Hatırlayanlar olacaktır; MHP lideri, sırf Apo da öyle diyor diye "demokratik cumhuriyet" sözünün kullanılmasına karşı çıkmış ve bu konuşmalarında bu ifadeye yer verenlere mâlûm üslûbuyla çok sert tepki göstermişti.
Bundan bir ay önce Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt da bu yaklaşımla örtüşen son derece ilginç bir "itiraf"ta bulunarak şöyle dedi:
"1984'ten bu yana ortaya çıkan mücadelede bazı imkânları elimizden kaçırdık. İnsan hakları, demokrasi, özgürlük, barış gibi. Şimdi bunları terör örgütü kullanıyor. İnsan hakları terör haklarına dönüştü. Bu kavramlar elimizden çıktığı için kendimizi savunmaya çalışıyoruz. Bizi insan haklarını dikkate almayan, barıştan nefret eden bir konuma sokuyorlar." (Sabah, 12.12.07)
Bu anlaşılması çok zor ve tuhaf yaklaşımın tezahürlerini, Genelkurmay'ın değişik zamanlarda yaptığı açıklamalarda da görmek mümkün.
Asker, demokrasi, özgürlük, barış taleplerinin arkasında hep terör örgütünü ve iç tehdit olarak değerlendirdiği diğer unsurları görme kompleksine kapıldığı şeklinde bir görüntü veriyor.
Bu yanlış değerlendirme yüzünden, neredeyse demokrasi, özgürlük, insan hakları, barış gibi kavramlardan bahsetmek dahi yasaklanacak!
Böyle birşey olabilir mi? İnsanlığın en temel, en haklı, en fıtrî taleplerini seslendirmekten daha normal ne olabilir? Ve bu ulvî kavramlar kimsenin tekeline alınamaz. Hele kanlı ve vahşi bir terör örgütünün asla ve kat'a!
Terör örgütü ve başka karanlık yapılanmalar, kendi hesapları için bu kavramları istismara kalkışıyorlarsa, buna verilmesi gereken cevap, söz konusu kavramlardan vazgeçmek değil, tam tersine bunlara daha fazla sahip çıkmak; hak ve özgürlükler alanını onlara bırakmamak olmalı değil mi?
Birileri demokrasiyi, barışı, insan haklarını kendi emelleri için kalkan olarak kullanmak istiyorsa, o kalkanı ellerinden alıp gerçek yüzlerini deşifre etmek çok daha akılcı bir yol değil mi?
Büyükanıt diyor ki: "Bu kavramlar elimizden çıktı. Bizi, insan haklarını dikkate almayan, barıştan nefret eden bir konumda gösteriyorlar."
Niye öyle olsun? Öyle olmak zorunda mı? Bu kavramlar niye bizim askerimizin elinden çıkıp terör örgütünün malı haline gelsin? Ve neden asker "demokrasi, insan hakları, barış düşmanı" olarak gösterilsin? Bunun anlamı var mı?
Büyükanıt'ın teröre karşı yürütülen psikolojik harekâttaki başarısızlığın en önemli sebeplerinden biri olarak gösterdiği bu anlaşılmaz kompleks mutlaka aşılmalı. Ve askerimiz demokrasinin de, hak ve özgürlüklerin de, barışın da samimî ve güçlü koruyucusu olduğunu göstermeyi hedefleyen yeni bir konsept geliştirmeli.
Bu kavramlar, mücadele edilen karşı tarafa bir çırpıda hediye edilebilecek değerler değil.
Tam tersine insanlık tarihi, bir bakıma, hak, özgürlük ve barış için verilen mücadelenin tarihi. "Elimizden çıktı, düşmanımızın eline geçti ve bize karşı kalkan olarak kullanılıyor" diyen bir yaklaşım bu tarihi iyi okuyamamış demektir.
Terörü yok etmenin de, demokrasiye, hak ve özgürlüklere ve barışa samimiyetle ve kararlılıkla sahip çıkmaktan başka sağlam bir yolu yok.
Ki, terörün en düşmanı da demokrasi, hak ve özgürlükler ve barış gibi kavramlar değil mi?
19.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|