Radyomu buldum
3 Şubat 2007 tarihinde "Radyomu istiyorum" diye bir yazım yayınlanmıştı gazetede ve o yazıma bir çok duyarlı dost ve kardeşten cevap gelmişti. Bir çok okuyucu ve dinleyici de, duâları ile duâmıza âmin demiş olmalı ki; 29 Ocak 2007 yılının son günlerinde Bizim Radyo Buluşmaları'nın ilkini idrak ettik, Allah'ımıza çok şükür.
Fırat Kültür Merkezi'nin o büyük sahnesine sığmayan bay-bayan programcı ve sunucularının gözlerindeki pırıltı, yüzlerindeki tebessüm ve sözlerindeki umut ve şevk gözlerimizi yaşarttı.
Yeni Asya A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanından, Yeni Asya Medya Grup Genel Müdürüne, Bizim Radyo Genel Yayın Müdüründen, gazetemizin yayın kadrosu ile radyomuzun programcı kadrosu arasındaki uyum, insicâm, birlik ve beraberlik, gelecek için bize ümit ve ışık verdi.
Can Kardeş Çocuk Tiyatrosu'nun sevimli nur çocukları, bize büyük sözlerle, büyük dersler verdiler: "Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol" sözünü hatırlattılar. Zaten görünen ve bilinen bu dâvânın mensuplarına ve bu dâvânın kara sevdalılarına, mahallî radyo olmak ve sadece radyo olmak yakışmıyor, görüntümüzle bağdaşmıyor. Ulusal olmak, hatta uluslararası olmak... Çünkü bu iman ve Kur'ân hakikatleri olan Risâle-i Nurlar'a bütün insanlığın ihtiyacı var. Hatta bu iman hakikatlerini belli bir saatte İngilizce olarak yayınlamak, Arapça olarak yayınlamak...
Anadolu'nun bağrından kopmuş, ayağına taş, sırtına diken bata bata büyümüş, sazını eline almış yürümüş, Davudî sesiyle kahramanlık duygularını galeyana getiren türküleriyle coşturan İsa Muslubaş, hem sahnede, hem radyodaki sıcak ve samimî diyaloğu ile gönüllere taht kurmuş dost ve samimî bir insan.
On yıl önce yine aynı sahnede, "Hazan Yağmuru" kasetinin galasında beraber olduğumuz, çok değerli dâvâ arkadaşım, kadife sesli mütevazi san'atçı, Ali Oktay'ın Türk san'at müziğinin nadide parçalarından oluşan konserinden sonra, her zaman olduğu gibi, yine kapanışı "Aziz Üstadım" parçasıyla yapmak için ve sözlerini bizden almak için sahneye çağırdığında; biz de kendisinden, bu eşsiz eserlerden ve sıcak sesinden radyo dinleyicilerini de mahrum bırakmaması için, haftada bir gün mûsikî programı yapması için söz aldık.
Mesnevî Tadındaki programında "Bil ey kardeş" deyişiyle ihlâs ve samimiyetini hissettiren Dr. Hakan Yalman: "Üstad'ın Medresetüzzehrâ hakikatlerini dünyaya yayınlayan bu radyo, ileride 'Our Radio' (Bizim Radyo) olacak inşallah. Bizim Radyo ile bu hakikatleri dünyaya anlatmaya Cenâb-ı Hak bizleri muvaffak eder inşallah" dedi. Biz de bu duâya bütün kalbimizle âmin diyoruz.
En kısa zamanda, bu sesimize bir de görüntü katmak için, "Daha ne bekliyoruz?" sorusunu kendime sordum. "Her şeyde bir hayır var" dedim, hayra yordum. "TV'mi istiyorum" diye yola koyuldum. Buyurun ehl-i himmet, koşun ey ehl-i gayret!
|
Eyüp Otman
05.01.2008
|
|
Beni dünyaya çağırma!
Beni dünyaya çağırma!
Ona dalıp 'O'nu' unutmak, fena yüzünde fani olmak istemem. Masum bir çocuk edasıyla ellerimi açıp O'na yalvarmak varken; O'na asi olup, yine O'na döndürülenlerden olmak istemem. Dünyaya tapıp son tapuyu toprakta alanlardan da olmak istemem. Kabir azabını unutup günah işleyeceksem, cehennemi unutup kendi ateşimi dünyadan götüreceksem; bir dünya benim değil bin dünya benim olsa neye yarar! Neye yarayacak? Hangi zamana kadar?
Beni dünyaya çağırma!
Dünyayı yutmak isteyip sonunda mezar taşıyla başbaşa kalan faniler... Masum çocukları katledip dünyayı kana bulayan caniler... Mazlûmu ezip mahzun olmayan zalimler... Canana canını verip, Cananı vereni unutan gafiller... Hırs gösterip haysiyetini kaybeden hasisler... Bütün bunların hepsi dünyaya çağrılanlar değil mi?
Beni dünyaya çağırma!
Zekâtı unutup yere batan Karun zihniyetliler hâlâ varsa... Bağdat dün olduğu gibi bugün de Hulagulardan kan ağlıyorsa... Filistinli Zehra'nın gözyaşları sel olup akmışsa... Ölmek üzere olan Afrikalı bir çocuğun başında annesi değil de akbabalar bekliyorsa... Çocuklara, katil füzelerin üstüne 'mutlu ölümler' yazdıranlar var ise... Var ise... Bırak!
Beni dünyaya çağırma!..
|
Mehmet Ali Ergenekon
05.01.2008
|
|
Başlar o sefer!
Vücudunda acılar, alnımda ter
Ölüm gelince, başlar o sefer
Gözlerinden akar sel gibi yaşlar
Dünya kapanıyor, başlar o sefer!...
Şu fani dünyada, acılar vardır
Kimine kış, kimine ise bahardır
Düşene kimse bakmaz, yüz karadır
Ebede yolculuk, başlar o sefer!...
Şu dünyaya geldik, imtihan yeri
İmtihan bitince, kaldır perdeyi
Ebede gidince, dönüş yap geri
Ebedî âleme, başlar o sefer!...
İlk insandan bu yana bu insanlık
Ölüm gelince, giderler bir anlık
İman varsa, ahiretde rahattır
Ahirete doğru, başlar o sefer!...
Nefis ve malını satsan Allah'a
İslâmı yaşayıp uysan Kur'âna
Ahiretde göreceksin sen sefa
İmtihan kapanır, başlar o sefer!...
Dünya fani, ahiret esas vatan
Gidiyor dünyadan binlerce insan
İmtihan biter, orada mahkemen
Dünyada her şey son, başlar o sefer!...
Ölmek için gelmişiz bu dünyaya
Bel büküldü, gireceksin toprağa
Hesabın var! Mahkeme-i kübrada
Dünyanız kapanır, başlar o sefer!....
|
Celâl Yalçın
05.01.2008
|