Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

ÂYET-İ KERİME MEÂLİ

O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir; Onun kudreti her şeye galiptir ve O çok bağışlayıcıdır.

Sâd Sûresi: 66

18.01.2008


HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ

Saflarınızı düz tutunuz ki, kalbleriniz de düz olsun. Aranızda boşluk bırakmayınız ki, birbirinize karşı merhametli olasınız.

Câmiü's-Sağîr, c: 1, no: 585

18.01.2008


Keyfî kanunlara taraftar değiliz

Herbir hükûmette muhalifler var. Âsâyişe ilişmemek şartıyla, kanunen onlara ilişilmez. Ben ve benim gibi dünyadan küsmüş ve yalnız kabrine çalışanlar, elbette bin üç yüz elli senede, ecdâdımızın mesleğinde ve Kur'ân'ımızın daire-i terbiyesinde ve her zamanda üç yüz elli milyon mü'minlerin takdis ettiği düsturlarının müsaade ettiği tarzda hayat-ı bâkiyesine çalışmayı terk edip, gizli düşmanlarımızın icbarıyla ve desiseleriyle, fâni ve kısacık hayat-ı dünyeviyesi için, sefihâne bir medeniyetin ahlâksızcasına, belki bir nevî bolşevizmde olduğu gibi vahşiyâne kanunlara, düsturlara tarafdar olup onları meslek kabul etmekliğimiz hiç mümkün müdür? Ve dünyada hiçbir kanun ve zerre miktar insafı bulunan hiçbir insan bunları, onlara kabul ettirmeye cebretmez. Yalnız o muhâliflere deriz: Bize ilişmeyiniz, biz de ilişmemişiz.

İşte bu hakikate binaendir ki; Ayasofya'yı puthane ve Meşîhatı kızların lisesi yapan bir kumandanın keyfî kanun namındaki emirlerine fikren ve ilmen taraftar değiliz. Ve şahsımız itibarıyla amel etmiyoruz.

Ve bu yirmi sene işkenceli esaretimde eşedd-i zulüm şahsıma edildiği halde siyasete karışmadık, idareye ilişmedik, âsâyişi bozmadık. Yüz binler Nur arkadaşım varken, âsâyişe dokunacak hiç bir vukuâtımız kaydedilmedi. Ben şahsım itibarıyla hiç hayatımda görmediğim bu âhir ömrümde ve gurbetimde şiddetli ihanetler ve damarıma dokunduracak haksız muâmeleler sebebiyle yaşamaktan usandım. Tahakküm altındaki serbestiyetten dahi nefret ettim. Size bir istidâ yazdım ki, herkese muhâlif olarak ben beraatimi değil, belki tecziyemi talep ediyorum ve hafif cezayı değil, sizden en ağır cezayı istiyorum. Çünkü, bu emsalsiz, acip zulmî muâmeleden kurtulmak için, ya kabre veya hapse girmekten başka çarem yok. Kabir ise, intihar câiz olmadığından ve ecel gizli olmasından şimdilik elime geçmediğinden, beş altı ay tecrîd-i mutlakta bulunduğum hapse râzı oldum. Fakat, bu istidâyı mâsum arkadaşlarımın hatırları için şimdilik vermedim.

Şuâlar, s. 342

Lügatçe:

sefihâne: Gayrimeşru eğlencelere dalarak.

hayat-ı bâkiye: Sonsuz hayat, ahiret.

Meşîhat: Diyanet işleri dairesi.

eşedd-i zulüm: Çok şiddetli zulüm.

tahakküm: Baskı, hükmetme, istibdat.

istidâ: Dilekçe.

tecziye: Cezalandırma.

tecrîd-i mutlak: Tek başına, hücre hapsi.

Bediüzzaman Said NURSÎ

18.01.2008


Kaylûle (öğle uykusu) - 2

Uyku uzmanları, gün içinde dinlenme imkânı bulamayan personelin, diğer zamanlara göre daha çok hata yapma ihtimali bulunduğunu söylemektedir. Uzmanlara göre, çalışanlar, kendilerini uykusuz/uykulu hissettiklerinde önemli görevleri yerine getirmeye çalışmamalıdır. Uzmanlar, kişilerin kendilerini uykusuz ve yorgun hissetmeleri durumunda bir ara verip kısa süreli de olsa şekerleme yapmalarını en iyi şey olarak belirtiyorlar. Böyle durumlarda çalışanların ihtiyacı olan şeyin sadece 20 dakikalık bir dinlenme olduğunu söylüyorlar. Uzmanlar böyle bir uygulamanın kişiye ekstra enerji sağlayacağını ve kişinin günün sonuna kadar etkinliğini/verimliliğini arttırabileceğini belirtiyorlar. Fakat aynı uzmanlar bir dinlenme süresinin 20-30 dakikayı aşmaması gerektiği, bu süre aşıldığında bedenin derin uyku moduna geçeceği ve uyanmanın zorlaşacağı konusunda da uyarmaktadır.

Buraya kadar verilen araştırma sonuçlarından ve farklı ülkelerdeki uygulamalardan anlaşıldığı kadarıyla çalışanların gün ortasında 20-30 dakikalık bir dinlenme (mümkünse kısa bir uyku/şekerleme) molası vermeleri, onların verimlerini arttıracak, hataları ve iş kazalarını önleyecek, sağlıklarına önemli katkıda bulunacaktır.

Kaylule, hafızayı güçlendiriyor

Gelen haber mailiyle yetinmeyip bu konuda başka hangi ülkelerde ne gibi araştırmalar yapıldığını merak ettim ve internet üzerinden küçük bir araştırma yaptım. Elde ettiğim bilgiler, mailime gelen haberin doğruluğunu teyid ederken, öğle uykusunun daha başka faydaları olduğunu da gösteriyordu.

Meselâ ABD Harvard Üniversitesi'nin bilim adamlarına göre, gün ortasında uyumak, insan vücudu için çok faydalı. Ayrıca gün içinde 60-90 dakika arasında uyumanın, beyni 8 saatlik bir gece uykusu kadar dinlendirdiği belirtiliyor. Bilim adamları, öğle uykusunun, beyni dinlendirmesinin yanında öğrenme yeteneğini de arttırdığını vurguluyorlar. Buna göre, özellikle öğle uykusunda rüya görme, beynin öğrenme yeteneği üzerinde çok olumlu bir etki yapıyor. Gündüz uykusunun etkilerini araştıran bilim adamları, seçtikleri denekler üzerinde testler uygulamışlar. Araştırmalardan çıkan sonuçlara göre, gündüz 60-90 dakika uyuyanların test sonuçlarının, uyumayanlara kıyasla çok daha başarılı olduğu ortaya çıkmış. Bilim adamları, yaptıkları testler sonucunda gündüz uykusunun hafızayı da güçlendirdiğini belirlemişler. Buna göre, gündüz uyuyanların 24 saat önce öğrendikleri, uyumayanlara kıyasla çok daha kolay hatırlayabildikleri görülmüş. Harvard Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada erkeklerin gündüz uykusuna kadınlardan çok daha yatkın olduğu da ortaya çıkmış.

Almanya

Uyku üzerine araştırma yapan ülkelerden birisi de Almanya. Almanya'nın değişik bölgelerinde açılan yaklaşık 200 uyku araştırma merkezi bulunmaktadır. Bu merkezlerde psikiyatristler, nörologlar, psikologlar, uzman bakıcılar, sosyal psikologlar ve tıbbî asistanlar görev yapmaktadır. Daha çok tıbbî metodlarla uyku rahatsızlıklarını araştıran ve tedavi yöntemleri geliştiren hastahane mahiyetindeki bu araştırma merkezlerinde son yıllarda çalışma performansı açısından uykunun rolü ve önemi üzerinde yoğun araştırmalar yapılmaktadır. Bu araştırmalarda öğle uykusunun çalışma hayatı üzerindeki etkilerine dair bulgu ve bilgiler ise özetle şöyledir:

15-30 dakikalık bir öğle uykusu ile,

1- Zihinsel yorgunluk giderilir.

2- Konsantrasyon, faaliyet ve performans artar.

3- İş kazaları azalır.

4- Zaman plânlamasına yardımcı olur (Daha az gece uykusu uyunarak gündüz çalışmaları için ekstra zaman kazanılmış olur.)

5- Uzun vâdeli olarak stres gidericidir ve ömrü uzatır.

Uyku üzerine incelemeler yapan bilimadamları, saat 14.00 civarı uyunan öğle uykusunun, günün sonraki bölümlerinin daha zinde geçirilmesi ve gece ihtiyacımız olan uyku süresinin azaltılabilmesi gibi faydaları olduğunu belirtiyorlar. Bilimadamları, öğle uykusunun yarım saatle sınırlanması gerektiğine dikkat çekiyorlar ve "Öğle uykusu; yorgun, enerjisi azalmış vücudun ve beynin soluk almasını sağlıyor. Beynin yıpranmasını önleyici etkisi var; fakat yarım saati geçmemeli. Yoksa gece, uykusuzluğa sebep olur" diyorlar.

Öğle uykuları, özellikle sıcak iklim kuşaklarında yer alan ülkelerde geleneksel bir hâl almış durumda. Özellikle Akdeniz ülkelerinde, öğleden sonra ara veriliyor ve "siesta" adı verilen kısa uykular uyunuyor. (Siesta, altıncı saat demektir. Sabah 6'da kalktıkları varsayılırsa, öğle 12'de uyuyorlar demektir).

Japonya'da ilginç bir uygulama

Son haberimiz ise, uzakdoğudan, kısa zamanda kaydettikleri ilerleme ile her zaman örnek olarak gösterilen Japonya'dan. Japonya'da bazı işyerlerinde öğle vakti uyuyanlara ek ücret ödeniyormuş. Bu uygulama ile işçilerin günün kalan vakitlerinde daha verimli çalıştıkları gözlemlenmiş.

Buraya kadar verilen bilgiler, çoğunlukla kaylûlenin (öğle uykusunun) çalışanlara sağladığı faydalar hakkında idi. Öğle uykusuna sadece çalışanların değil, genç-yaşlı herkesin ihtiyacı vardır. Uzmanlar fırsat ve zaman bulabilen herkesin öğle uykusuna önem vermesini ve alışkanlık haline getirmesini tavsiye etmektedir. Özellikle çocukların küçük yaşlardan itibaren öğle uykusuna alıştırılmaları, onların bedensel ve zihinsel gelişimlerini olumlu yönde etkileyecektir.

(SON)

Erhan AKKAYA

18.01.2008


Şimdi valizleri çıkarma zamanı...

Yollar ve yolcular. Bitmek bilmeyen yollarda tükenen, yorulan yolcular. Her yolculuğa çıkışımızda bir şeyler kıpırdamaz mı kalbimizden? El sallasak da, elden öpücükler göndersek de bastırılamaz bazı duygular. Batan güneşten, kaybolan mehtaptan ibret almayan nefis, yollarda alır dersini. Ebediyetten başka hiçbir şeye razı olmayan lâtifemiz bağırır her yolculukta, dinletmeye çalışır sesini yollarda giden biz yolculara: "Şimdi ayrılıyorsun sevdiklerinden; sanıyor musun sevdiklerin de ayrılmayacak, sen de ayrılmayacaksın bu dünya memleketinden?"

Zevâle doğru akıp giden zaman seyli içerisinde yuvarlanıp giden biz faniler; yokluklar memleketinden eli boş geldik, varlıklar memleketine de eli boş döneceğiz.

***

Her şey yolcu olduğumuzu unutmakla başladı. Bize yolcu olduğumuzu hatırlatan ne varsa örttük onları, görmezden geldik. En başta, her seyahatte kullandığımız valizleri eve gelir gelmez görünmez yerlere sakladık. Belki de yolculuğumuzun en ehemmiyetli meyvesini, yolculuğumuzun bize 'yolcu olduğumuzu hatırlatması' neticesini böylece zayi ettik.

Evlerimizi, menzillerimizi göçecek gibi değil, kalacak gibi dekore etmekteyiz hep. Kendimize, bir gece kalacağı otel odasını olanca varlığıyla süsleyen garip adam gibi acıyorum. Ev sahibi rollerine büründük hemen; tevekkülü bırakıp tedbire başladık. Bize müsaade edilenin dışına çıkıp keyfimize göre hareket ettik. Bütün bunlardan sonra unuttuk yolcu olduğumuzu, 'gurbette sıla hisleri' yaşamaya başladık.

***

Şimdi valizleri çıkarma zamanı. Sarsa bütün benliğimi ebediyet heyecanı. Her an hissetsem damarlarımda kanın delice dolaştığını. Anlasak zerre zerre; duysak, hissetsek her an 'buralı' olmadığımızı. Dünyaya bağlı olanların kalplerini kaplar derin bir sızı. Ve mahveder faniye meftuniyet tüm varlığımızı.

Bilmiyorum nereden girdi 'yerli' sözcüğü lügatimize, şu dünya gurbetinde? Mevcûdât 'yerli' olanlara ünsiyet etmez, dost olmaz; gülümsemez onlara. Güneş sadece misafirlere tebessüm eder, rüzgâr ancak kendini yolcu bilenlerin sıvazlar sırtını. Zira mevcudat da bilir ki, kendini misafir bilenler, yolcu görenler; ancak 'Ev Sahibi'ne boyun eğenlerdir.

Şimdi valizleri çıkarma zamanı. Her seyahat dönüşü görünmez yerlere sakladığım valizimi bu sefer odamın en müstesnâ köşesine koyuyorum. 'Yolcu' olduğumu unutturmak isteyen hevesâtıma 'Hayır!' diyorum böylece. Kalbimi, latifelerimi dünyaya bağlayan bütün bağları kesmek tek tek ve ebediyeti soluklamak ilmek ilmek...

Bizi dünyaya bağlayan, gafletimizi artıran TV'ler, odalarımızın en müstesna köşelerini süslerken (kirletirken); biz de bize yolcu olduğumuzu hatırlatacak, gerçekleri haykıracak valizleri odamızın en müstesna köşelerine koysak ve böylece her hareketiyle bize yolcu olduğumuzu unutturmaya çalışan mimsiz medeniyete bilinçli bir tekme vursak.

Şimdi valizleri çıkarma zamanı. Şimdi yüzü dünyaya dönen lâtifelerimizin yönünü 'Nurlarla' ebede çevirme zamanı.

Zübeyir ERGENEKON

18.01.2008


Durham Üniversitesinde Nursî Konferansı

İngiltere'nin önde gelen üniversitelerinden Durham Üniversitesi, 20-21 Ekim 2008 tarihlerinde "Bediüzzaman Said Nursi Perspektifinde: Yaratıcı, İnsan ve Ölüm" konulu bir uluslararası konferans düzenliyor. Konferans, Nursî'nin perspektifinde yaratıcı-yaratılan ilişkisi ve kaçınılmaz bir son olan ölüm ve fanilik ışığında insan olmanın mânâsını ortaya koyma amacıyla düzenleniyor. Konferans organize heyeti, sanat, felsefe, hümanizm, sosyoloji gibi sosyal bilim dallarında uzman bir çok ilim adamını bir araya getiriyor. Bu konferansta Nursî'nin ilgili konulara ilişkin görüşleri mercek altına alınacaktır.

Konferansta sunulacak tebliğlerin aşağıdaki alt başlıklar çerçevesinde ele alınması beklenmektedir:

* İnsan olmanın ikilemi

* İnsan egosu

* Ölüm ve ölüm endişesi

* Modernite, kişilik, bireyselcilik

* Diriliş ve ahiret

* İnanç ve inançsızlık

* İlâhî irade ve cüz'î irade

* Allah'ın yeryüzündeki bir temsilcisi olarak insan

Konferansa tebliğleriyle katılmak isteyen ilim adamları, tebliğ özetlerini 400 kelimeyi geçmeyecek şekilde en geç 15 Mart 2008 tarihine kadar organizasyon heyetine (Dr. Hasan Horkuc: [email protected]; Dr. Colin Turner: c.p. [email protected]) göndermeleri gerekiyor. Tebliğ özetleri kabul edilenler, 30 Mart 2008 tarihinde ilân edilecektir. Tebliğ özetleri kabul edilenler, en geç 1 Haziran 2008 tarihlerinde tebliğlerini organize heyetine göndermeleri gerekiyor.

Tebliğler İngilizce olarak hazırlanacak ve sunumları 30 dakikayı geçmeyecek şekilde olmalı.

Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi, organizasyon heyetinden Dr. Hasan Horkuc ve Dr. Colin Turner'den alınabilir.

(http://www.nursistudies.com)

18.01.2008


HAZRET-İ OSMAN'IN (ra) ŞEHADETİ

Yahudi asıllı İbn-i Sebe'nin başını çektiği fitne, kaos ve kargaşa ortamı, Hz. Osman'ın (ra) halifeliğini sarsıyordu. Mısır'dan, Kufe'den, Basra'dan kalkıp Medine'ye hücum eden silâhlı çeteler bir ay süreyle halifenin evini kuşatma altında tuttular. Hz. Osman'ın (ra) halifelikten çekilmesini istediler. Hz. Osman (ra) ise, onlarla savaşmak isteyen sahabi arkadaşlarına, Medine'de kan dökülmesine razı olmadığı için izin vermedi.

Medine'de kan dökülmedi; fakat sıkıntıyı Hz. Osman (ra) çekti. Bütün çıkış yollarını kapatan kuşatma, Hz. Osman'ın (ra) günlerce susuz kalmasına yol açtı. Hz. Osman (ra) fitneden Allah'a sığınmış, evine çekilmiş, kendini Kur'ân-ı Kerim okumaya vermişti. Vefatından bir gece önce rüyasında, iki halifesiyle birlikte Resûlullah'ı (asm) gördü ve onun elinden su içti. Allah Resûlü (asm) ona:

"Yarın yanımızda iftarını açarsın" buyurdu.

Hz. Osman (ra) ertesi gün, evinde Kur'ân-ı Kerim okurken, isyancı katiller tarafından şehit edildi. Hz. Aişe (ra) diyor ki:

"Allah Resûlü, bir gün Osman'ı yanına çağırdı. Bir şeyler konuştu. Sonunda Osman'ın omuzuna dokunarak üç kere şöyle dedi:

"Ey Osman! Allah sana halifelik gömleği giydirecek. Eğer münafıklar senden onu çıkartmayı isterlerse, bana kavuşuncaya kadar o gömleği çıkarma!" O gün bu haberi alan Hz. Osman (ra) halifeliğinin en zor günlerini yaşarken bile sabretti. Resûlullah'ın (asm) emrine uydu ve nihayet vazifesi başında şehit edilerek ona kavuştu.

Süleyman KÖSMENE

18.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri