Batıl Batı felsefesinin dizayn ettiği yeni dünya düzeninde “uluslararası ilişkiler”de kimse karşılıksız yardım ve destek yok.
Hele egemenlik ve çıkarı uğruna okyanuslar ötesinden gelip Irak’ı işgal ederek bölgeyi ateşe veren, bir milyon insanı katledip üç milyon Iraklıyı göçle perişanlığa sürükleyen ve menfaati için hiçbir zulümden çekinmeyen “süper güç” ABD’nin, bunca tahripten sonra Türkiye’ye “destek vereceğine” kimse inanmıyor. “Amerikan hayranı” medyada propaganda edilen “işbirliği”yle ABD gibi çıkarcı bir devletin karşılıksız bir iş yapacağına ihtimal verilmiyor.
Hatırlanacağı üzere, 1 Mart 2003’te Meclis’in kabul etmediği Irak’ı işgale gidecek 65 bin Amerikan askerinin Türkiye topraklarında konuşlanmasına dair “AKP hükümeti tezkeresi” öncesinde de içinde milyarlık dolar hibesi ve IMF borçlanmasının bulunduğu 100 sayfalık “gizli bir mutabakat”tan söz edilmişti. Tezkerenin reddiyle her ne kadar geçersiz kalsa da, söylentiler kamuoyunda büyük bir infial uyandırmıştı…
Bundandır ki, Washington’un alışılmadık bir şekilde birden çark etmesinin bazı meddah kalemşörlerin reklâm ettiği gibi, “Türkiye’yi anlayıp ıslâh olması”ndan değil, kayıtlara geçmeyen “baş başa görüşme”de elde ettiklerine karşılık uluslararası arenada şimdilik bu “politik değişikliğe” gittiği üzerinde duruluyor…
* * *
Peki, hangi hususlarda “gizli bir mutâbakât”a varılmış olabilir? ABD ile girilen bu “cicim ayları”nda “al gülüm ver gülüm” alış verişinde alınıp verilen nedir? Bu ve benzerî sorular başkent kulislerin baş konusu…
Öncelikle, İngilizlerin Irak’ın güneyini Bağdat’tan bağımsız bir “Şîi Arap devleti” kurmaları için bölgedeki gruplara devretmesiyle, işgalci Amerikan askerlerinin Irak’ın kuzeyini peşmergelere terk etmelerinin eş zamanlı olması, Kissinger’in “Irak’ın üçe parçalanması” projesini akla getiriyor.
Bundandır ki, Ankara’nın Kuzey Irak’ta “otonom devlet”ten “ayrı devlet”e giden bir süreci kabullendiği belirtiliyor. ABD ve İsrail’in eğiterek azdırdığı PKK terör örgütünün tasfiyesiyle, işlevini görecek kuzeydeki kukla devletin “tanınacağı” yavaş yavaş telâffuz ediliyor.
Kısacası “stratejik müttefik” ABD, son tavır değişikliğiyle, çeyrek asrı aşan bir kanamayla Türkiye’nin 40 bin insanının katledilmesine, yüz milyarlarca doların harcanmasına mal olan terör örgütünü devreden çıkarıyor; onun yerine komşu Irak’ı bölüp, Irak, İran, Suriye ve Türkiye ortasında sürekli çıban başı olacak bir “ikinci İsrail”i, bölgenin başına belâ ediyor…
Kezâ, DTP’li bir milletvekilinin, hiç ihtiyaç yokken, partililerle bayramlaşmada ısrarla Kürtçe demeç verip, gazetelere “Kürtçe bilen tercüman tutun” tahriki, tam da “büyük Ortadoğu projesi”nin Türkiye ve Müslüman ülkelerini bölüp parçalama plânına göre asimetrik olarak “etnik ayrılığı” alevlendirmeyi hedefliyor.
* * *
Doğrusu, meseleyi demokrasi ve özgürlükler ekseninde değil, etnik ayrılıkla icâd edilen “Kürt sorunu” tahrikinde “Kürt siyasetini güçlendirme” söylemleriyle “solcu Kürt partisi”nden sonra tefrikayı daha da derinleştiren “sağcı Kürt partisi” teklifi, fitne ateşini körüklüyor.
Neticede, “ABD’den alınan istihbaratla PKK’nin tasfiyesi” üzerinde Ankara’da “AKP ile asker arasındaki gizli-lâkin gizlenemeyen- ittifak”, Washington - AKP - Erbil üçgeninde bir başka “işbirliği”ni ele veriyor. Plânın ana hatları değişmiyor; sâdece “Kandil”in üstü örtülüp yerine “Erbil” konuluyor.
Oysa Bediüzzaman’ın temel tesbitiyle, “Türk-Kürd tam birleşmiş İslâmî ve dinî bir milliyet”, ancak “hamiyet-i İslâmiye” ile gelişir ve yücelir. Bundandır ki, bin yıldır beraber yaşadığı ve birlikte cihad edip yanyana şehid olduğu Müslüman kardeşleri olan Türkler aleyhinde Kürtlerde “unsuriyet / ırkçılık fikrini uyandırma”nın vatan ve millet zararına telâfî edilmez dehşetli fitnelere malzeme edileceğini haber verir.
“Muhtariyet”le başlayıp, “tavâif-i mülûk sureti” ile, toprakların ırklar ve kavimlere göre küçük devletlere taksimiyle azdırılacak “ırkî farklılığın” sebebiyet vereceği ayrılık ve karmaşanın fitneyi uyandıracağını belirten Bediüzzaman, bu bakımdan “meyl-i iftirak marâzının (ayrılık fikri illetinin) bir zenb-i azîm (büyük günâh)” olduğunu ikaz eder. (Âsâr-ı Bediiyye, 434, 450, 451, 520, 521)
Hakikaten böylesine dehşetli bir “iftirak projesi” fitnesinin vebâlini hangi “reel politik” karşılar!..
26.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|