takım sorularla adamı rencide etmek doğru değildir.
***
AK. Rumuzlu bayan okuyucumuz:
*"Çok oruç borçlarım var. Tutmaya gücüm yetmiyor. Peş peşe 3-4 gün ancak tutabiliyorum, daha sonra devam ettiremiyorum, titriyorum. Oruç borcumu nasıl ödeyeyim?"
Meşrû bir özür sebebiyle gününde tutulamayan Ramazan oruçları daha sonra gününe gün olmak üzere kaza edilirler. Kazaya mümkün olan en erken vakitte başlanır ve tahammül sınırları dikkate alınarak tutulur; peş peşe tutulması şart değildir. Tahammül sınırları çerçevesinde birkaç gün tutulup, daha sonra birkaç gün ara verilip dinlenilebilir.
Böyle ara verilerek kaza orucu tutmaya sünnet-i seniyyeden bir disiplin getirmek de mümkün. Meselâ; kaza oruçları eğer haftanın Pazartesi ve Perşembe günlerine denk getirilirse, hem sünnet sevabı alınmış olur; hem de kaza orucu tutulmuş olur. Haftanın iki günü de ağır geliyor ise, yalnız Pazartesi veya yalnız Perşembe günlerini kaza orucu için tahsis etmek de mümkün. Bu durumda haftada bir gün olmak sûretiyle, borcumuz olan oruç yıl içerisine dağıtılarak tutulursa fazla yorulmadan ve tahammül sınırlarımızı da aşmadan borcumuz olan orucu tutmamız mümkün olur. İçinde bulunduğumuz üç aylar da kaza oruçlarını tutmak için, bize eşsiz mânevî feyizler ve bereketler sunar.
Hiç şüphesiz bu anlattıklarımız tahammül edemeyenler içindir. Eğer kaza oruçlarını peş peşe tutarak bir defada bitirmeye güç yetirebiliyor isek, sonraya bırakmadan bir an önce oruç borçlarımızı ödemeliyiz.
05.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|