"Bir kelime, bir işlem" demekle maksadımız, geçmişte meşhur olan bir TV yarışmasından bahsetmek değil. Türkiye'nin önünü kapatan ve ufkunu karartan başörtüsü yasağının gelip de bir 'kelime'ye dayandığının söylenmesine itiraz etmek istiyoruz.
Ama itirazımız, "Bu yasak bir kelime, bir cümle ile çözülür" tesbitine değil. Elbette değil bir kelime ya da bir cümle; gerçekten istense ve 'bedel ödemek' göze alınabilse yeni bir kelime, yeni bir cümle kurulmadan bile bu yasak sona erer ve ermelidir.
İtirazımız şuna: "Tek başına, iş başına" gelen hükûmetin; bir anlamda 'muhalif' ya da her hangi bir sivil toplum kuruluşu gibi davranması.
Mevcut hâliyle uygulanan başörtüsü yasağının, yürürlükteki her hangi bir kanuna dayanmadığı herkesin bildiği bir durum. Böyle bir kanun olsa bile, buna da hak ve hakikat namına, insan hak ve hürriyetleri adına itiraz edilmelidir. Uygulanan yasak kanunsuz olduğu için, sona erdirmek daha da kolay olmalı.
Pek çok defa ifade etmeye çalıştığımız üzere, yasağın sona ermesi için ödenmesi istenen 'siyasî bedel'i ödemeye aday siyasetçiler gerekli. Başbakan, geçmiş yıllarda İstanbul'da yaptığı (Birlik Vakfı'nın toplantısı) bir konuşmada (başta imam hatip liselerinin önünü tıkayan 'katsayı' adaletsizliği ve dolayısı ile başörtüsü yasağı konusunda) "Bedel ödemeye hazır değiliz" demişti. İşte, gerek başörtüsü yasağının sürmesi ve gerekse meslek liselerinin önünü tıkayan uygulamalarda bu 'itiraf'ın payı var. Çünkü Türkiye'de iş yapmak isteyenden mutlaka 'bedel' ödenmesi istenir. "Bedel ödemeye hazır değilim" diyen siyasetçinin iş yapması neredeyse imkânsız hale gelir ki, yakın tarihimiz de buna şahittir.
Yasağın hâlâ devam ediyor olması, hükûmetin kararsız olmasından kaynaklanıyor. İlk günden itibaren kararlı ve istikrarlı bir tavır sergilenmiş olsaydı yasak çoktan sona ererdi. Önce 'toplumsal mutabakat' dendi, sonra bu beyan bir yana bırakılarak 'kurumsal mutabakat' sözleri sarfedildi. Aradan yıllar geçti ve "Biz bu işi yeni bir anayasa hazırlayarak halledeceğiz" denildi.
Yasakçılar buna da itiraz edince bu defa, 'Simge de olsa yasaklanamaz' beyanları geldi. Tam bu konu tartışılırken bu defa da "Türbana özgürlük için yeni anayasayı beklemeye gerek yok. Mutabık kaldığımız bir cümleyle beraberce bu çözülür" sözleri duyuldu. (Star, 17 Ocak 2008)
Çok kısa sürede bu birbirinden bu kadar farklı beyanlarla hangi problem çözülebilir? Hükûmet önce kararını tam olarak versin ve bu anlamsız yasağı sona erdirsin.
Her hangi bir kanuna dayanmayan, fakat 'fiilen' uygulanan bu yasak, yine 'fiilen' sona erdirilebilir. Bir kelime ile sona erdirilecekse ki erdirilebilir, bu kelime 'siyasî irade' kelimesi olsa gerek. Milletten alınan yetkiye dayanılarak bu 'irade' ortaya konulsun ve kanunsuz yasak sona ersin.
19.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|