Hepimiz şunu anlamalıyız: Başörtüsü, yalnızca bayanlar için değil; hepimiz için bir imtihandır. Bu ne demektir ve nasıl olur? Başörtüsü kadınlara farz olduğuna göre; erkekler için niye imtihan vesilesi olsun?
Şüphesiz ki, biz bu dünyaya imtihan olmak için gönderildik. Her hâlimiz, her fiilimiz, her sözümüz ile imtihandayız.
Rabbimiz mal verir imtihan eder, mal alır imtihan eder, çoluk-çocuk verir imtihan eder, alır imtihan eder, hürriyet verir imtihan eder, hürriyet alır imtihan eder; başörtüsü ile imtihan eder, başörtüsü yasaklanan çocuğumuzla imtihan eder... Sabrımız, sebatımız, vefamız, mücadelemiz, hizmetimiz, çalışmamız, gayretimiz, doğruluğumuz, hayâmız, iffetimiz ve "örtü"ye sahip çıkıp-çıkmayışımız ile imtihan eder...
İktidar imtihanda, iktidarı destekleyenler imtihanda.
Her halimizle zerre zerre, adım adım, hâl hâl, tavır tavır, söz söz imtihandayız! İlâhî fermanları dinleyelim: "İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece 'İman ettik' demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?"1
"İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?"2
"O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır."3
"Gerçek şu ki, biz insanı karışık bir damla sudan yarattık; onu imtihan edelim diye kendisini görür ve işitir kıldık."4
Hiç şüphesiz "Âhirzaman fitnesinin" hâkim olduğu günümüzde imtihanı kazanmak kolay değildir... Maddî bir gelir, dünyevî, geçici bir makam ve mevkî için açılan basit imtihanlar için günler, aylar, seneler çalışıyor, ter döküyoruz!
Ve unutmayalım: Hayatımızın her ânı için hesap vereceğiz. Bu husustaki âyetleri de takip ediyoruz:
"Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onun mükâfatını görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onun cezasını görür."5
Farkında değil miyiz ki; "Küre-i arzı herc ü merce getiren ve İslâm mukadderatıyla alâkadar olan Cihan Harbinden daha büyük bir hadise ve bu zemin yüzündeki hâkimiyet-i âmme dâvâsından daha ehemmiyetli bir dâvâ, herkesin ve bilhassa Müslümanların başına öyle bir hâdise ve öyle bir dâvâ açılmış ki, her adam, eğer Alman ve İngiliz kadar kuvveti ve serveti olsa ve aklı da varsa, o tek dâvâyı kazanmak için bilâtereddüt sarf edecek.
"Herkesin, iman mukabilinde, bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlarla müzeyyen ve bâkî ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış."6
"De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de, O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir."7
"Şüphesiz rızık veren güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır."8
Dipnotlar: 1- Kur'ân, Ankebût, 2.; 2- A.g.e., Kıyâme, 36.; 3. A.g.e., Mülk, 2.; 4-A.g.e., İnsan, 2.; 5- A.g.e., Zâriyât, 7-8.; 6- Asây-ı Mûsâ, s. 20-21.; 7- Kur'an, Cuma, 8.; 8- A.g.e., Zâriyat, 58.
21.01.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|