Demokrat Parti, mâlûm sebeplerle dibe vurduğu bir noktada gerçekleştirdiği 4. Olağanüstü Kongrede genel başkanıyla yönetim organlarını yenileyerek taze bir başlangıç yaptı.
Kongredeki katılım ve aday çokluğu, herşeye rağmen tabandaki dinamizmin bir işaretiydi.
Gerek adaylar, gerekse delegeler tarafından özeleştiri bağlamında dile getirilen tesbitler ise, partinin niye bu noktaya geldiğinin çok doğru ve isabetli bir şekilde okunup teşhis edildiğinin ifadesiydi. Akıl için bir olan yolun DP tabanınca da görülmüş olması zaten beklenen birşeydi.
Teşhis doğru konulunca, tedavinin de yolu açılmış olacaktı. Ve kongre, galiba bu yolu açtı.
Genel başkanlığa seçilen Süleyman Soylu, teşkilâttan gelen, çekirdekten yetişme bir "kökten demokrat." Partinin başına paraşütle inmediği gibi, zor zamanlarda partisini terk ederek başka adreslere koşanlardan da değil. Çile ve cefa çekerek, emek vererek bu noktaya geldi.
Kongrede Genel Başkanla birlikte Genel İdare Kurulunun da ciddî anlamda yenilendiği ve yeni kurulun kayda değer bir gençleşme dinamizminin işaretlerini verdiği dikkatleri çekiyor.
Ama bu gençleşme öyle sun'î medya rüzgârlarıyla değil, partinin kendi dinamiklerinden beslenen sağlıklı bir gelişme olarak görünüyor.
Soylu'nun seçildikten hemen sonra yaptığı konuşmada verdiği en önemli mesajlardan biri, Türkiye'nin siyasette yeni bir alternatife ihtiyacı olduğunu vurgulaması.
Gerçekten de öyle. O kadar ki, geçenlerde iktidar partisinin Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat bile muhalefet boşluğundan yakınarak, bu eksikliği dahi kendilerinin tamamlamak zorunda kaldıklarını ifade etmişti.
CHP'nin muhalefeti, toplumun geniş kesimlerinde olumlu bir karşılık bulamazken, bu partinin kendi tabanında bile çatlaklara yol açıyor.
MHP de aynı durumda. Katı devletçi ve ulusalcı söylemleri, bu partiyi de, asıl yeri olan marjinal konuma mahkûm ediyor. Ve aynı durum, tersinden DTP için de ziyadesiyle geçerli.
Durum böyle olunca, Türkiye'nin AKP karşısında ciddî, tutarlı ve sağlıklı bir alternatife duyduğu ihtiyaç daha da belirgin bir hale geliyor.
Ve DP, temsil ettiği çizgi itibarıyla bu ihtiyaca cevap verme konumuna en yakın olan parti.
Eğer 22 Temmuz öncesinde yapılan, toplumda ve parti tabanında büyük infial uyandıran hataların izlerini siler; yönetimle taban arasındaki kopukluğu ortadan kaldırır; parti içi demokrasiyi sağlıklı şekilde işleterek tabandaki dinamizmi tepeye yansıtır ve AKP karşısında yıkıcı değil, pozitif bir muhalefet sergileyerek topluma güven verebiliirse, aranan alternatif DP olabilir.
Siyasetin tecrübeli ve duayen isimlerince dikkat çekildiği gibi, AKP'ye karşı yapılacak muhalefet bu partiyi körü körüne kötüleme esasına bina edilirse toplumda karşılık bulamaz. Ama çıtayı hak ve özgürlüklerde, demokraside, AB sürecinde daha ileri adımlar atmak olarak belirleyen ve dar gelirli kesimlerin haklarını savunarak AKP'yi bu noktalardan sıkıca denetleyen bir muhalefet stratejisi, DP'yi hedefine ulaştırır.
Tabiî, öncelik, evvelâ iç toparlanmayı başarıp, kırılıp dökülenleri tekrar bir araya getirmek.
Soylu'yu ve yeni DP yönetimini kutluyor, zor, ama önemli görevlerinde başarı diliyoruz.
09.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|