Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

ÂYET-İ KERİME MEÂLİ

De ki: Bu pek büyük bir haberdir. Siz ise ondan yüz çeviriyorsunuz.

Sâd Sûresi: 67-68

19.01.2008


HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ

Yapılması en zor olan amel şu üç şeydir: 1- Her hal üzere Allah'ı zikretmek, 2- Aleyhinde de olsa adaletli davranmak, 3- Müslüman kardeşine maddî yardımda bulunmak.

Câmiü's-Sağîr, c: 1, no: 586

19.01.2008


Kerbelâ hadisesinin kaderî yönü

Amma kader nokta-i nazarında feci âkıbetin hikmeti ise: Hasan ve Hüseyin ve onların hanedanları ve nesilleri, mânevî bir saltanata namzet idiler. Dünya saltanatı ile mânevî saltanatın cem'i gayet müşküldür. Onun için onları dünyadan küstürdü, dünyanın çirkin yüzünü gösterdi-tâ, kalben dünyaya karşı alâkaları kalmasın.

Onların elleri muvakkat ve surî bir saltanattan çekildi; fakat parlak ve daimî bir saltanat-ı mâneviyeye tayin edildiler. Âdi valiler yerine, evliya aktablarına merci oldular.

Üçüncü Suâliniz: "O mübarek zatların başına gelen o feci, gaddârâne muamelenin hikmeti nedir?" diyorsunuz.

Elcevap: Sabıkan beyan ettiğimiz gibi, Hazret-i Hüseyin'in muarızları olan Emevîler saltanatında, merhametsiz gadre sebebiyet verecek üç esas vardı:

Birisi: Merhametsiz siyasetin bir düsturu olan, "Hükûmetin selâmeti ve âsâyişin devamı için eşhas feda edilir."

İkincisi: Onların saltanatı unsuriyet ve milliyete istinad ettiği için, milliyetin gaddârâne bir düsturu olan, "Milletin selâmeti için herşey feda edilir."

Üçüncüsü: Emevîlerin Hâşimîlere karşı an'anesindeki rekabet damarı, Yezid gibi bazılarında bulunduğu için, şefkatsiz bir gadre kabiliyet göstermişti.

Dördüncü bir sebep de, Hazret-i Hüseyin'in taraftarlarında bulunuyordu ki, Emevîlerin, Arap milliyetini esas tutup sair milletlerin efradına "memâlik" tabir ederek köle nazarıyla bakmaları ve gurur-u milliyelerini kırmaları yüzünden, milel-i sâire Hazret-i Hüseyin'in cemaatine intikamkârâne ve müşevveş bir niyetle iltihak ettiklerinden, Emevîlerin asabiyet-i milliyelerine fazla dokunmuş, gayet gaddârâne ve merhametsizcesine, meşhur faciaya sebebiyet vermişlerdir.

Mezkûr dört esbab, zâhirîdir. Kader noktasından bakıldığı vakit, Hazret-i Hüseyin ve akrabasına, o facia sebebiyle hasıl olan netâic-i uhreviye ve saltanat-ı ruhaniye ve terakkiyât-ı mâneviye o kadar kıymettardır ki, o facia ile çektikleri zahmet gayet kolay ve ucuz düşer. Nasıl ki bir nefer, bir saat işkence altında şehid edilse, öyle bir mertebeyi bulur ki, on sene başkası çalışsa ancak o mertebeyi bulur. Eğer o nefer şehid olduktan sonra ona sorulabilse, "Az birşeyle pek çok şeyler kazandım" diyecektir. Mektûbât, s. 58-59

Lügatçe:

nokta-i nazar: Bakış açısı.

cem': Toplamak, biraraya getirmek.

saltanat-ı mâneviye: Mânevî sultanlık, saltanat.

aktâb: Velilerin üzerinde tasarruf edebilen büyük mürşidler, kutuplar.

merci: Kaynak.

gaddârâne: Zalimcesine, hiddet ederek.

eşhas: Şahıslar.

unsuriyet: Irkçılık.

an'ane: Gelenek.

memâlik: Memluk olanlar, köleler.

gurur-u milliye: Millî gurur.

milel-i sâire: Diğer milletler.

müşevveş: Karmakarışık, düzensiz.

asabiyet-i milliye: Irkçılık damarı.

esbab: Sebepler.

zâhirî: Görünüşte, görünüşe ait.

netâic-i uhreviye: Ahirete ait neticeler.

terakkiyât-ı mâneviye: Mânevî ilerleme, yükselme.

19.01.2008


Rusya mektubu

Elhamdülillah, duâlar hürmetine Rusya'da hizmetler devam ediyor. Risâle-i Nur'daki hakikatlar buralarda da tahakkuk ediyor. Nurlar her tarafta yayılıyor, neşrediliyor, geniş dairelerde fütuhat yapıyor, dosta düşmana kendini okutturuyor. Lehinde-aleyhinde her tarafta gazetelerde, en çok okunan dergilerde, Rusya'nın internet sitelerinde makaleler yazılıyor. Rusya'da bir kısım risâlelerin yasaklanması, aksine onların yayılmasına, bilinmesine, ilânâtına vesîle oluyor. Her meslekten Müslüman kardeşler, hatta Hıristiyanlar bile onu müdafaa ediyorlar.

Müdafaa edenlerden 3-4'ünü aktaralım:

Rusya'da, hergün binlerce kişinin girdiği meşhur "Portal Kredo" internet sitesi, senenin en mühim 10 hadisesi içinde bir de Risâle-i Nur'a ait mahkemeyi kaydetmiş. Sitenin başkanı, "dairevî masa" toplantılarında gazeteci ve muhabirlerle mecliste Risâle-i Nur'dan vecizeler söyleyerek demiş ki: "Devletimiz Rusya'nın, bu kitapları yasaklamak degil; aksine, anarşilikten kurtulmak ve diyalog için bu eserlerden istifade etmesi vaciptir. Hatta insanın bu eserlere ekstremist demeye bile dili dönmüyor" Siteye Üstad'ın resmini, hayatından bazı kısımları ve "müsbet hareket"e ait mektupları koymuşlar. Devamlı Nurlara, Üstad'a ait makaleler neşrediyorlar.

İstanbul'daki Bediüzzaman Sempozyumu'na iştirak eden Gazeta redaktörü Kevorkova, sempozyumdan çok etkilenmiş. Gazetesinde tesirli ve güzel bir makale yazmış.* Moskova'da Türkiye Elçisiyle görüşmüş. Çok müsbet cevap almış ve gazetesinde yazmış. Ve bu hanım, kendisine yapılan çokça tazyikata bakmayarak Üstad ve Nurlar hakkında makaleler yazıyor.

Rusya Müftüsü Ravil Gaynuddin, Rusya İlimler Akademisi'ne, Dil Enstitüsü'ne ve Psikoloji Enstitüsü'ne tafsilatlı büyük bir mektup yazmış ve "Sizin mütehassıslar, İslâm âleminde ve dünya mikyasında tanınmış kitaplar hakkında nasıl yanlış rey veriyorlar?" diye sormuş.

Rusya Müftüsünün muâvini Polosin (Rus), mahkemeye ait meselelerle ilgili "Müslüman mü'minlere ve hatta Hıristiyanlara heyecan veren hâdise" başlıklı bir makale yazmış.

Tataristan Cumhurbaşkanı Müşaviri, mahkemeye, savcılığa yazdığı mektubunda "Ben bu kitapları okudum ve hiçbir ekstremizm konusu görmedim" diye geniş cevap vermiş.

Hizmetler her tarafta şevkle devam ediyor. Kaleningrad şehrinde yeni bir askerî bölgede ders koyulmuş. Orada Albay kumandan derslerin devamını rica etmiş.

Petersburg'da ve başka şehirlerde de sayısız hizmetler var.

Estonya'da (Baltık ülke) bin tane Estonca Kur'ân meâli basılmış. Bir günde hepsi satılmış. Cumhurbaşkanı "Ne kadar ihtiyaç varsa basılsın" demiş.

Cenâb-ı Hak imanımızı, gayretimizi, cesaretimizi arttırsın, istikamet üzere etsin, muhafaza etsin! Âmin!

* 13 Ocak 2008 tarihli Yeni Asya'nın Lâhika sayfasında yayınlandı (Editör)

Fahreddin Talay

19.01.2008


BİR KISSA, BİN HİSSE

Mehmet Akif Ersoy gençlik yıllarında sabah namazını uzun süre Sultan Ahmed Camiinde kıldı. Bu yıllarda bir gün, sabah namazına kendisinden önce bir yaşlı zatın gelmekte olduğunu fark eder. Ve bundan böyle sabahları camie daha önce gelmek için gayret eder. Fakat ne kadar erken davranmış olursa olsun; bu zatı hep kendisinden erkence camie gelmiş, gözyaşlarını silerken bulur.

Bir gün yaklaşıp selâm verir ve kimlerden olduğunu sorar. Yaşlı zat içini çekerek şöyle anlatır:

"Ben Osmanlı Ordusunda bir binbaşı idim. Bir gün annem ve babam aniden ölüverdiler. Mal, mülk, çiftlik ortada kalakaldı. Ailemizde benden başka ilgilenecek kimse yoktu. Ben de istifa etmek için sadarete dilekçe verdim. Kabul olmadı. Tekrar dilekçe verdim, yine reddedildi.

"Bu defa padişaha gittim ve durumun aciliyetini bildirdim. İstifamı padişah da kabul etmedi. Fakat ben tekrar ve ısrarla istifa etmem gerektiğini bildirince, Padişah sadaret makamına: 'Biz onu istifa ettirdik..' diye ferman göndermiş.

"Nihayet istifam kabul edildi ve babamdan kalan malın, mülkün, çiftliğin başına geçtim. Bir gün bir rüya gördüm. Rüyamda Peygamber Efendimiz (asm) Osmanlı Ordusunu teftiş ediyordu. Her tabur komutanıyla birlikte Peygamber Efendimiz'in (asm) mübarek huzurlarından geçiyordu. Komutansız bir tabur geldi. Bu benim taburumdu.

"Peygamber Efendimiz (asm): 'Bu taburun komutanı nerede?' diye sordu. Padişah: 'Onu istifa ettirdik ya Resûlallah!' diye cevap verdi.

"Bu defa Peygamber Efendimiz de: 'Senin istifa ettirdiğini biz de istifa ettirdik' buyurdu.

"O gün bu gündür ağlarım. Ağlarım da, O Yüce Nebînin (asm) o eşsiz teveccühünü kaçırdığıma yanarım! Fakat çarem yok ki, geri döneyim!"

Süleyman KÖSMENE

19.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri