Önce 7 Ekim'deki Gabar Dağı saldırısında 13 şehit... Ardından, 19 Ekim'de Dağlıca saldırısında 12 şehit ve 8 esir...
Geçtiğimiz ay bugünlerde başlayan ve fasılalarla hâlâ devam etmekte olan sınırötesi operasyonları tetikleyen hadiseler bunlardı.
Harekât tezkeresi, bu saldırılar sonrası teröre karşı kamuoyu tepkisinin tekrar zirveye çıktığı sıcak bir atmosferde Meclisten geçirildi.
İki ay geçmeden de operasyonlar başladı.
Ancak Gabar ve Dağlıca saldırılarının arkaplanıyla ilgili olarak, o günlerde bir parça gündeme gelen, ama bilâhare "unutulan" ya da Dağlıca olayında olduğu gibi askerî mahkemenin koyduğu yayın yasağı sebebiyle devam ettirilemeyen "kamuoyu sorgulaması" epeyce tavsadı. Ve konu gündemden düştü.
Çünkü bir defa toplum olarak bu tür "netameli" sorgulamalara pek alışık değiliz. Hele işin içerisinde asker faktörü varsa, üzerine gitmek, doğrusu her babayiğidin harcı değil.
İkincisi, sürekli gündem değiştirerek kafaları karıştırmakta ve yeni gündemlerle öncekileri kısa sürede unutturmakta mahir bir medyamız var. Toplumun "balık hafızalı olmak" şeklinde nitelenen zaafı da buna eklenince...
Bunların üzerine bir de yayın yasağı ile getirilen "karartma" uygulaması geldiğinde sonuç, haliyle o konunun gündem dışına çıkması oluyor.
Hatırlayanlar olacaktır; Dağlıca baskınında kaçırılan sekiz askerle ilgili olarak evvelâ hükümetin girişimiyle bir yayın yasağı konulmuş, ama bu yasak Danıştay tarafından kaldırılmıştı.
Bilâhare aynı yasak askerî mahkeme kararıyla tekrar yürürlüğe konuldu; bu defa hiç kimseden ses sedâ çıkmadığı gibi, yasağı kaldırmaya yönelik herhangi bir girişim de olmadı. Böylece yasak amacına ulaşmış oldu.
Derken, esir askerler, Amerikalıların başrolde olduğu ve yeni soru işaretlerine yol açan garip bir seremoni ile serbest bırakılıp Türkiye'ye getirildi; askerî yetkililere teslim edildi.
Böylece günlerdir evlâtlarından iyi haber bekleyen aileler rahat bir nefes aldılar. Ama bu sevinç kısa sürdü. Çünkü Genelkurmay açıklamasında "tekrar birliklerine katıldıkları" bildirilen askerler sorguya alınıp tutuklandı.
Sonraki süreçte, hadisenin ne şekilde cereyan ettiği ile ilgili olarak, yargılanan askerlerin ve sorumlu komutanın ifadelerine istinaden, mutlaka aydınlatılması zorunlu iddialar içeren haberler çıktı. Özellikle Taraf gazetesinin dikkat çektiği noktalar ve cevap bekleyen sorular hayli ciddî bir gündem oluşturmaya başladı.
Ve tam bu noktada, söz konusu yayınlar için, evvelce askerî mahkeme tarafından konulan yayın yasağının sürdüğü uyarısında bulunuldu ve "âdil yargılamayı etkileme girişimi" olarak nitelenen yayınlar hakkında ilgili savcılıklara suç duyuruları yapıldığı bildirildi.
Konuyla ilgili açıklamaya göre, yasağı koyan mahkeme, 1 Şubat'ta yapacağı duruşmada, koyduğu yayın yasağının devam edip etmeyeceğini de görüşüp karara bağlayacak.
Bakalım, ne karar verecek? Ve bakalım, şimdiye kadarki yayınlarla zihinlerde oluşan ve biriken sorular cevaplarını bulabilecek mi?
Umalım ki, hukuk ve şeffaflık galip gelsin.
18.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|