2007'ye dönüp baktığımızda küresel felâketlerle, küresel zulümlerin atbaşı gittiği görüldü. İnsanlık, zâlim ve gaddar güçlerin çıkarları için insanlığı ateşe veren zulüm ve felâketleri altında inledi.
Keza küresel ısınma devam etti. Sanayileşmiş süper güçlerin havaya saldıkları zehirli sera gazları ve sanayi atıkları yüzünden dünya iklim dengesizlikleriyle küresel ısınma ve soğuma felâketiyle karşı karşıya kaldı. Yeryüzündeki çevre tahribatına karşı bütün dünya "Kyoto anlaşması"nı imzaladı; bir tek ABD hâlen direnmekte.
AKP hükûmeti baştan beri girmiş olduğu "Amerikan politikaları"nın cenderesinden ve "büyük Ortadoğu projesi"ne destek çıkmazından bir türlü çıkamadı. Başbakan'ın kendi ağzında ilân ettiği "BOP'un eşbaşkanlığı' görevi" sürdü.
Bu konseptle 2004'te Bakanlar Kurulu kararıyla resmî gazetede yayınlanan "ABD'ye destek hamûlesi" hâlâ devam ediyor. Buna ilâveten üç buçuk yıldır İsrail'le imzalanan "mutâbakat zaptı"yla sulamadan, turizmden telekomünikasyona, hayvancılıktan, tohumculuktan çevreye kadar GAP ve KOP'u içine alan çok geniş ekonomik işbirliği içinde..
* * *
Kısacası, binlerce mâsum insanın katledildiği Afganistan'da NATO şemsiyesinde işgale ortak edilen Türkiye, İsrail'in güvenliği, dünya egemenliği ve bölgedeki petrol ve enerji kaynakları ve hatlarının kontrolü uğruna Irak'taki zulme geçtiğimiz yıl da ortak olmakla kalmadı, bizzat destek verdi. Mazlum ülkeleri, kıt'aları kasıp kavuracak dehşetli zulüm projelerini "stratejik müttefiki" oldu.
Millî Savunma Bakanının Meclis'in reddettiği tezkereyle yapılmayanların telâfisi için Amerika'da, İncirlik'ten Irak üzerine en az dört bine yakın sortinin yapıldığını söylemesi bunun bir delili. 2007'de İsrailli subayların PKK'yi eğittiği vakıasına doğru dürüst bir cevap verilmedi. Buna bağlı olarak terör örgütünün elinde tanktan topa kadar işgalle dağıtılan Irak ordusuna ait silâhların yanısıra, binlerce hafif ve ağır Amerikan silâhlarının olduğu bizzat Amerikan savcıları ve resmî makamlarınca itiraf edildi.
Verilen onca vaade rağmen terör örgütünün başta başkent Bağdat olmak üzere Irak kentlerinde büroları açık kaldı, kapatılmadı. Erdoğan'ın listesini Oval Ofis'te sunduğu ve Bush'un söz verdiği teröristlerden bir teki dahi teslim edilmedi.
2007'de "Ermeni soykırımı" yasası Amerikan Kongresinden geçti; Türkiye'nin Ortadoğu'da Amerikan projelerine desteğe devamı için âdeta bir gözdağı ve sopa olarak istimal edildi. Amerikan Kongresi ve Beyaz Saray bir nevi "iyi polis' - 'kötü polis" rollerini paylaşarak Türkiye'yi bu tasarıyla hep baskı altında tutma taktiğini güttü.
En son İsrail, nükleer tesislere hazırlık bahanesiyle Suriye'yi bombaladı. Savaş uçakları dönüşte hiç gereği yokken Türkiye hava sahasını kullandı ve yakıt tanklarını Türkiye topraklarına attı. Kale almayan bir tavırla Ankara'ya hiçbir açıklama yapılmadı, Dışişleri'nin izâhat istemesine aylarca sessiz kalındı; en son Telaviv'den İsrail Başbakanının Türkiye Başbakanını arayıp "özür dilediği" kısa açıklamasıyla geçiştirildi.
* * *
Ardından âlâyı vâlâ ile "Ankara forumu" yapıldı. Dörtyüz sene Osmanlı idâresinde kalan Filistin'i işgal edip mülteci kamplarını bombalayan ve sistematik bir soykırım sürdüren İsrail Cumhurbaşkanı dâvet edilerek TBMM'de konuşturuldu.
ABD'nin uhdesinde Annapolis'de yapılan görüşmelerde "Ankara forumu"na hiçbir atıfta bulunulmadığı gibi, Türkiye'ye bir teşekkür dahi esirgendi. Aynen Özal döneminde Kuveyt'in işgalinde ve Birinci Körfez Savaşında Türkiye'nin Irak'ın kuzeyden bölünmesine ve işgaline zemin hazırlayan Çekiç Güç'e verdiği tam desteğe mukabil hiç hatırlanmaması gibi.
Bu arada Ankara'nın Haremüşşerif'te İslâm medeniyet ve kültürünü temsil eden yapıların tahrip eden kazının durdurulması talebine ve Erdoğan'ın bizzat Olmert'ten "ricası"na önce cevap verilmedi. Peşinden İsrail yine Türkiye'yi ve dünyayı takmayarak "kazılar"a devam etti. Annapolis toplantısı sırasında ve sonrasında bir yandan "barış"tan dem vururken, diğer yandan Gazze'yi bombaladı, Filistinlileri katletmeyi pervâsızca sürdürdü.
Ertelenen Kerkük oyunu, Irak'ın etnik ve mezhebî ayırıma göre birbirine kırdırmakla bölünüp parçalanması, fitnenin Ortadoğu'dan Önasya'ya sıçratma senaryosuyla sinsî plân, bütün İslâm coğrafyasında sürdü. Pakistan'ın kargaşa ve kaosa sürüklenmesi de bunun bir parçası.
Ve ne yazık ki Ankara, 2007'de de zülüm projelerinin yanında yer aldı.
04.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|