Şeyh, müridleriyle birlikte sık sık tebliğ, vaaz ü nasihat faaliyetlerinde bulunur. Her uğradıkları mü'minler sofra kurarlar. Şeyh, bir iki lokma alır, "Elhamdülillah!" der. Müridler de mecburen bırakır.
Bir, iki, üç, beş, derken yeni müridlerden birisinin canına tak eder. Dere kenarından geçerken şeyhine, "Bir daha iki lokmadan sonra 'Elhamdülillah' dersen, şu sopayla seni fena halde haşlarım!" demiş.
Yine bir dâvette, alışkanlık hali "Elhamdülillah!" demiş. Mürid:
"Derede billah!" diye hatırlatma yapmış. Şeyh:
"Yeniden Bismillah!" diyerek yemeye başlamış!
Bazı muhterem okuyucularımız, "Ne zaman yazmaya başlayacaksın?" diyerek, "derede billah"ı hatırlattı. Yeniden Bismillah, dedik.
***
Kur'ân kâinatın yazılışı; kâinat Kur'ân'ın açılımıdır. Kur'ân'da her bir cümle bir âyettir. Âyet delil/belge, yol gösteren demektir. Molekül, hücre, uzuv, unsur, hayvan, taş, hava, su, ateş, güneş, yıldız-bütün varlıklar-hakikate ulaştıran tekvinî/kevnî/oluşumlara dair âyetlerdir.
Her varlık hem yapısı, hem de hal diliyle Yaratıcısını zikrederek anlatır. Diğer taraftan varlıklar insanlara ders verir, delil, yani yol gösterir. Sineğin verdiği dersi anlayan Bediüzzaman, nefsiyle girdiği diyaloğu şöyle aktarır:
"Mehâsiniyle mağrur olan nefsime dedim ki: 'Sen birşeye mâlik değilsin, nedir bu gururun?' Dedi ki: 'Madem mâlik değilim, ben de hizmetini görmem' Dedim ki: 'Yâhu, bu sineğe bak. Gayet küçücük zarif elleriyle kanatlarını, gözlerini siler süpürür. Her işini görür. Sen de lâakal onun kadar vücuduna hizmet etmelisin' diye iknâ ettim. Takdis ederiz o Zâtı ki, bu sineğe nezafeti ilhamen öğretir, bana da üstad yapar. Ben de onunla nefsimi ikna ve ilzam ederim."1
Kediler, "Ya Rahim, ya Rahim!" diyerek zikir; karıncalar cumhuriyetperverlik, çalışkanlık; arılar iktisat, kanaat; yaban kazları ittihat (birlik/beraberlik), cemaat şuuru dersini verir. Yaban kazlarının göç sırasındaki düzenli uçuşları muhteşem bir ittihat dersi verir:
- "V" şeklinde uçulduğunda, her kaz, kanat çırptığında arkasındaki kazı kaldıran bir hava akımı oluşturur. Böylece kaz grubu, birbirlerinin kanat çırpışları sonucu ortaya çıkan hava akımını kullanarak uçuş menzillerini yüzde 70 oranında uzatır. Kazlar tek başına gidebilecekleri yolu grup halinde neredeyse ikiye katlar.
- Bir kaz, "V" grubundan çıktığı anda uçmakta güçlük çeker. Çünkü diğer kazların oluşturduğu hava akımının dışında kalır. Ve ekseriyetle gruba geri dönüp yoluna bu şekilde devam eder.
- "V" grubunun başında uçan kaz, hava akımından yararlanamaz; diğerlerine oranla daha çabuk yorulur. Bu durumda en arkaya geçer ve bu defa hemen arkasındaki kaz öncü olur. Sürekli tekrarlanan bu dönüşümle her kaz, grubun her kademesinde vazife alır.
- Uçuş hızı yavaşladığında gerideki kazlar, daha hızlı gitmeleri için öndekileri bağırarak uyarıyor.
- Gruptaki bir kaz hastalanırsa ya da bir avcı tarafından vurulursa; düşen kaza yardım etmek üzere gruptan iki kaz ayrılır ve korumak üzere yanına giderler. Tekrar uçabilene veya ölümüne dek başında beklerler. Daha sonra kendilerine başka bir kaz grubu bulurlar. Hiçbir kaz grubu, kendilerine iltihak edenleri reddetmez.
- "Uçan kazlar cemaat olmuş, kazlar kadar olamadık!" diye hayıflanmaktansa, "Allah'ın ipine hep birlikte sımsıkı sarılın!" âyetine kulak vermeli.
Üç elif ittihad etmezse, üç; birleşse 111 kuvveti var. Dört kere dört ayrı ayrı olsa, on altı, "kardeşlik, maksat ve vazifede" birleşse 4444 değerinde olur. İhlâsın sırrıyla omuz omuza veren on altı kardeşin kıymet ve kuvvet-i mâneviyesi dört binden geçtiğini gösteren birçok tarihi olay var. Bu sırrın sırrı nedir?
"Hakikî, samimî bir ittifakta herbir fert, sair kardeşlerin gözüyle de bakabilir ve kulaklarıyla da işitebilir. Güya on hakikî müttehid adamın herbiri yirmi gözle bakıyor, on akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda mânevî kıymeti ve kuvvetleri vardır."2 İşte birlik ve beraberliğin harika gücü!
Burada bir inceliğe dikkat etmemiz gerekir: Her meselede ittihat etmemiz mümkün değil, şart da değil. "Maksatta ittihat, vazifede ittifak" etmeli. Bu harika sırrı eğer grup/cemaat olarak gösterebilsek harika sonuçlar almayacak mıyız?
Kubbeli yapılarda câmit/katı taşlar omuz omuza vererek düşmekten kurtuluyor, kazlar harika dayanışma ile yol alıyor. Taşlar, kazlar kadar da mı olamayacağız?
Dipnotlar: 1- Mesnevî-i Nuriye, s. 69.; 2- Lem'alar, s. 165
09.01.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|