Gündemi sarsan 'çete' haberleri bile 'yasakçı'ları insafa getirmeye yetmedi. Hâlâ başörtüsü yasağının 'hikmetleri'nden bahsediyorlar.
Başörtüsü yasağının devam etmesini isteyenlerin ileri sürdükleri 'bahane'lerden biri de, "Üniversitelerdeki yasak sona ererse, ilkokullardaki başörtüsü yasağı da sona erer" şeklinde ifade edilenidir. Onlara göre, bu yasağın sona ermesiyle de 'talep' sona ermez, 'başka şey'ler de istenir.
Tabiî ki kimlerin ne isteyeceğini belirleyecek değiliz. Ama ülkemizde yaşayan çok büyük ekseriyetin bir talebi var: Başörtüsü yasağı sadece eğitim sisteminde değil, 'kökten' sona ersin. Bu konudaki uygulama, hiç değilse Avrupa'daki gibi olsun... Çünkü, meselâ başörtülü bir kişi, yaptığı herhangi bir işte 'yanlış' bir şey yaparsa; zaten o yanlış sebebiyle sorumlu olur. Bu konuda başı örtülü ile, örtülü olmayan arasında-hukukî açıdan-bir fark olmaz ve olamaz.
Başörtüsü yasağını devam ettirmek isteyenler 'korku' yaymaya devam ediyorlar. Neymiş, bu talebi başta talep-ler takip edermiş? İyi de, insanların talep etme haklarını da sınırlayamazsınız ki! Demokrasilerde vatandaş talep eder, siyasetçiler de yapar.
Vatandaşın muhtemel taleplerini 'suç' unsuru gibi ilân edip korku yaymak, medyanın işi olmamalı. Pek çok yasakçı yazar, 'Bu talepler olursa sonunda birileri düdük çalar, maça müdahale eder' anlamına gelecek beyanlarda bulunuyorlar. (Örnek için bakınız: Güneri Civaoğlu, "Dönüşü olmayan nehir" başlıklı yazı. Milliyet, 24 Ocak 2008)
Yasakçıların söylediği bir konu daha var ki, şaşmamak mümkün değil. Onlara göre başörtüsü yasağı "büyük uzlaşma sağlanarak" çözülmeli... (Bkz.: agg.) İyi de bu uzlaşma nasıl ve hangi şartlarda sağlanacak? Ortada bir yasak var ve ekseriyet de bu yasağın sona ermesini istiyor. Eğer, "uzlaşma"dan maksat, "Millet bu yasağı kabullensin, sessiz kalsın, hakkını aramasın" anlamındaysa bu mümkün değil. Milletin istediği uzlaşma, ancak yasağın sona ermesiyle mümkün olur ki buna da yasakçılar yanaşmıyor. O halde yasakçılarla uzlaşmak hayal...
Yasağı savunanlar 'hem suçlu, hem güçlü' pozisyonunda kalmak istiyorlar. Güya 'uzlaşmacı'lar, ama bunu yasağın devamı noktasında kullanma niyetindeler. Ama hayır. Artık millet uyandı ve inşallah bu uyanış artarak devam edecek. Çünkü hem 'suları tersine akıtmak' mümkün değil, hem de 'gerçekleri ters yüz' etmek.
Şartların değiştiği, dünyanın bir 'köy' haline geldiği günümüzde millet soruyor: Bütün dünya hürriyetler noktasında ilerlerken, biz niye geri gidelim? Başörtülü bir öğrenci, 'muâsır medeniyet seviyesi'ne ulaşan herhangi bir Avrupa ülkesinde okuyabiliyorsa, Türkiye'de niçin okuyamasın? Aynı şekilde, başörtülü bir öğretmen, başörtülü bir doktor, başörtülü bir polis; hür dünya ülkelerinde görev yapabiliyorsa Türkiye'de niçin yapamasın?
Leyleklerin ömrü 'lak, lak' diye geçermiş. Bizdeki yasakçıların ömrü de 'yasak, yasak' diye diye geçeceğe benziyor.
25.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|