Öğrenmenin doruğundan öğretmenin hazzına eren bahtiyar kişiler; muallimlerimiz, öğretmenlerimiz.
Sadece Kasım ayında bir gün hatırlanan yalnızca öğretmenliğin mânâyı ismidir. Üzülmeye değmez öğretmenim, çünkü her öğretmen bilginin ucunda, her kendini bilenin kalbinde üç yüz altmış dört gün meyveleri yenen, çiçekleri koklanan sizlersiniz.
Böyle gelmiş böyle gider demeyelim. Ama ilim ve irfan bunu gerektiriyor ki; Maddî meselelerin hiçbir zaman halledilemez çünkü geçmişte de halledilememiştir. Yaptığın iş soyunduğun güreş pek çetin, bunu ancak sen anlarsın ve anlatırsın. Ürün almak için sadece istek ve gayret yetmiyor. Verimli bir toprak ve bol su ile gübre de lâzım.. Güneş de işin cabası. Şimdi siz yerleştirin:
Toplum var, aile var, okul var, bilgi var, çevre var ve öğretmen var.
İstekler sıralama geliyor: Ahlâklı olsun, bilgili olsun, dürüst olsun, uslu olsun, saygılı olsun, ilim-irfan sahibi olsun ve adam olsun!..
Nasıl olsun öğretmenim sade mi? Az şekerli mi? Şekerli mi? Üzülme öğretmenim sahralar yalnız geçilmeye niyet edilir. Ama geçilir ya da geçilmez. Şu var ki geçersin hem de geçilirsin. Çünkü sen öğretmensin, muallimsin. Cahillerin düşünceleri, fikirleri, hareketleri senin ayak topuğunda ancak bir köpük olmuş bak!..
Söyleyebilenler var: "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" kelâmullahu vechenin sözünü. Kırkta bir tatbik edilmişse bile ne çıkar! İyi ve güzel amelleri zayi etmeyen var. O yeter.
Asrın sahibinin dilende de yerin yakuyu gibi ya da minare başıdır. Sen hep minare başını hedefle elif gibi dimdik, dostdoğru, ilim-irfan dolu ol ve "Y" ye hiç özenme inşallah.
"Y" deyince; Molla Güranî'nin elindedir Fatih Sultan Mehmet küçüklüğünde, ilk hocası bu "y"yi biraz "elif" 'e benzetmiştir. Akşemseddin bu "elif" 'i inceltmiş ve feth-i mübin gibi bir başarı ile süslemiştir. Kudret ve zaferin "elif"i ilim-irfanın kapısında zamanı gelince yine "y" olmayı bilmiştir. Bunun şahidi Vefa hazretleridir. "Sana elif olmak düştü, buna devam et" demeyi bilen bir muallim bir öğretmen koca Sultan Mehmed Fatih'in karşısında.
Cahillerle bilmeyenlerle, bilenlerin bir olmadığını bütün kâinatı saran kitab-ı mübin-i kerim ile ilân eden Cenâb-ı Rabbül âlemindir. O seni "Alim" olarak kuşatmıştır. Yine mükâfatını O verecektir. Biz sana ne vaad edebilir ne de birşey yapabiliriz ki. Zaten âlemin nuru: nur-u Muhammedi de seni böyle tanıtıyor: "Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir"
Biz halkın ve hakkın huzurunda size bir şey yapamıyoruz. Ama lâfımız çok, bizi affet öğretmenim.
Öpecek gözlerimizi bulamasan da biz yine sizin ellerinizden öpüyoruz. Her muazzam, muhteşem ve mukaddes mânâların altında imzaları olan kıymetli öğretmenlerim!..
11.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|