Fransa'nın Türkiye aleyhtarı Cumhurbaşkanı Sarkozy, son günlerde gayr-i ahlâkî gönül ilişkileriyle de gündemde. Eşinden ayrıldıktan sonra yeni sevgilisiyle tatil için gittiği Mısır gezisinde verdiği görüntüler hâlâ tartışılıyor.
Aslında bu tartışmanın bizi doğrudan ilgilendiren hiçbir tarafı yok. Ne hali varsa görsün.
Ancak bizdeki bazı yazar-çizer takımının bu görüntüler karşısında yaptığı yorumlar, "laikçi" zihniyetin ahlâkî değerler konusundaki çarpık yaklaşımını da görmemizi sağladığı için ilginç.
Bunlardan biri, Sarkozy'nin o utandırıcı görüntüleri üzerine kaleme aldığı yazıda "Böyle bir başkan istiyorum" diye iç geçirdi. Ona göre gerçek modernlik, çağdaşlık ve içtenlik buydu.
Aradan günler geçti, bir diğeri şunları yazdı:
"Sarkozy sempati duyduğum bir politikacı değil. Ama cesaretine, özel yaşamını yaşarken kimseye ödün vermeyen pervasızlığına hayranlık duymamak olanaksız. Nicolas ile Carla'nın sarmaş dolaş fotoğraflarını gördükçe, ister istemez bunun Türkiye'de mümkün olup olamayacağına takıldı kafam."
İsimlerini vermeyelim, ama her iki yazarın da, kendilerince "büyük gazete" olarak nitelenen mâlûm gazetede yazdıklarını belirtelim.
Aslında bunların hayranlık duydukları, özledikleri, bunu açık açık da yazdıkları ilişki biçiminin ayrıntıları, zerre kadar ahlâkî hassasiyet taşıyanlarca kabulü kesinlikle imkânsız iğrençlikleri içinde barındırıyor.
Nitekim yeni ayrıldığı eski eşi Cecilia'nın, yakınlarda çıkan kitabında Nicolas için yazdıkları, bunları özetler nitelikte.
Eski kocasına "Kendisinden başkasını, hattâ çocuklarını bile sevmeyen bir kişi. Başka erkeklerle düşüp kalkan kadınlarla birlikte olmaya meraklı" diyor.
Nitekim Sarkozy'nin yeni sevgilisinin, evvelce Fransa'nın eski sosyalist başbakanıyla da birlikte olduğu haberi, bu iddiayı teyid ediyor.
Ama dediğimiz gibi, bunlar bizi doğrudan ilgilendiren konular değil. Olsa olsa, Sarkozy gibi, "siyasî ahlâk" düzeyi de mâlûm olan, hattâ Erdoğan tarafından "ikiyüzlülük"le suçlanan kaypak ve güvenilmez bir siyasetçinin, özel hayatındaki ahlâk kriterlerinin hangi derekelerde süründüğünü göstermesi açısından çok ibretli.
Peki, Sarkozy'nin bilerek, insanların gözünün içine baka baka, hem de tatil için seçtiği bir İslâm ülkesinde verdiği görüntüleri imrenerek ve hayranlıkla izleyen bizim laikçilere ne demeli?
Neymiş? "Özel yaşamındaki pervasızlık"mış!
Eğer öyle ise, eşleri örtülü olan cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, bürokratlar karşısında durup durup açığa vurdukları hazımsızlığın, fırsat buldukça sergiledikleri saygısız tavırların ve küstahça aşağılamaların izahı ne? Baş örtmek de "özel yaşam"a giren bir tercih değil mi?
Türkiye düşmanı Sarkozy'nin gayri ahlâkî hayat tarzına duydukları hayranlığı inanılmaz bir aşağılık kompleksi içinde açığa vuran bu laikçi yazarlar, aslında kendi çifte standartlarını ve aynı zamanda ahlâk anlayışlarının çarpıklığını ve düzeysizliğini de ele vermiş oluyorlar.
Ama boşuna uğraşmasınlar. Türkiye, onların bütün çabalarına ve de herşeye rağmen korumayı başardığı sağlam aile ve ahlâk yapısıyla, "erkek düşkünü kadınlarla yatıp kalkan" bir cumhurbaşkanına hiçbir zaman geçit vermez.
20.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|