Başbakan Erdoğan'ın Bush'la baş başa "kayıtsız" görüşmesinin peşinden, Cumhurbaşkanı Gül'ün son Amerika ziyareti, peşinden bir dizi soru işâreti bıraktı. ABD'den "Türkiye'ye siyasî çözüm baskısı" yapıldığı ve "PKK'ya siyasî çözümün ele alındığı" iddiası, Gül-Bush görüşmesini daha baştan muallel duruma düşürdü.
Washington yolunda "bugün tartışmasız dünyanın en güçlü ülkesi ve dev bir makine" diye övgüler dizdiği ABD'de "özellikle enerji politikalarında etkin bir isim" dediği Bush'un yardımcısı Irak ve Ortadoğu'daki petrol şirketleri sahibi
Cheny'le makamında on dakika görüşen Gül'ün, "ABD ile terörle mücadele ve Irak gibi ortak konuları" ele aldıklarını söylemesi, ziyaretin asıl amacını ele veriyor.
* * *
Bu arada ABD'nin Ankara Büyükleçisi Ross Wilson'un, telâşla "pazarlığı yalanlamak" için "Türkiye ile bu tür konuşmalar yapmayız" demesi, dikkat çekici.
Lâkin Dışişleri Bakanı Babacan'ın, ortaya atılıp Erdoğan'ın 5 Kasım'daki Erdoğan-Bush görüşmesinde "terörle mücadelenin siyasî yönlerinin ele alındığını" belirtmesi, merd-i kıptînin sirkatini söylemesine benzedi. Babacan'ın sözleri, çeşitli mahfillerde "siyasî çözümü Erdoğan görüştü" şeklinde yorumlandı.
Herkes biliyor ki uluslararası ilişkilerde kimse kimsenin kaşı ve gözü hatırına bir şey vermez. İlişkilerde ve işbirliklerinde mutlaka bir "al gülüm ver gülüm" vardır. Peki, sınırötesi operasyonda Türkiye'ye istihbarat veren ABD yönetiminin, 304 milletvekilinin "ABD Dostluk Grubu"na üye olduğu AKP hükûmetinden istediği nedir? Ne oldu da ABD birden döndü; ve yıllardır himâye ettiği terör örgütünü "düşman" ilân edip "Türkiye'nin hassasiyetleri"ni anladı?
Çeyrek asırdır Türkiye yönelik terör örgütüne her türlü desteği verip otuz bin insanımızın katline ve yüzmilyarlarca doların harcanmasına seyirci kalan Bush ve neoconlar, neden çarkedip "PKK'yi terör örgütüdür; ABD'nin, Irak'ın ve Türkiye'nin düşmanıdır" dediler ve PKK'yi El Kaide ile tutular?
Bundaki "bit yeniği" son birkaç aydır mide bulandırmaktaydı. Ancak son Bush-Gül görüşmesi, öyle görünüyor ki bunun üzerindeki perdeyi de kaldırıyor.
Her ne kadar Gül, "ABD'nin Türkiye'den beklentileri olmamıştır" dese de, özellikle "terörizme karşı işbirliği"nin karşılığı olarak Ankara'nın Irak'ın kuzeyindeki "ikinci İsrail" işlevini görecek bir kukla devleti kabulü, "kapsamlı çözüm" paravanında Güneydoğu'nun gündeme getirilmesi ve İran saldırısına ortak edilmesinde düğümlenmesi, ziyaretin öne çıkan, en kırılgan tarafları oldu.
Bush'un Gül'den istediği "katkı"nın, İran'a yapılacak operasyona Türkiye'yi de katarak dünyanın ve İslâm âleminin nezdinde "meşrulaştırma" taktiğinin yanı sıra, "Suriye'nin İran'ın etkisinden kurtulması" gibi "görevler" olduğu, gün geçtikçe daha da su yüzüne çıkıyor.
Kimi kalemşörlerin, daha şimdiden, Ortadoğu'da "Şîi hâkimiyeti"nden dem vurarak "Sünnî-Şîi ikilemi"ni nazara vermeleri ve "nükleer silâha sahip bir İran, Türkiye için de tehlikeli" demeleri bunun altyapısını hazırlamaya yönelik..
Tam da Gül'un ABD'de olduğu sırada İran'ın Türkiye'ye verdiği doğalgaz akışını kesmesi, ziyaret bitiminde İranlı yetkililerden sonra Başbakan Erdoğan'ın da gazın en geç hafta başında yeniden vereceğini açıklaması, Gül ABD ziyaretinin İran'la ilişkisinin bir diğer göstergesi.
* * *
Bush'un ulusal güvenlik danışması Stephen Hadley'in, İran'ın Hürmüz Boğazı'ndaki teknelerini bahane ederek "sonuçlara katlan!" diye tehditler savurması, ABD'nin yeni hedefini açıkça ortaya koyuyor. Ve Bush Ortadoğu'ya uçarken, Gül'ün bir haftalık ABD programı, tıpkı Özal'ın olduğu gibi sergileri gezme, Yahudi lobilerine uğrama ve Amerikan medyasına ziyaretlerle sona erdi.
Ankara, tavrını belirlemeli. Irak'ın işgalinden mi yana, yoksa işgale karşı direnen Irak halkından mı yana? İsrail'in yüzlerce nükleer bombası ve silâhı varken, İran'ın nükleer enerji üretimi hakkından mı yana, yoksa "İsrail'e hizmeti" vazife bilen Evanjelist Bush yönetiminin İsrail'in güvenliği hesabına İran'a operasyona mı taraf?
Öncelikle bunun cevabının verilmesi gerekiyor. Gerçekten, başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerinin bütün kırmızı çizgilerini, hak ve hukukunu küresel egemenlik ve çıkarları hesabına çiğneyen ABD'nin "stratejik vizyonu" Türkiye'nin menfaatleri nasıl uyuşuyor? AKP hükûmeti, hangi politik iç ve dış hesaplar uğruna bu vebâli işliyor?
Asıl merak konusu bu.
12.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|