Tıpkı anayasa gibi yıllardır sürüncemede olan 301 meselesinde de hükümet nihayet hareketlenir gibi oldu, ama tablo henüz flu.
Ve galiba anayasadaki tutukluk 301'de de söz konusu. Nitekim Adalet Bakanı, hazırladıkları teklifi Bakanlar Kuruluna sunacaklarını, ardından teklifin Meclise geleceğini söyledi, ama kabine toplantısından böyle bir karar çıkmadı.
Hükümetin içinde bir anlaşmazlık mı var?
Önceki AKP hükümetinde Adalet Bakanı iken 301 konusunda kararlı bir şekilde ipe un sermesiyle bilinen Cemil Çiçek, yeni hükümette de bu engelleyici tutumunu sürdürüyor mu?
301'in değişmesine karşı çıkan başka bakanlar da var mı? Kabinede kim ne düşünüyor?
Mâlûm, 301 meselesi senelerdir gündemde. Eski TCK'nın 159. maddesi olarak, canını yakmadığı gazeteci, yazar ve fikir erbabı bırakmayan bu madde, kanunun yenilenmiş haline küçük rötuşlarla ve 301 numarasıyla taşındı.
Bu rötuşların amacı güya maddeyi düzeltip, ifade özgürlüğü önünde engel olmaktan çıkarmaktı. Ama öyle olmadı. Ve madde yeni haliyle yürürlüğe girdikten sonra da, kısa zamanda kabarık bir "301 mağdurları" listesi oluşuverdi.
Hrant Dink'in geçen yıl bugünlerde, üstelik 301'den yargılandığı bir süreçte katledilmesi, maddeyle ilgili tartışmaları farklı bir boyut ve düzleme taşıdı. Öyle ki, "Dink'in katili 301" yorumları yapılabildi.
Ama bu müessif olay bile hükümeti 301 sorununa çözüm bulmak için harekete geçirmeye kâfi gelmedi. Adalet Bakanı sıkıştığı noktada, iki ay önce anayasa için yaptığı gibi, topu "sivil" örgütlere attı. Ne var ki, bu örgütler içinde, konuyla doğrudan ilgili olan, hak ve özgürlük mücadelesi için teşkil edilen kuruluşlar yoktu.
Çözüm bulmaları istenen örgütler ise üçe bölündü: Maddenin düzeltilmesini isteyenler; kalkmasından yana olanlar; aynen korunmasını, hattâ daha da ağırlaştırılmasını savunanlar.
Ondan sonra da Adalet Bakanı, "Bakın, konuyu havale ettiğimiz sivil toplum temsilcileri dahi uzlaşamıyorlar, biz ne yapalım?" deyip aradan sıyrılma gibi bir yaklaşım ortaya koydu.
Ve bugünlere böyle geldik. Ama yeni hükümet üzerinde içeriden ve AB'den gelen "Savsakladığın reformları artık daha fazla geciktirme" baskısının artması ve bu çerçevede 301 için yıllardır dile getirilen çözüm taleplerinin yoğunlaşması, iktidarı harekete geçmeye zorladı.
Ama görünen o ki, tutukluk yine sürüyor.
Adalet Bakanlığının 301 için öngördüğü teklifin hâlâ resmen açıklanamaması ve medyaya yansıyan metinler birbirini tutmazken çelişkili haberlerin çıkması, doğrusu anlaşılır gibi değil.
Meselâ, metindeki "Türklük" ifadesi kalıyor mu, yoksa "Türk milleti" olarak değişiyor mu?
Ya da 301 dâvâlarının açılmasını Adalet Bakanlığı iznine bağlayan eski sisteme mi dönülüyor, yoksa son anda bundan da mı vazgeçildi?
Ve suç unsurunun teşekkülü için metne "kasıt" ibaresinin ilâvesi pratikte neyi değiştirecek?
Bu tablo gösteriyor ki, 301 tartışması şimdiye kadar olduğu gibi yine bir fâsit dairenin içine hapsolacak. Kelime oyunları, küçük rötuşlar ve gelgitlerle zaman ve enerji kaybetmeye devam edeceğiz. Ve sorun büyüyerek devam edecek.
Zaten 301 tümüyle kalkmadan çözüm hayal.
10.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|