Beyaz Saray'ın bahçesinde Bush'la 40 dakikalık buluşmasının akabinde Cumhurbaşkanı Gül'ün ilk açıklaması, "ABD ile ortak vizyonumuz ve ilişkilerimiz, bölgesel ve küresel barışa çok katkı yapmaktadır" şeklinde oldu.
Medyaya göre masadaki maddelerde, Türkiye, Barzani ve Talabani'nin yumuşamasını ve teröre karşı harekete geçirilmesini tekrarlamış. Halen Kuzey Irak'taki terörist elebaşlarının teslim edilmesini, istihbarat paylaşımı ve işbirliğinin arttırılmasını istemiş.
Buna karşılık Gül, "Bush'un PKK ile mücâdele konusunda tereddüdünü görmedim. ABD'nin bizden beklentisi yok" dese de, Washington'un kapalı kapılar arkasında "istihbarat paylaşımı" karşılığı "beklentileri" Amerikan basınında yer alıyor.
ABD, evvelemirde Irak'taki işgal gücüne her türlü lojistik destek için Türkiye yolunun rahatlatılması beklentisini iletmiş. Enerji koridorunun güvencesini gündeme getirmiş.
Ayrıca, Ankara'nın Filistin-İsrail meselesinde yardımcı olmasını; en önemlisi Pakistan ve İran konusunda Türkiye'nin daha fazla desteğini talep etmiş. Bu maksatla karşılıklı ilişkilerin güçlendirilmesi yeniden te'yid edilmiş.
* * *
Her fırsatta Türkiye'ye karşı efelenen Barzani ve Talabani sözde "yumuşadı"; lâkin teröristlerin Irak'ın kuzeyinde şehirlere kadar inip, otellerde gazetecileri tehdit etmelerine bakılırsa, yerel yönetimin terör örgütüne karşı harekete geçmesi oldukça zor görünüyor.
ABD, kontrolündeki Irak'ta serbestçe dolaşan terör örgütü elebaşlarını, "gözboyama" da olsa, şimdiye kadar teslim etmedi. Geriye "istihbarat paylaşımı" kalıyor ki, bunun teröristleri bertaraf etmede ne denli işe yaradığı ise tartışmalı.
Buna mukabil, Türkiye zaten baştan beri ABD'ye her türlü desteği sağlıyor. Meclis'in, ABD'nin Türkiye'nin güneydoğusunda Irak'ın kuzeyinde bir "savaş cephesi" açmak anlamına gelen "hükûmet tezkeresi"ni 1 Mart 2003 tarihinde reddetmesinin hemen ardından, AKP hükûmeti, 20 Mart'ta Türkiye'deki üsleri Irak'ı işgal eden ABD ve işgal ortağı İngiltere'ye açtı.
Peşinden 4 Temmuz'da Süleymaniye'de conilerin on bir Türk askerinin başına çuval geçirmesine ve dönemin Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz'in zehir zemberek "resmen" hakaretlerine rağmen, bir yıl sonra Temmuz 2004'te her türlü mühimmat, savaş malzemesi ve askerî personel nakil ve dağıtımı için başta İncirlik olmak üzere, altı deniz ve yedi hava limanını, Resmî Gazete'de yayınlanan hükûmet kararıyla işgalcilere "resmen" tahsis etti.
Ve AKP hükûmetinin Millî Savunma Bakanı, 2006'da ABD'deki bir toplantıda "1 Mart tezkeresini telâfî ettikleri"ni, Amerikan savaş uçaklarının İncirlik'ten Irak'ın üzerine 3995 sorti yaptığını ikrar etti.
Keza Türkiye, Annapolis Konferansı öncesinde, İsrail ve Filistin devlet başkanlarını "Ankara forumu"nda buluşturdu. Hatta İsrail Cumhurbaşkanını TBMM'de konuşturdu. ABD'ye destek için elinden geleni yaptı.
Lâkin Peres, ülkesine döner dönmez, İsrail Türkiye'nin tek ricâsı olan Haremüşşerif'deki İslâm eserlerini tahrip eden kazılara yeniden başladı. Filistin şehirlerine ve köylerine yönelik bombardımanı daha da azdırdı; 100'den fazla Filistinliyi katletti, 300'den fazla mâsum sivili yaraladı. Amerika'daki Annapolis'te ise, Türkiye'ye bir "teşekkür" bile esirgendi.
* * *
Pakistan ve İran konusuna gelince. Asıl dananın kuyruğu burada kopuyor.
Vakıa şu ki, ABD'nin el attığı her ülke kaosa sürükleniyor. Darbelerle demokratik zemini tahrip edip darbeci işbirlikçilerini musallat ettiği Pakistan, kargaşa ve iç çatışmanın eşiğinde. "İran işbirliği" ise, İran operasyonuna Türkiye'yi ortak etmek olduğunu herkes biliyor.
Sahi, ABD'nin hangi "bölgesel ve küresel barış projesi" var ki, Türkiye'nin buna "katkısı" olsun? Uluslararası sermaye adına Macar Yahudisi Amerikalı dolar spekülatörü Soros'un, BOP'la Mağrip'ten Himalayalar'a kadar 22 İslâm ülkesini "demokrasi ve özgürlükler" paravanında bölüp parçalama fitnesi mi? Yoksa küresel zâlim gücün temsilcisi neoconların işgal ve katliâmları mı?
11.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|