Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 05 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

S. Bahattin YAŞAR

Duygu eğitimi



Duygu hükmediyor hayata

Dünya duygu ile şekilleniyor. Her an duygu hükmediyor hayata. Elinde yetki, etki, güç bulunduranların taşıdıkları 'duygu' belirliyor neler yapacaklarını. Onun için dünya sakinlerinin taşıdığı duygunun niteliği oranında yaşanabilir bir coğrafya oluyor. Dünya böyle olduğu gibi ülkelerde böyledir. Ülkedeki yaşayan insanların duygularının kalitesi, çeşitliliği, renkliliği hayatın kalitesini, çeşitliliğini ve renkliliğini netice veriyor. Tabiî ki aynı durum aile için de geçerli. Ailede yaşanan davranışlar da duygudan geçiyor.

O zaman denilebilir ki, hayatı duygu şekillendiriyor. Dolayısıyla ihmal edilmiş, duygusunu yitirmiş, duyguları kirlenmiş veya yaşadığı duyguların ölçüsü kaçmış bir insan; bireysel hayatı, toplumsal hayatı ve aile hayatını duygusuz davranışlarla kirletmiş olacaktır.

Nitekim bireysel cinnetler, aile kavgaları, toplumsal cinayetler, terör, anarşi gibi kavramlar birer 'duygu ihmalleri'nin neticesidir. Duygusunu kaybeden veya ölçüsü duyguları içerisindeki insan için kendisinin, başkalarının, toplumumun, ailesinin pek de bir ehemmiyeti yoktur.

Terör de sevgi de önce duyguda başlamaktadır.

İnsan taşıdığı duygu kadardır

İnsanın insan olma özelliği duygu ile ortaya çıkıyor. Duygusunun kalitesi insanın kalitesini belirliyor. Taşıdığı ve yaşadığı duygunun büyüklüğü insanın büyüklüğünü gösteriyor. Onun için insan duygusu kadardır.

Taşıdığı duyguları idare edip yaşamasıyla anlam kazanıyor insan. Duygularını ölçüsü içerisinde taşıması veya taşıyamaması insanın anlamını belirliyor.

Tabiî ki her duygunun alt üst çizgileri bulunuyor. Duyguların uç noktaları da (ifrat ve tefrit), orta (vasat) noktalar gibi imtihan vesilesidir.

'Sırât-ı müstakîm', duyguların vasat noktasında kullanımının adıdır. Gadab, şehvet ve akıl kuvvelerinin vasat düzeyi sırat-ı müstakimdir onların da adı; 'şecaat, iffet ve hikmet'tir. Ölçülü hayat bu üç duygunun mezci ile meydana gelmektedir.

Ölçüsü kaçan duygu, amacını aşmaktadır. Haddinden fazla kullanılması da, kullanılması gereken kadar kullanılmaması da o duygu açısından sorun teşkil etmektedir.

Bu duygulardan her birisi ciddi bir güçtür. Ama kontrol edilmez ise, bu güç tahrip edici olabilir.

Meselâ insandaki kuvve-i şeheviye, iştiha anlamında kendi menfaatine olan şeyleri meşrû daire içerisinde almak olarak kullanılmaktadır. Bu kullanım derecesi hayat için önemlidir. Ama kendi menfaatine olan şeylerin hiç kullanılmaması, yani helaline de iştihasının olmaması yine bir sorunu ortaya çıkaracaktır. Her iki uç noktada da hayat düzenli olmayacaktır. Kuvve-i şeheviyenin ifrat mertebesi fücurdur ki, namusları ve ırzları payimal etmek iştihasında olur. Kuvve-i şeheviyenin tefrit mertebesi humuttur ki, ne helâle ne de harama şehveti, iştihası yoktur.

Oysaki kuvve-i şeheviyede ölçü, iffettir ki, "Helaline şehveti var, harama yoktur."

Kuvve-i gadabiyede ölçü ise, şecaattir yani, hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder; meşrû olmayan şeylere karışmaz. Bu duygunun ifratı, tehevvürdür ki, maddi ve manevî hiçbir şeyden korkmaz. Tefriti ise, cebanettir ki, korkulmayan şeylerden de korkar.

İnsan bedenini mesken edinen ruhun yaşayabilmesi için üçüncü duygu ise, kuvve-i akliyedir. Onun da tefrit mertebesi, gabavettir ki, hiçbir şeyden haberi olmaz. İfrat mertebesi cerbezedir ki; hakkı batıl, batılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya malik olur. Vasat mertebesi ise, hikmettir ki; hakkı hak bilir, imtisal eder; batılı batıl bilir, içtinap eder.

Batıl mezhepler, ifrat ve tefritlerin sonucudur

Duyguların ifrat ve tefritte kullanılmasıdır ki, batıl mezheplerin doğuşunu meydana getirmiştir. Nitekim fiillerin yaratılması meselesinde, Cebr mezhebi ifrattır, bütün bütün insanı mahrum eder. Ona göre, 'Kul bir hiçtir, bütün fiillerin yaratıcısı Allah'tır. Kul, fırtına önünde sürüklenen yaprak gibidir.' Mutezile mezhebi ise, tefrittir ki, tesiri insana verir. 'İnsan kendi fiilinin hâlıkıdır' der. Ehl-i sünnet mezhebi ise, vasattır. Çünkü bu mezheb, beyne beynedir ki, o fiillerin bidayetini iradei cüz'iyeye, nihayetini İrade-i Küllîyeye veriyor. Yani buna göre kulun, cüz-i iradesi, külli iradeye bir şart-ı adi yapılmış olmaktadır. Küllî iradeyle cüz-î irade beraber çalışmaktadırlar.

Gülmede, ağlamada; nefrette,

şefkatte hep duygu vardır

Duygu olmadan hiçbir şeyin olması mümkün değildir. Duygular olmadan gülemeyiz, duygular olmadan ağlayamayız, duygular olmadan sevemeyiz, duygular olmadan nefret edemeyiz.

Duygular olmadan gidemeyiz, duygular olmadan gelemeyiz. Duygular olmadan korkmayız.

Duygular bize hayatın değişik hallerini yaşatır.

Korku olmasaydı hayat olmazdı. Sevgi olmasaydı hayat olmazdı. Ama korku duygusu insana 'hıfz-ı hayat' için verilmiştir. Her şeyden korkarak o duygunun hayatı zehirlendirmesine müsaade etmemek gerekmektedir. İşte korku kuvve-i gadabiye içerisinde bir duygudur. Akıl da öyle, iştiha (şehvet) de öyledir.

Yerinde, ölçüsünde kullanılmayan duygu hayatı kirletmekte ve yaşanmak hale getirmektedir.

İnsanı yaratan Allah onu duygularla donatmıştır. O verdiği duyguların ne ölçüde kullanılacağını ise yine Yaratıcı belirlemiştir. Onun yaşanmış şeklini hazret-i peygamberde 'sırat-ı müstakim' olarak görmekteyiz.

Hasılı duyguları ölçüsünde kullanıp kullanmamamızla, imtihanımız var. Bunun her an farkında olmalı insan.

05.01.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (29.12.2007) - Çirkinin icadı çirkin değil, güzeldir

  (22.12.2007) - Hayata dokunan davranışlar

  (15.12.2007) - Mutlu aile modeli

  (08.12.2007) - Hiçbir küçük, küçük değildir

  (01.12.2007) - Bahtiyar çiftçi

  (24.11.2007) - "Def-i şer, celb-i nef'a râcihtir"

  (17.11.2007) - Pozitif iç konuşmalar, kişiyi mutlu kılar

  (10.11.2007) - Dalâlet ve küfür dışında; her şey güzeldir

  (03.11.2007) - Her insanın tenkid edilebilecek bir tarafı mutlaka vardır

  (27.10.2007) - Herkesin alkışlanabilecek bir tarafı mutlaka vardır

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri