Diyarbakır'daki hunhar patlama, terör örgütünün artık ağababalarınca gözden çıkarıldığının açık bir işâreti. Bölgenin jeopolitiği ve jeostratejisi üzerinde yapılan hesaplar bir bir açığa çıkıyor.
Irak'ın kuzeyindeki "ayrılıkçılık"la eş zamanlı olarak Türkiye'yi birbirine düşürüp kırdırmak, zaafa uğratmak; İslâm coğrafyasının kalbinde "iftirak fitnesi"ni alevlendirmek.
Belli ki şimdiye kadar Türkiye ve bölgedeki komşu hedef ülkelere karşı kullanılan PKK, "kullanılma miâdı"nın dolduğunun farkında. Bunun içindir ki sindirme ve korkutma taktiğiyle taraftarlarını tutma, ömrünü uzatma peşinde.
Ne var ki çeyrek asrı aşkındır 40 bin insanımızın ölümüne, iki yüz milyar doların harcanmasına sebebiyet verdiren terör örgütünü himâye eden ABD-İsrail-İngiltere üçlüsü, bu kez başka bir projeyi devreye sokuyor.
Öteden beri, bölgede çıban başı edilen Barzani ve Talabani'yi, Irak'taki "Kürtlerin temsilcisi" gösterme oyununun üzerinden, Kuzey Irak'ta tamamen çıkarlarının çetesi bir "Müslüman İsrail" işlevini görecek "otonom devlet" emr-i vakisini dayatıyor. Irak'ın ardından Suriye, İran, Lübnan ve hatta Pakistan'ı bölüp parçalama projesinin başlangıcı olarak.
* * *
Ve "siyasallaşma" perdesinde Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğusunu önce "özerklik" paravanından ayırma, ardından "ayrılık" fitnesini tahrikle tamamen koparma plânı bunun peşinden geliyor. Bu sinsî hîle ile PKK'nin içteki siyasî versiyonunu Türkiye'deki Kürt vatandaşların temsilcisi "gösterme" oyunu oynanıyor.
Dahası etnisiteye dayalı "partileşme"yle DTP'yi "Kürtlerin sol partisi" kabul edip bunun yanına "Kürtlerin sağ partisi"ni, hatta AKP'nin "Kürt versiyonu" "Kürtlerin muhâfazakâr partisi"ni kurdurma senaryosu sahneye konuluyor.
Aslında başta Türkiye olmak üzere Osmanlı hinderlandından kalan harita üzerindeki ülkelerde, demokrasinin geliştirilmesi ve özgürlüklerin ırk eksenine indirgenmesi, fitnenin ta kendisi. Partilerin bölge ve Irak eksenli gösterilmesi, evvelemirde bu Anadolu toprakları üzerinde yüzyıllardır birlikte yaşayan ve hâricî düşmanlara karşı omuz omuza cihad eden Türklerle Kürtleri birbirine düşman etme fitnenin bir parçası.
Bundandır ki terör örgütü, giderayak "son vazifesi"ni yapıyor; ABD ve İngiltere'nin İslâm ülkelerinde "ırkçılık" kavgası ve "Sünnî- Şîi çatışma"sını körükleme hesabına Türkiye'de ve bölgede bin senelik "kardeşliği" bombalıyor.
Yine bundandır ki, Türkiye'nin demokrasi meselesine ve problemlere demokrasi ve insan hakları çerçevesinde çözüm arama irâdesine takoz konularak; sıkıntılara hep "etnik" etiket yapıştırılıyor; meseleye bakış "Kürt sorunu" çerçevesinde telkin ediliyor.
Oyuna gelmek, aynı inanç, aynı vatan ve aynı bayrak üzerinde kaderlerini birleştiren tarihî ve kültürel temel bağların yanı sıra vatandaşlık bağıyla da ortak bir hukuk edinen Kürtlerle Türkleri, "etnik bağları" gündeme getirmekle birbirinden koparma tuzağına düşmektir.
Türkiye, Irak, İran ve Pakistan gibi ülkeleri tıpkı İngilizlerin Körfez ülkelerini sultanlıklara taksim edip, ufak devletçikler haline getirdiği gibi, bölgede güçlü bir Müslüman ülke bırakmamayı amaçlayan "büyük Ortadoğu projesi"ne âlet olmaktır.
* * *
Başbakan Erdoğan'ın son Amerika ziyaretinde, hâlâ kontrolündeki Irak'ta binlerce Amerikan silâhına sahip olan terör örgütünün tasfiyesi için yıllardır yapılan uyarılara rağmen hiçbir şey yapmayan ve bir tek terör elebaşısını dahi teslim etmeyen Bush'un, "PKK terör örgütüdür" demesinin arka plânında, aslında Türkiye'ye ve bölgeye yönelik bu tür hesapların yattığı açıkça sırıtmakta.
Erdoğan'ın, sâdece Dışişleri Bakanı Babacan'ın not aldığı Beyaz Saray'daki sözkonusu "Bush'la baş başa görüşmesi"nin tartışmaları bitmeden, bu kez Cumhurbaşkanı Gül, yeni yılın ilk dış ziyaretini Amerika'ya yapıyor.
Gül'ün, cumhurbaşkanı olarak ABD'ye ilk resmî ziyaretinin ana hedefi de, tıpkı Erdoğan gibi, "stratejik ortaklığın güçlendirilmesi." Ziyarette, başta Ortadoğu olmak üzere, Irak, İran, Afganistan, Balkanlar, Kafkaslar, Azerî-Ermeni ihtilâfı ve enerji yolları ele alınacak önemli başlıklardan.
ABD'nin işgalindeki Irak'ta, Ankara zaten "destek hamûlesi"yle Washington'un yanında. Keza Afganistan'da zaten Türk askeri NATO şemsiyesinde ABD çıkarları adına bulunuyor. Azerî - Ermeni ihtilâfı belli; ve Amerikan Kongresi'nin "Ermeni soykırımı" ortada.
Peki, "enerji hatlarında işbirliği" ne anlama geliyor? En önemlisi "İran konusu" nedir? Türkiye'nin, Müslüman komşu Irak ve Afganistan'da olduğu gibi, bir diğer Müslüman komşusu İran operasyonuna da ortak edilmesi mi? İncirlik'ten kalkan uçaklar, Irak'tan sonra İran'ı da mı bombalayacak?
Gül, ABD ziyaretinde, Bush'un Ortadoğu ziyaretinin öncesinde Erdoğan'ın sık sık "BOP'un eşbaşkanı" olarak vurguladığı Ankara -Washington hattında "stratejik ortaklığın güçlendirilmesi" bu mu?
Değilse nedir?..
08.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|