Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 16 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Mustafa ÖZCAN

Batının soykırımları unutulmasın

Dünden devam

Afrika bahtı kara bir kıt'a. Gerçekten öyle. Kunta Kinte'ler Amerika'ya köle olarak götürülmüşler. Ataları, Piramitlerin yapımında ölümüne çalıştırılmışlar. Geride kalanlar da bir şekilde katliâmlara maruz kalmışlar. Kısaca Afrika için soykırım kıt'ası demek mümkündür. Bir zamanlar 130 yıllık işgalleri sırasında Fransızların Cezayir'de toplam 8.5 milyon Cezayirliyi öldürdüklerini okumuştum ama ihtimal vermemiştim. Afrika ile ilgili zamanla duyduklarım bunun devede kulak bile kalabileceğini göstermektedir. Sadece Satif şehrinde yüz bin Cezayirli kıyıma uğratılmıştı. 1954 ile 1962 yılları arasında yaklaşık 1.5 milyon Cezayirli Fransız işgal idaresi tarafından yok edilmiştir. Kur'ân'da, 'kalplerinde sakladıkları ise daha büyüktür' diye bir tabir vardır. Bu anlamda tarihin nisyan sayfalarında unutulmuş nice soykırımları var... Bunların sonuncularından birisi Ruanda katliâmı.

Neden 90-100 yıl önce tartışmalı bir soykırım için neredeyse Batı'nın bütün parlamentolarında kınama kararları çıkarken son 20 yıl içinde Srebrenitsa, Hocali ve Ruanda katliâmlarında ölen binlerce, milyonlarca suçsuz ve masum insan aynı ilgiyi görmemektedir? Ruanda'da yaşananlar Hitler tarafından yapıldığı farzedilenlerden daha az mıdır? Öyleyse, neden her gazetenin mutlaka bir satırında Holokost'tan bahsedilirken bunlar nisyana terk ediliyor? Veya Ermeni meselesinde olduğu gibi seçici bir şekilde gündemde tutuluyor. Dolayısıyla soykırım suçunu irtikap edenler aynı zamanda onu siyasallaştırarak ikinci bir suç işlemektedirler. Mazlûmun kimliği olur mu? Mazlûm Yahudi ise de mazlûm Tutsi ise de mazlum değil midir? Ama olmadığı apaçık bir şekilde görülüyor. Ve çok ilginç Ruanda katliâmının üzerine Frankofonizm ile Anglofonizmin çekişmesinin izleri ve gölgesi de düşüyor.

BEYAZ ADAMA DUYULAN NEFRET

Kongo bu katliâmlardan en fazla pay alan ülkelerin başında geliyor. Onun travmalarını her an ve her yerde görebiliyorsunuz. Beyaz adama karşı derin bir nefret var. Bu boşuna olmamış. Belçika Kralı Leopold II, Kongo'yu tam çeyrek yüzyıl kan ve barutla idare etmiş. Bu ülkeyi, 'Kanamalı Kongo ' haline getirmiş. Tahmini olarak 30 milyonluk nüfus nasıl olmuşsa 13 milyona inmiş, düşmüş. Büyük katliâmlar ve soykırımlar işlenmiş. Peki bu rakam mübalağalı görünmüyor mu? Mübalâğalı görünse de aslında hakikatın ta kendisi. Ben de öncelerde bu rakamları mübalâğalı buluyordum. Ama tarihe derinlemesine bir yolculuk yaptığınızda maalesef bu tarz korkunç katliâmlar görüyorsunuz. Kızıl Khemerlerin yaptıkları başka nedir ki? İdeolojiler ve bilhassa komünizm yüzünden 20'nci yüzyılda 100 milyon insanın öldüğü ileri sürülüyor. Kapitalizm yüzünden ölenlerin sayısı ise belki de iki katıdır. Oysa hiç hesapta yok. Sözgelimi Menşevikler yüzünden kin güden Sovyet Gizli Polisi Çeka, İkinci Dünya Savaşı sırasında Ukrayna çiftçilerini ve kırsalını açlığa mahkûm etmiş ve tam 10 milyon Ukraynalı açlıktan ve sefaletten kırılıp ölmüştür. Bunlar bilinen vak'alardır. The Last Mughal/The Fall of a Dynasty adlı çalışmanın da ortaya koyduğu gibi 1857 ayaklanmasının akabinde çoğunluk Müslümanlardan olmak üzere tam 10 milyon Hintlinin acımasızca İngilizler tarafından katledildiği ifade edilmektedir. Siyasî, içtimaî ve iktisadî hoşnutsuzluktan dolayı meydana gelen ayaklanma çok kanlı bir şekilde bastırılmış ve milyonlarca insan telef edilmiştir. Hindu ve Müslümanların tepkilerine yol açan sebeplerden birisi de işgal altında Hıristiyanlık misyonerliği yapılması idi. Zafiyet döneminde din istismarı yapılmaktaydı. İşgal sırasında veya mütareke yıllarında Anglikan Kilisesi'nin Meşihat Dairesine yüksek perdeden İslâm'la ilgili suâller tevcih etmesi gibi işgal altında yabancı din telkini Hindistan Müslümanlarını ve Hinduları öfkelendirmiştir. Nasıl İngiliz işgali yüzünden Müslümanlar Hindistan tacını kaybettilerse aynı şekilde Müslümanlar Afrika'da da sömürgecilik sebebiyle liderliklerini kaybetmişlerdir. Bunun en tipik misâllerinden birisi Kongo'dur. Ülke Müslüman idaresi olarak bilinen Tippu Tip idaresinden Leopold II'nin idaresine geçmiştir. Batı istilâsı ve medeniyetinden önce medeniyet girmiş bütün bölgeler neredeyse İslâm medeniyetinin izlerini taşıyordu.

Afrika'yı tanınmaz hâle getiren ve medeniyet görüntüsü altında yer yer daha da vahşileştiren Batı sümürgeciliği ve istilâsı olmuştur. İslâm ilk günlerinden itibaren Hıristiyanlık karşısında ilerlemiş ama Bernard Lewis'in de haklı olarak söylediği gibi Batı medeniyeti karşısında muvakkaten gerilemiştir. Kafkaslar'da, Balkanlar'da, Afrika ve Asya'da yaşanan bu durum, gerilemenin ve içe çekilmenin hikâyesidir.

BEBEK YÜZLÜ KATİLLER

Kongo'ya ve Leopold II'ye kadar geriye gitmeye ne lüzum var? İşte size Irak! Güya 'mazlûmların Efendisi' olan Blair zalim Bush'un koluna girerek ve onun yardakçısı olarak bir milyondan fazla Iraklı'nın ölümüne sebep olmamış mıdır? Onun Leopold II'den ne farkı var? 1 Ocak 2008 tarihli The Guardian gazetesinde yazan George Monbiot, İngiltere'nin nasıl Irak'ta bir milyonluk katliâmın suç ortağı hâline geldiğinin analizini yapıyor (How Britain became party to a crime that may have killed a million people). Biz masum yüzlü Arkan çetelerini ve katillerini Bosna katliâmından tanıyoruz. Bazen katiller lihikmetin bebek yüzlü de olabiliyorlar. Bu da bizi aldatmasın. Dolayısıyla Blair gibilerin masum yüzlü olmaları da hakikat noktasında bizi şaşırtmamalı. Onların masumiyetleri de birer siyasi mühendislik harikası ve şahikasıdır.

HAVACE-MUZUNGA

Mısır'da biraz sarışına çaldığınızda size musallat olurlar ve kendi aralarında sizi 'havace 'diye anarlar. Hatta işaret parmaklarıyla 'havade havace' diye gösterdiklerine şahit olursunuz. Bu hâl Davut Tefir adlı Ordulu arkadaşımızın başına bazen gelirdi. Beyaz adamın Mısır'da karşılığı 'havace'dir. Havace kelimesinin kaynağı hoca mıdır, bilinmez. Zira Farsça hoca, havace ve hace şeklinde yazılır. Ama daha sonra daha güneye indiğimizde bu havace kelimesinin bayağı meşhur ve yaygın olduğunu görmüştük. Güney Sudanlı Hıristiyan bir öğretmenle sohbetimiz sırasında "Biz de sizin nazarınızda havace miyiz?" diye sormuştuk. Cevabı şöyle olmuştu: "Tabiî ki öyle. Siz de havacesiniz. Zira teniniz beyaz..." Ben bu defa üsteleyerek "Ama biz Müslümanız ve Hıristiyanlardan farklıyız" diyecek oldum. İstifini bozmadan o üstelemesine devam ediyordu ve ne olursa olsun 'siz de havacesiniz' diyordu. Ona göre bu durum dinî değil ırkî bir durum. Oysa bu sözü Araplar için telâffuz ettiklerini sanmam. Bununla birlikte Güney Afrika ırkçı rejimi ırkçı bir düzen uygularken Lübnan'ı beyaz ırk kategorisinde değerlendiriyordu. Biz Kongo'da havace kelimesini (Hindistan ve sözkonusu coğrafyada bunu "sahip" kelimesi karşılamalıdır) arkamızda bıraktığımızı zannederken karşımıza başka bir kılıkta çıktı. Burada da Muzungu diyorlar. Havace ve muzungu Afrika'da beyaz adama verilen isim. Bu isim daha ziyade nefret ifade ediyor. Beyaz adamla Afrikalının ilişkisi aslında aşk-nefret ilişkisi. Beyaz adama hem saygı gösteriyorlar hem korkuyorlar hem de ondan nefret ediyorlar. Gerçekten de beyaz adamın keşifleri ve yaptıkları heybet celbederken diğer taraftan mezalimi de hem korku hem de dehşet ve nefret duyguları ve dalgaları saçmaktadır. Beyaz adama karşı korku hisleriyle meşbu' olması için sistematik mezalim yapmışlar. Ta ki beyaz adama karşı el kaldıramasın. Mafsallarına kadar titresin. Bir müddet istedikleri gibi de olmuş.

Beyaz adamdan nefreti simgeleyen isimlerden birisi de Zimbabwe Devlet Başkanı Robert Mugabe. Mugabe Beyaz Rusya Lideri Lukaşenko gibi. Birisi yabancılardan ve batılılardan diğeri de beyaz adamdan nefret ediyor. Onların mal varlıklarını ve çiftliklerini müsadere etmiş bulunuyor. Nefretini bu şekilde göstermiş oluyor.

ZEMBLA'NIN İZİNDE AFRİKA'DA

Afrika'yı turlarken Zembla çizgi romanı hayalimin önünden gitmiyor sanki. Zembla çizgi romanının karakterlerinden fırlamış insanlarla burun buruna geldiğimi hissettiğim anlar çok oldu. Şişman bir Afrikalı işadamı olduğu her halinden belli olan bir adam renkli ve pijama tarzı rahat bir kıyafet içinde görünüyor. Bu da size Zembla karakterlerini hatırlatıyor. Bunlardan birisi de Mugabe bıyığı. Aslında bizde uzun bir dönem önce moda olan Hitler bıyığı Afrika'da kısmen de olsa hâlâ yaygın. Bu da Afrika'nın karakterini zenginleştiren unsurlardan birisi. Mugabe bıyığı da bunlardan birisi. Kongo'da iken Mugabe bıyıklı birçok insanla karşılaştık. Çocukluğumda ilk elime geçen çizgi roman kahramanlarından birisi Zembla idi. Hâlâ da bu karakteri severim. İnsanüstü bir gücü olan Zembla yine de sürrealist değildir. Zembla'nın yanında iki arkadaşı vardı. Tommiks ve Teksas'da olduğu gibi. Zembla'nın küçük dostu ise bir Afrikalı. Beyaz değil. Gürbüz ve afacan bir çocuk. Çoğu kez Zembla'ya iş bırakmıyor. Küçük işleri kendisi hâllediyor. Zembla dev cüsseli iri kıyım bir adam. Afrika'nın her hâline uygun. Bazen timsahlarla boğuşuyor, bazen de kalleşlere aman vermiyor. Zembla Afrika'da bir beyaz. Sadece ufak dostu siyahî bir Afrikalı. Robinson ve arkadaşı Cuma gibi. Başrolde bir beyaz ve arkaplanda yerliler var. Yine de Zembla gibi kitaplar en azından sima açısından Afrika'yı tanımamıza yardımcı oluyor. Afrikalı karakterleri gayet iyi yansıtıyor. Keşke bizim de bu tarz çizgi kahramanlarımız olabilseydi.

Devam edecek

Mustafa ÖZCAN

16.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (15.01.2008) - İstikbal, Afrika'da da İslâmındır

  (14.01.2008) - Kongo'da bir bayram sabahı

  (13.01.2008) - Afrika Müslümanları sahipsiz

  (12.01.2008) - Sömürgeye karşı Panafrikanizm

  (11.01.2008) - Katliâmın sorumlusu Fransızlar

  (10.01.2008) - Afrika'da İslâmın derin izleri var

  (09.01.2008) - Afrika'nın kanlı elmasları

  (08.01.2008) - Afrika keşfedilmeyi bekleyen bir kıt'a

  (04.01.2008) - Bir babanın yürek yangınları

  (03.01.2008) - Bir babanın yürek yangınları

 

 Son Dakika Haberleri