Tiryaki ile sigara ilişkisi, "karşılıklı sevgi" misâli gibidir.
Tiryaki, dumanını ciğerlerine çektiği sigarayı ne ölçüde tüketiyorsa, sigara da o insanı aynı nisbette tüketiyor.
Evet, yüzlerce hastalığa kaynaklık eden, yahut taşıyıcılık vazifesi gören sigara, ne yazık ki dünyada çokça tüketilen bir meret.
Bu meretin ülkemizdeki tüketim grafiği ise, hayli yükseklerde görünüyor.
Hani, bazı konularda dünyada birinci, yahut en üst sıralardayız ya: Terör, trafik kazaları, yüksek faiz gibi...
Övünmek gibi olmasın (!) sigarada da öyleyizdir. Hiçbir ülke ve toplum bizimle yarışamaz.
Hükümet, tehlikeli boyutlarda seyreden sigara tüketimini frenlemek için "sert kànunlar" çıkartıp bunu hayata geçirmek istiyor.
Bunun elbette ki-kısmî de olsa-bir faydası olacaktır.
Ancak, beşerî zaaflara dair pekçok meselede olduğu gibi, bu hususta da en tesirli usûl "kànunî yasaklar" değil, irade terbiyesinin verilmesi, dolayısıyla irade kuvvetinin sağlanmasıdır.
Ayrıca unutulmasın ki, dünyada devleşen sigara firmaları, yasakları delecek ve kànunları by-pass edecek birtakım metod ve imkâna sahip durumdalar.
Gençleri itina ile özendirmeden tutun, satış bayilerini kendilerine mecbur, muhtaç, hatta tutsak edercesine, öylesine dümenler çevirip manevralarda bulunuyorlar ki, farkına varınca aklınız, hayaliniz durgunlaşır.
Demek ki, bir yandan kànunî düzenlemeler yapılırken, bir yandan da-üstelik daha tesirli bir sûrette-gençlere ve çocuklara irade kuvvetini ziyadeleştirecek eğitimi, terbiyeyi vermek gerekir.
Aksi halde, tütün tüketimine paralel şekilde, hem kendimizi hem de neslimizi tüketmiş oluruz.
SİYASET
Yeni süvari
Kuruluşunun 62. yıldönümünde olağanüstü kongreye giden Demokrat Parti, yeni genel başkanı ile yeni üst yönetim kurullarını da belirlemiş oldu.
Bazı okuyucularımız, özellikle partinin yeni başkanı Süleyman Soylu hakkında suâller sorup bilgi edinmek, yani Kıratın yeni süvarisini yakından tanımak istiyor.
Bizim bu hususta detaylı bilgi vermemize hiç gerek yok. Zaman içinde herşeyin kolaylıkla anlaşılır hale geleceğine inanıyoruz.
Şimdilik, kısaca aktarabileceğimiz mâlumat şudur:
Yakînen tanıdığımız ve bildiğimiz kadarıyla, Süleyman Soylu, siyasete tâ 1987'de (yani Çiller'den de önce) atılmış, teşkilâttan yetişmiş, sicili temiz, vizyonu geniş, ayrıca sîreti sûretine aksetmiş "dindar demokrat" vasfını hâiz, siyasette ehil bir şahsiyettir.
Kendisine ve çalışma arkadaşlarına başarılar diliyoruz.
GÜNÜN TARİHİ 7-8 Ocak 1946
Demokrat Parti'nin kuruluşu
Cumhuriyet tarihimizin iktidar olma başarısını gösterebilen ilk siyasî teşekkülü kuruldu: Demokrat Parti.
7 Ocak günü resmî kuruluş formalitesini tamamlayan Demokrat Parti (DP), müteakip günlerde, başkan ve üst yönetim kurullarını belirlemeye başladı. (Aynı isim ve misyona sahip olan bu parti, tam tamına 62 sene sonra yine benzer halleri yaşadı. Kongresini yaptı ve yeni genel başkanını belirledi.)
Ancak, partinin başına eski başbakanlardan Celal Bayar'ın getirilmiş olmasına rağmen, halkın gönül verdiği şahsiyet ise, istikbâlin başbakanı olacak olan Adnan Menderes'ti.
Nitekim, DP ile ilgili basında çıkan yazı, makale, açıklama ve röportajlarda da Menderes'in ismi ön plana çıkıyor ve söyledikleri halkın vicdanında mâkes buluyordu.
İşte, Adnan Menderes'in parti kuruluşunu tamamladıktan hemen sonra çıkmış olduğu ilk yurt gezisi esnasında vermiş olduğu bir beyanatın özeti:
* * *
...Henüz kurulan ve yurt sathında çalışmaya partimiz, hemen her yerde Halk Partisinin-devlet destekli-şiddetli muhalefetiyle karşılaşmaktadır.
Siyasî alanda, bir partinin karşısında başka siyasî partilerin bulunması gayet tabiîdir.
Fakat, bazı idare âmirleri (vali, kaymakam...) ve devlet memurlarının, üzerinde taşımış oldukları sıfatın kendilerine yüklediği kayıtlara hiç ehemmiyet vermeyerek ve tıpkı partili imişler gibi, bu gayretlere bütün himmetleriyle katıldıklarını, hatta kendilerini kaptırdıklarını görmekle, büyük teessür duymaktayım.
Bilhassa tek partinin baskısı altında yaşamış ve birden fazla partilere henüz intibak edememiş bir memlekette-tek partinin kökleştirdiği birçok tatbikat ve itiyatlarla (alışkanlıklarla) mücadele gibi-zor şartlar altında bulunan partimizin, bir hükümet teşkilâtını karşısında bulması, durumu bir kat daha güçleştirmektedir.
Partilerin eşit hak ve şartlarla çalışabilmeleri prensibine tamamen aykırı olan bu halin, uzun zaman devam etmeyeceğini bilmek, bizi müteselli etmektedir. (Beyanatında, ülkenin son elli yıllık siyasî panoramasını özetleyen Menderes, devamla şunları ifade ediyor:)
Onun içindir ki, memleketimizde birden fazla partinin doğuşu ve bu partiler arasındaki siyasî mücadeleleri, bu tarz-ı hayata öteden beri alışmış olan memleketlerdeki mücadeleyi kıyaslamaya imkân yoktur.
Bu hayırlı istihaleyi (dönüşümü), yurdun yüksek menfaatleri zâviyesinden görmek ve her türlü tedbir ve mücadele vasıta ve usûllerinin tesbitinde, bu hakikatin gerektirdiği ölçüyü aşmamak, her yurtseverin borcudur.
Unutulmamalıdır ki, memleket partiler için değil, partiler memleket için vardır. Bu sebeple, yüksek memleket menfaatleri karşısında, dar bir parti menfaatçiliği, dar bir particilik zihniyetiyle yürümek hatalıdır. Ve, vukua gelmekte olan değişikliğin mânasını anlamamak olur.
...Memnunluğu mucip olan şudur ki: Demokrat Parti, Halk Partisinin bütün menfî gayretlerine rağmen, yine de yurdun her tarafında büyük bir ilgi, sevgi ve güvenle karşılanmaktadır.
Bkz: O. Cemal Fersoy; Adnan Menderes, Mayataş Yayınları, İstanbul, 1971,
s. 122-124.
08.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|